Başbakan Özellikle mi Kışkırtıyor?

28 Temmuz 2013 Pazar

Her şeye muhalif bir arkadaşım var ve ona göre, Başbakan ve AKP bazı şeyleri özellikle yapıyor. Şöyle; camilerde içki içildiğini ve ahlaksız durumlar yaşandığını Başbakan defalarca yineliyor. Arkadaşıma göre niyeti, geçmişte çok sık görüldüğü gibi ülke çapında bir olaylar zincirine neden olmak. Yani camisine ve ahlaka fevkalade düşkün olduğunu sandığı insanları harekete geçirmek, onların desteğiyle sopalarla, satırlarla hatta Madımak, Maraş ve Çorum olaylarında olduğu gibi yakarak yıkarak bir iç savaş başlatmak.
Fakat birkaç olay dışında bu tutmuyor. Arkadaşıma göre, Amerika’nın ve danışmanlarının atladığı bu. Otuz yıllık savaşa rağmen nasıl Güneydoğu’da insanlar birbirlerini kesmediyse, bugün de bu olmuyor. Daha ne kadar provokasyon yapabilirler; düşünün bir Başbakan, yurttaşlarını komşularını ihbar etmeye çağırıyor.
Bundan daha büyük bir insanlık suçu olamaz.
Hitler çaresiz kaldığında, küçücük çocukları anne ve babalarını ihbar etmeye zorlamıştı. Bu, bir insanlık suçudur, ama Başbakan bunu fütursuzca işledi. Sandı ki insanlar bu muhbirlik olayına canı gönülden katılacaklar. Neyse ki bu ülkenin yurttaşları “muhbir vatandaş” olmayı gayet onurlu bir biçimde reddettiler. Çünkü bildiler ki bu muhbirlikler ülkeyi bir iç savaşa sürükler.
Yoksa arkadaşım haklı mı?
Erdoğan ve AKP ülkeyi bir iç savaşa sürüklemeyi kendine en büyük gaye mi edinmiş?
Bu arada komşumuz Suriye’de bir Kürt bölgesi resmen ilan edildi. Arkadaşıma göre Başbakan, bu durumu ve açılımın kendisine dayattığı yapmak zorunda olduğu,
“bizlerin bilmediği konuları” kapatmak için giderek hiddetleniyor ve bu kez de sermaye grupları arasında bir çatışma çıkarmak için emirler veriyor. Bu duruma verilecek tek yanıt, ünlü oyun yazarı Brecth’in bir oyunundaki sözler olmalıdır: “Bulanık sularda bilsen ne balıklar avlanır sonra yine hep birlikte yoksulun hakkı yenir.”
Ah, evet ah bir türlü bir iç savaş çıkmıyor. Ama benzinin litresi beş liraya çıktı. Ayrıca her zaman sağ partileri, özellikle de AKP’yi desteklemiş olan esnaf öyle bir tokat yedi ki bence artık yerinden doğrulamaz. İçki yasaklarıyla önce beli büküldü ve hevesle bekledikleri AVM’lerin pazar günü kapatılması ne yazık ki yasayla suya düştü. AKP iktidarını başından bu yana destekleyen bu grup, şimdi kara kara düşünüyor. Çünkü, Dubai’ye benzeyen İstanbul’a bu yıl Arap turist de gelmedi. Cumartesi günü dışında, nereden geldiği hiç belli olmayan büyük paralarla açılan lokantalar resmen sinek avlıyor.
Diyanet İşleri Başkanı buyurmuşlar.
“Medyada din işleriyle ilgili insanların olmaması bir kayıpmış.” Bence madem her şeyi sorgulamaya başladık, öncelikle Diyanet İşleri’nin bütçesinin neden eğitime ayrılan paradan daha çok olduğu bizim meselemiz olmalı. Hatta laik bir ülkede neden böyle bir kuruluş var, biri bunun yanıtını vermeli? Benim, sizin, bizim vergilerimizle kimleri besliyoruz? Arkadaşıma göre, bu ülkeyi zorla bir din ülkesi haline getirmek için acayip bir çaba var. Ama bu da olmuyor. Ona göre hiçbir iktidar insanları din duygusundan bu kadar uzaklaştırmamıştı. Çünkü yüzyıllımızda din, insanları kuşatan hiçbir duruma yanıt vermiyor. İslam ülkelerinin içinde bulunduğu durum, insanları ürkütüyor. Kimse oralarda yaşamak istemez. Ve kendi ülkesinin o ülkelere benzemesini de istemez.
Bu arada iktidar, ülkenin güneydoğusunda özerk bir Kürt bölgesi oluşturmanın da yolunu açmış durumda. Hepimiz birdenbire bir sabah, ülkenin özerklik adına bölündüğünü görebiliriz. Bu kimseyi şaşırtmamalı, Başbakan’ın ve AKP iktidarının elinden tutan Amerika hâlâ projelerinden vazgeçmiş değil. Bir an düşünün; belki de yıllardır süren ve bütçemizin önemli bir kısmını götüren savaş resmen bitiyor ve zenginlikleri de emperyalist ülkeler tarafından bize yasaklanan, atıl bir bölge, özerk oluyor. Belki de bu daha iyi bir şeydir. Ya da daha iyi bir şeye dönüştürülebilir.
Şimdi her şeyi konuşma vakti. Arkadaşım öyle söylüyor.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları