Bayram şekeri niyetine

23 Nisan 2023 Pazar

Sevgili okurlarım, “Bayram benim neyime?” diye başlayıp acayip karamsar bir yazı yazabilirdim. Son anda vazgeçtim. Bir zamanlar, 12 Eylül darbesinden hemen sonra “Küçük Sevinçler Bulmalıyım” adlı bir tek kişilik bir oyun yazmıştım, Deniz Türkali oynamıştı, o geldi aklıma. Yetti artık dedim ve bayram şekeri niyetine sizlere geçen hafta yaşadığım küçük sevinçleri anlatmaya karar verdim.

 Söyleyin bakalım 395 senaryosuyla Guinness Rekorlar kitabına giren senarist kimdir?

Uzaklara gitmeyin bu kişi hepinizin izlediği, en az üç filmin senaristti Sefa Önal. Ayrıca o bir şair ve yönettiği 40 filmi var. Geçen hafta Senaryo ve Diyalog Yazarı Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SENARİSTBİR) 92 yaşındaki bu genç adam için bir onur gecesi düzenledi. SENARİSTBİR yıllardır Türk televizyonlarında defalarca oynayan, yurtdışında çeşitli kurumlar tarafından gösterilen ulusal filmlerin senaryosunu yazan kişilere tek bir kuruş ödemediğinden “Yeter artık!” dedi ve başladı çalışmaya, sonunda her gösterim için senaryo yazarlarına telif ödenmesini sağladı. Ve Sefa Önal’ın 395 senaryosu hak ettiği teliflerin bir kısmını aldı.

 Müthiş bir geceydi ve başrolde Sefa Önal vardı. Dostlarından birinin anlattığı bir anıyı ben de burada size anlatmak istiyorum: Bir ortaokul sınıfı, öğrenci ödevini yapmamış, öğretmen soruyor “Niye yapmadın?” Çocuk yanıtlıyor, “Öğretmenim annem hastalandı, hastaneye götürdük, sonra eve geldiğimizde ışıklar gitmişti. Ben de ödevimi yapamadım.” Öğretmen yüzünde muzip bir ifadeyle çocuğa yaklaşıp şöyle diyor: “Oğlum sen Sefa Önal’mısın, geç otur yerine!” Bir de eleştirmen dostumuz Attila Dorsay’ın bir sözü var: “Sefa Önal olmasaydı belki Türk sineması gene olurdu ama Yeşilçam asla olamazdı!”

Gece ilerliyor, Sefa Önal “Bırakın senaryolarımı ben en çok şiir severim” diyor ve Behçet Necatigil’in şiiriyle başlıyor: “Hani bir sevgilin vardı /Yedi sekiz yıl önce/Dün ona rastladım/Sevindi beni görünce...” Salondakiler de başlıyorlar şiire eşlik etmeye. Vay canına bir şiirin dinleyenler tarafından böyle hep bir ağızdan söylendiğine ilk kez tanık oluyorum. Yaşasın Behçet Necatigil, yaşasın Sefa Önal!

Sıra ödüllere geldi. Sefa Önal’ın üst jüri olarak seçtiği on ulusal filmden oluşan “Sefa Önal Seçkisi” içinden en iyi senaryo ödülü Yavuz Turgul’un Züğürt Ağa senaryosuna, en iyi Sefa Önal senaryosu ödülü de Lütfü Akad’ın yönetmenliğini yaptığı “Vesikalı Yarim”e veriliyor. Ayrıca ben, Erdoğan Akduman, Nuran Devres, Mehmet Aydın, Macit Koper, Kandemir Konduk da emek ödülüyle onurlandırılıyoruz. Vallahi çok hoşuma gitti. Bayram harçlığımızı aldık.

Vay canına bu hafta çok yoğun geçmiş, şimdi de CKM’de Cengiz Toraman’ın yönetmenliğini yaptığı, Levent Üzümcü, Orhan Aydın’ın oynadığı, onlara sesine vurgun olduğum Gülcan Altan’ın şarkılarla eşlik ettiği, Dengin Ceyhan’ın piyanonun tuşlarıyla bizi Uğur Mumcu’ya götürdüğü “UNUTMA BİZİ!” adlı oyunu başlamak üzere! O da ne! Sahnede bize her zamanki gibi muzipçe gülümseyen UĞUR MUMCU var ve haykırıyor: “ÖLDÜK EY HALKIM UNUTMA BİZİ!” 

Tabii ben de bir ağlama, bir yandan da onun sahnede duran dev fotoğrafına bakıp gülümsüyorum, Cağaloğlu’ndaki köhne binamıza gelişini anımsıyorum. O zamanki GENEL YAYIN Müdürümüz Hasan Cemal köşe yazısını çok ağır yazardı, üç saatte filan... Uğur kapıdan girerken salonda harıl harıl çalışan bizlere o kocaman sesiyle seslenirdi: “Çocuklar Hasan Cemal yazısına başladı mı, çünkü çok açım gidip yemek yemek istiyorum ardından önemli bir görüşmem var.” Tabii bizde bir gülme ve hep bir ağızdan sesleniyoruz: “Git git üç saat sonra gel!” Canım benim, sana bir haberim var: Hasan Cemal milletvekili oluyor ve en yaşlı milletvekili olduğu için yeni Meclis’i o açacak. Frak giymeyi düşünüyormuş, Atatürk Meclis’i frak giyerek açtığı için. Gülme Uğur!

Herkes bu oyuna gitmeli, sahneden 12 Eylül öncesi öldürülen gazeteciler, ilahiyat hocaları, sanatçılar, benim yazar olmama neden olan sevgili Prof. Dr. Orhan Tütengil, efsane DİSK Başkanı Kemal Türkler’in fotoğrafları ardı ardına geçiyor. Ve hepsi haykırıyor: “ÖLDÜK EY HALKIM UNUTMA BİZİ!”

Haftanın bir başka olayı da (UKKSA) Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi’nin her şeyi, geçenlerde yitirdiğimiz Nevzat Metin’in anmasıydı. Dostları güzel anılar anlatıp, kadeh kaldırdılar. Ve ben onun UKKSA’nın heykellerle dolu bahçesinde, merdivenlere oturmuş gelecek projeleri için derinlere dalmış halini anımsadım. Çok erken bir ölümdü ve UKKSA öksüz kaldı. Dilerim güzel delimizin pek çok projesi can bulur.

 Bu kadar şeker yeter, hepinizin şekeri yükselecek aman dikkat.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları