Babama Dair!..

19 Haziran 2011 Pazar
\n\n\n

Biliyorum babam beni duymayacak, benim de içlerinde bulunduğum 56 kadın yazarın babalarını anlattıkları Kızlar ve Babaları”* kitabından da haberi olmayacak.

\n

Ama ben inatla ona seslenmeye devam edeceğim. Daha doğrusu içtenlikle ağlamayı ayıp saymayan bütün babalara...

\n

Öyleyse başlayalım...

\n

Babam aklıma ilk bana verdiği cezayla geliyor. Yıl 1969, ben İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde okuyorum. O zamanların İktisat Fakültesi İdris Küçükömeriyle, Sencer Divitçioğluyla, Orhan Cavit Tütengil Hocayla en itibarlı, en özgür okullardan biri.

\n

Bütün dünyada esen özgürlük rüzgârı, bize de gelmiş, İdris Küçükömer, ilk kez kurulan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun öneminden söz ediyor. Tütengil Hoca, elimize kâğıt kalemi alıp gecekondulara gitmemizi söylüyor. Gümbür gümbür bir sol muhalefet var.

\n

Biz öğrenciler her gün bir yürüyüşteyiz, her gün bir kitap bitiriyoruz, Sinematek ilk kez açılmış, bize farklı dünyaları anlatan filmlerle tanışıyoruz.

\n

Ben sokaklarda, fabrika önlerinde Sokak Tiyatrosuyaparak, halkı bilinçlendirmeyi amaçlayan Devrim İçin Hareket Tiyatrosunun değişmeyen kız oyuncusu ve yazarıyım, bu arada Devrimci Maden-İş Sendikasının aylık dergisinde röportajlar yapıyorum.

\n

Kısaca, gece gündüz dışarıdayım ve eve üstümü başımı değiştirmek için uğruyorum. Şimdi düşünüyorum da annemi babamı ne kadar üzmüşüm. On dokuzunda bir kız çocuğu, onların tam olarak algılayamadıkları bir dava uğruna sokaklarda... Endişeliler, en çok da babam, doğumunu kurbanlarla karşıladığı kızının başına bir gün bir iş gelecek.

\n

Bu gidişe bir dur demeleri gerek, işte ceza geliyor, babam her türlü giderimi karşılamak için bana verdiği

\n\n\n\n

o zamanın asgari ücretine yakın harçlığımı kesmeye karar veriyor.

\n

Artık sadece beni Göztepedeki evimizden okulumun bulunduğu Beyazıta götürüp getirecek ve bir öğlen karnımı doyuracak bir harçlık alacağım. Canım son derece sıkkın; ne Maden-İş Sendikasındaki görevimden ne Devrim İçin Hareket Tiyatrosundan ne de dünyanın ve ülkemizin geleceğini tartıştığımız meyhane sohbetlerinden vazgeçebilirim. Ama olacak iş değil, param yetmiyor, babam ay sonunda tıpış tıpış eve döneceğimden emin, her gün küçük harçlığımı masanın üstüne bırakıyor.

\n

Annem endişeli gözlerle bana bakıyor, param pulum yok ama geceleri tiyatro provasındayım, ne yiyip ne içiyorum, gerçekten olacak şey değil, para kazanmanın bir yolunu bulmalıyım, okuldayken biyolojim ve Türkçem çok iyiydi, hemen iki-üç öğrenci buluyorum, dünyayı kurtarmak için koştururken ekmek paramı da kazanıyorum ama hani aşırı yorgunluk kendini gösteriyor, meğer giderek zayıflıyormuşum.

\n

Bunun en çok da babam farkında, bakıyor kız elden gidecek, bir sabah derin bir iç geçirerek asgari ücrete yakın aylığımı masanın üstüne bırakıyor.

\n

Yıllar sonra 12 Mart askeri cuntası zamanında, Sirkecideki Emniyet Müdürlüğünde, Atatürk Kültür Sarayını (AKM) yakmaktan gözaltına alındığımda, emniyet müdürünün bana giyecek ulaştırmak ve benimle görüşmek için çırpınan dünyanın en saf babası, benim canım babamı, odasına kabul edişini anımsıyorum. Müdür beni de çağırıyor, babama Hocamdiye hitap ediyor, kızımız biraz yaramaz.Babam adamın gözlerinin içine bakarak, Hayırdiyor, o asla kötü bir şey yapmaz.Emniyet müdürünün yüzünde garip bir gülümseme Siz öyle sanın hocam diyor ve kızını kısa bir süreliğine olsa da görüp sevinen babam odadan çıktıktan sonra bana okkalı bir tokat atıyor. Orospu, babanı kandırırsın ama beni asla!diyerek.

\n

Babacığım senin o günkü saflığını, devlete olan aşırı güvenini, öte yandan canından birini emniyet koridorlarında bırakmanın sende yarattığı yürek acısını yıllar geçse de ağlamadan anımsayamıyorum.

\n

Bu kadar yeter, haydi bütün babaların şerefine kadeh kaldıralım!..

\n

\n

* “Kızlar ve Babaları Paradigma Yayıncılık

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları