Çaresizlik Noktası!

08 Haziran 2014 Pazar

Bazen yazmak anlamsızlaşır, öyle günlerden geçiyoruz. Benim için öyle. Gene de ısrarla birkaç yazıdır sürdürdüğüm söylemimi devam ettireceğim. Şimdi 3. sayfa haberlerine şöyle bir göz atalım. Beyoğlu’nda bavul içinde gövdesi ve başı olmayan bir kadın cesedi bulundu. Kayseri Kocasinan ilçesinde duvar dibinde boğazı kesilmiş bir erkek cesedi bulundu. Bolu’da bir kadın “Siz benden güzelsiniz” diyerek Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğrencisi Bigem Çubukluoğlu’nun boğazına bıçak sapladı. Konya’da bir doçent, profesör olan meslektaşı tarafından boğazı kesilerek öldürüldü.
Çok normal, görülen o ki, ülkede hukuk işlemeyince herkes kendi hukukunu işleme sokuyor. Bir rejim değişikliğine doğru, koşar adımlarla gittiğimiz şu günlerde, yurttaşlar olarak bir o yana, bir bu yana savruluyoruz. Gerçekten tüm ülkede bir cinnet hali hâkim.
Ve muhalefetin her hamlesini, ustalıkla yöneten, giderek arzuladığı rejim için koşar adımlar atan bir iktidarımız var. Ülkedeki hemen herkes kendini tek başına kalmış hissediyor.
Çaresiz hissediyor. Bu çaresizlik duygusunu, bu duyguyu çok önceleri yaşamış iki ülkede bana çok açıkça anlatanlar olmuştu. İç savaşta binlerce kişinin öldüğü Saraybosna’daydım. O günleri yaşayan rehberimize şu soruyu sormuştum: “Bir iç savaşın geldiğini görmediniz mi?” “Hepimiz her yerde iç savaşın olabileceğini konuşuyorduk, sonra da birer kadeh içip evimizin yolunu tutuyorduk. Tuhaf bir şekilde, ülkemize güveniyorduk. Savaş da neydi? Biz kardeştik, arkadaştık, yoldaştık!.. Sonra birdenbire silahlar patladı ve savaş önlenemez bir şekilde başladı.”
İran’daydım. Mecburiyetten, Humeyni rejiminde üniversitede çalışmayı kabul eden, sıkı bir komünistle konuşuyordum. Üç dil biliyordu ve bir Brecht uzmanıydı. Ona sordum, “Nasıl oldu da mollaların demokrasi isteyeceğini düşündünüz, işbirliği yaptınız?” “Tam bir saflık” dedi. “Romantik olmak tek suçumuz oldu. Olabilir dedik. Ama acı bir biçimde şunu öğrendik. Nihai hedefe ulaşmak için mollalar meğer kuzu postuna sarılmışlar. Birer kurt olduklarını çok acı bir biçimde öğrendik.”

Tuhaf cinayetler, hedefine ulaşmak için her yolu deneyen AKP iktidarı. Ve yaklaşan bir Cumhurbaşkanı seçimi. Söylemekten bıkmayacağım, eğer muhalefet topyekün radikal bir başlangıç yapmazsa, korkarım ki, ülkenin adının Türkiye İslam Cumhuriyeti olarak değiştiğini hep birlikte göreceğiz. Bu da yapılır mı, bu kanun da çıkarılır mı, Soma’yı da unuttuk, derken ayaklarımızı bastığımız toprak kayıyor ve bir rejim değişikliği bizi bekliyor.
Kendine bağlı doksan bin polis gücüyle Erdoğan en kuvvetli hissettiği bir yerde duruyor. Sanki demokrasi varmış, normal bir Meclis varmış gibi mali af yasası çıkıyor. Erdoğan ve yandaşlarının vergi borçları silinip hepsi sizin benim üstüme yıkılıyor. Ve bütün bunlar olurken muhalefet partileri, halka Erdoğan’ı şikâyet etmeyi bir iş sanıyorlar. Bırakın şikâyeti biz edelim, siz bir çözüm bulun!
Tuhaf işler oluyor, TÜSİ- AD Başkanı istifa ediyor. TÜSİAD çoktan havlu attı, haberiniz yok mu? Bütün işverenler yeni iş yasasından ve sarı sendikalardan fazlasıyla hoşnut. Hiçbir iktidar döneminde iş dünyası bu kadar fütursuz olmamıştı.
Yeniden tekrarlıyorum, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçimini kazanacak ve bir kez daha çoğunluk beni istiyor, diye balkon konuşması yapacak. Ve bu balkon konuşması bir evvelki balkon konuşmasından çok daha sert olacak. Ve hemen icraata başlayacak.
Muhalefet partileri bir kez daha mazeretler öne sürecekler. Oysa bu seçimin yapılmasını önleyebilirler. Bu seçime katılmayarak Erdoğan’ın eline en büyük kozu vermeyebilirler!
Boşuna mı konuşuyorum. Öyle, biz birbirimizi öldürmeye devam edelim. Bu kadar cinayet bizi kesmez, hadi bir de iç savaşı deneyelim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları