Bugün bir geçse...

14 Mayıs 2023 Pazar

Sevgili okurlarım, bugün gazete köşe yazarları için seçim yasakları var. Mecburen uyuyacağız. Bu durumda ben de gergin bir bekleyiş içinde olan sizlere öncelikle fıkra gibi bir olayı anlatmak istiyorum. Belki de sadece fıkradır(!) Aziz Nesin’le ilgili bir olay, aman yanlış anlaşılmasın çünkü bugünlerde herkes pek bir alıngan. Öyle böyle değil, Aziz Nesin benim için bir azizdir. Özellikle tiyatro oyunlarındaki absürt yaklaşıma, bizi bize mizah yoluyla anlattığı hikâyelere vurgunumdur. İşte benim vurgun olduğun yazarımıza bir Rus mizah yazarı da vurgunmuş, maalesef adını aradım taradım bulamadım, yazar özellikle Aziz Nesin’in hayal gücüne, fantezilerine vurgunmuş. Bu nedenle Türkiye’ye gelmiş, çok heyecanlıymış, kendi başına dolaşmak istemiş, bir hafta sonra çevresindekiler onun durgun halini görünce sormuşlar: “Nedir çok üzgün bir haliniz var? Bir şey mi oldu?” Yazar ağlamaklı bir sesle yanıt vermiş: “Ben Aziz Nesin’in hayal gücüne, fantezilerine vurgundum ama ülkenizde bir hafta geçirince anladım ki Aziz Nesin gördüklerini, duyduklarını yani gerçeği yazıyormuş.”

 Evet, öyleyse ben de gördüklerimi, duyduklarımı anlatıp bugünkü yazımı kotarayım. 

 Başlıyorum: Deprem bölgesinde temizlenmiş bir araziye asker somyası konularak açılışı yapılan hastaneler. Fabrikası olmayan ama insanların önüne secdeye yattıkları yerli araba. Karadeniz açıklarında bulunan ve aynı anda evlere dağıtılan doğalgaz.

Uçak gemisi olarak sunulan takadan hallice yüz kişi içine girse batacak bir uçak gemisi.

Zırt pırt uzaya gidip gelenler. Allah’la konuşan yetkililer, tarikat şeyhleri. Depremin ilk günlerinde İskenderun Limanı’nda tam beş gün yanan demir konteynerler ve bölgeye yanaştırılmayan yangın söndürme gemileri, itfaiye araçları. Gidip gördüm ahali şöyle diyordu: “Birkaç gün daha yansa hepimiz kafası iyi dolaşırdık.” Vatan, millet mitinglerinde “Vatan için ölürüm!” diye haykıranların, miting saati içinde seferi olmalarına rağmen Türk bayraklarını seccade gibi kullanıp namaz kılmaları, ardından bayrakları çöpe atmaları. “Türk ailesi kutsaldır!” diye haykırılan bir ülkede fırıncıya kaçan eltiler, karılarını geri isteyen bacanaklar ve eltilerin “Biz fırıncıdan memnunuz!” diye kocalara rest çekmeleri. Angelina Jolie dudaklı, yüzlerinde tek kas oynamayan, gece gördüğünüzde korkacağınız kadınlar ve moda olan bir operasyon: “Vajina dikimi.” Kaldırım yapmayı bilmeyenler ülkesinde 30 katlı rezidans yapmalar. Deprem bölgesinde her kentin girişinde henüz açılmayanlar için başlarında bir polis, bir asker bekletilen hepsi binin üstünde kasayla dolu kasa mezarlıkları. Neden hem asker hem polis bekliyor biliyor musunuz? Çünkü kimsenin kimseye güveni yok. Bir de bölge çok zengin. 16 liraya elbette kaçak akaryakıt satılıyor, 22 ayar altın dışında altın yok. Ne olur ne olmaz diye bankalara yatırılmayan altın bilezikler, pırlanta kolyeler, tek taşlar ve dolarlar meğer bölgede evlerde kasalarda saklanıyormuş. Tek bir kişinin gelip gitmediği adları bile bilinmeyen ve sürekli açılışı yapılan tuhaf havaalanları, bunlardan birini otlar sarmış, ot temizleme işi bir firmaya ihale edilmiş bilmem kaç milyona. Aman unutmadan söyleyeyim bir kentimizde aynı aileden dört erkek kardeş, her biri dört ayrı partiden milletvekili aday olmuş. İban gönderip yurttaştan para isteyen Kızılay’ın Suriye’de yaptırdığı villalar pek bir konforluymuş.

 Of bana daral geldi, ah unuttum o zarif, şiir gibi kız kulesini pavyona çeviren mimarlar, bu mimarlara güzelim kuleyi emanet edenler merak ediyorum, sizlerdeki bu pavyon merakı neden? Köprüler için de aynı ışıklandırmayı yaptınız. Ülkede pavyon eksikliği mi var, benden söylemesi nereye giderseniz gidin mutlaka bir pavyon bulursunuz, bir ipucu muhafazakâr kentlerde pavyonlar, meyhaneler kent içinde değildir ama on kilometre dışarı çıkarsanız en âlâsından iki pavyon ve en az sekiz meyhane bulursunuz. Ne istediniz de o şiirsel kuleyi pavyona çevirdiniz? Arkadaş siz ergenliğinizde neler yaşadınız?

 Evet, yetti şimdi görev başına! Aman oy vermek yetmez oyumuzu akıllıca  takip edelim. Ve sonuç ne olursa olsun, sokaklara çıkmayalım. Ne olur ne olmaz burası Türkiye!




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları