Hesap Yapamayanlar İçin

16 Haziran 2014 Pazartesi

Kavimcilik yüzünden akılları başlarından çıkmış olanların son hesabı, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki kaynakların yörede kalması halinde tüm ekonomik sorunlarının çözümlenebileceği, bu yüzden yöredeki tüm zenginliklerden ve ekonomik varlıklardan yerel yönetimlerin pay alması gerektiği” savına dayanıyor. 
Geçmişte Pütürge, Tatvan ve Hakkâri’de kaymakamlık ve vali yardımcılığı görevlerinde bulunmuş; halen görev gereği bölge ile ilişkisi süren Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen; TPAO, Elektrik Üretim AŞ. DSİ gibi kuruluşların güncel raporlarına dayanarak bir araştırma yapmış. İşte o araştırmanın sonuçlarından bir özet: 
“2012’de, 2.3 milyon ton ham petrol üretilmiş. Bu miktar, ülkemizdeki ham petrol talebinin yüzde 9’una karşılık geliyor. Aynı yıl, 14.5 milyon varil olarak üretilmiş (milli) ham petrolün, uluslararası petrol piyasası fiyatları üzerinden gayrisafi (brüt) tutarı 2.6 milyar lira. 
Yine 2012’de ülkemizde toplam 239.1 milyar (kWh) elektrik üretilmiş. Toplam üretimin sadece 57.8 milyar kWh’i (yüzde 24.2’si) hidrolik kaynaklardan karşılanmış. Bunun 38.8 milyar kWh’i, yurt düzeyine dağılmış olan 84 hidroelektrik santralda üretilmiş. 2012’de hidroelektrik kaynaklarından üretilerek TETAŞ’a satışı yapılan elektriğin tutarı 6.6 milyar lira. 
Ülkemizde 2012’de üretilmiş tüm ham petrol ve hidroelektrik satışlarından elde edilmiş gayrisafi gelirler, aynı yılın merkezi yönetim bütçe gelirlerinin yüzde 2.8’ine, merkezi yönetim bütçesinden yapılmış karşılıksız (sağlık, emeklilik ve sosyal yardım, tarımsal destekleme ödemeleri, mahalli idareler payları vb.) giderlerin de yüzde 7’sine denk geliyor.” 
Bölge açısından gelir-gider dengesi bakıldığında da pek farklı bir tablo çıkmıyor ortaya. Esen, Diyarbakır ilini örnek alarak yaklaşmış konuya: 
“2013’te Diyarbakır merkezi yönetim bütçesi 3.34 milyar TL açık vermiş. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi 2012 bütçesi de 46.5 milyon TL açık vermiş. Aynı yıla ait bütçede kısa vadeli borçları bir yıllık gelirlerinden fazla olduğu için Sayıştay tarafından da, belediyenin ‘risk altında olduğu’ değerlendirilmesinde bulunulmuş.” 
Araştırmanın sonucu, şu değerlendirme ile bitiyor: 
“Bölgede mevcut olduğu ileri sürülen ‘zengin enerji kaynaklarının’ ulusal ekonomiye sağladığı katma değer rakamlarının, genel yönetim bütçesi veya bu bütçenin transfer harcama rakamları karşısında da kayda değer bir büyüklüğü yoktur. Bölgedeki enerji kaynaklarından elde edilecek tüm gelirlerle, tek başına Diyarbakır’ın tüm ekonomik sorunlarını giderme bir yana, bu gelirlerle ilin SGK dahil cari giderlerini dahi karşılamanın olanaklı olmadığı görülmektedir.” 
Daha neyin ne olduğunun ayrımında olmayanlar, devlet içinde devlet kurmaya kalkıyorlar. Böyle başa böyle tıraş...

Serbest İhale
AKP, bilmem kaçıncı kez Kamu İhale Yasası’nı değiştirdi. Pazarlık, belli istekler arasında seçim ve doğrudan temin gibi ihale yöntemleri vardı, ama değişiklikle bu yöntemlerin tanımlarına iki küçük sözcük eklendi: “... ilan yapmaksızın ...”
Kimseye duyurmadan, kimsenin haberi olmadan ihaleler, hem yandaş, hem “havuzcu”, hem de milleti ile sevişmeye pek düşkün işadamlarına verilebilecek.
Yaşasın serbest piyasa!

Rejim Uyarısı 
Prof. Dr. Anıl Çeçen uyarıyor:
“Türkiye’de bir rejim değişikliği arayışına yönelmenin pek de normal bir gelişme olamayacağı, bu yönde atılan adımlar emperyalist güçlerin işine yararken Türk ulusunun savaşılarak elde edilen siyasal bağımsızlık düzenine ters düştüğü göze çarpmaktadır. Küresel şirketler dünyayı daha fazla sömürsün diye ortaya atılan küreselleşme aldatmacasının bittiği noktada, Türkiye Cumhuriyeti gibi ulus devletlerin yeniden kendilerini merkeze koyan bağımsız politikalara yönelmeleri kaçınılmazdır. İlk kurtuluş savaşını emperyalizme karşı kazanan bir ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti, bütün mazlum uluslara örnek olmak ve bu doğrultuda ulusal egemenliğin göstergesi olan parlamenter demokrasiye yönelmek zorundadır. Bu doğrultuda, cumhurbaşkanının bugünkü statüsü ve yetkileri, hem kuvvetler ayrılığına, hem de hukuka son derece uygundur. Bu çerçevede, Türkiye önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde parlamenter demokrasi ve başkanlık sistemi uygulamalarını da oylayacaktır. Demokratik parlamenter sistemden vazgeçerek, başkanlık sistemine kayabilecek adayların devletin tepesine gelmesine asla izin verilmemelidir.”

Nokta
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adaylığını açıklamak için bugün son noktayı koyacaklarını söylüyor. Üç nokta yan yana koymayı sürdürselerdi, ilk tur tarihine bile yetişemeyeceklerdi zaten.

Korutürk
Cumhurbaşkanı adaylığı için CHP’li Osman Korutürk’ün adı dillendiriliyor. Korutürk; soğukkanlı duruşu, kültürü ve birikimi, Cumhuriyet ilkelerine bağlılığı, iç ve dış politikadaki yurtseverce yaklaşımı ile Çankaya’ya en uygun adaydır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları