Fren patladı, hayda...

09 Şubat 2020 Pazar

Adam AKP milletvekili, artık herkesin bildiği onlarca faili meçhul cinayetin azmettiricisi  (kendisi bunu kabul ediyor, devletin bekası için olduğunu söylüyor) Mehmet Ağar’ın oğlu ve durup dururken Elazığ depremiyle ilgili bir tweet atmış, diyor ki: “Göçük altından ‘başım açık beni çıkarmayın’ diyen teyzelerimizin inancı ve imanıyla Allah bu şehri ve bu ülkeyi koruyor.” İlginç. 2019 yılında da şöyle demiş: “Cumhurbaşkanı denince bize Allah gibi geliyor.” İlginç. Bu genç Ağar birdenbire neden böyle atağa kalktı. Hakkında tecavüz iddiaları var. 

Bu arada Van Bahçesaray ilçesinde çığ düşüyor, ölümlere neden oluyor. Ardından bir bayan (özellikle bayan kelimesini kullanıyorum çünkü onlar kadın kelimesinden hoşlanmıyorlar), evet bir bayan eski bir AKP milletvekili ve şimdilerde Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanı Gülşen Orhan, seçim bölgesindeki çığın nasıl düştüğünü merak ettiği için, çevredeki bölgeyi bilenlerin “gitmeyin, tehlike hâlâ devam ediyor” sözlerine kulak asmıyor, çünkü o bir başdanışman, yolları bir emirle açtırabilir. Öyle de yapıyor, emir verip yanına büyük gürültülerle ilerleyen dört yol açma makinesini alıp yollara düşüyor. Altı yaşındaki çocuklar bile bilir ki çığ tehlikesi olan bölgede özellikle sessizlik gerekir. Ama bu bayan bunu bilmiyormuş, “yürüyün aslanlarım” demiş ve makineler büyük sesler çıkararak ilerlemiş, uyuyan karlar uyanmış ve yeni bir çığ vakası ve yeni ölüler. Bu durumu açıklayan gazeteci sonradan “yanlış anlaşıldım” diyerek bayandan özür diliyor. Neyse ki tespit ettikleri görüntüleri silmeyen akıllı telefonlar var, onlara bakınca bölgedeki acayip kalabalık ve yol makineleri görülüyor.

Bir başka iktidar milletvekili de insanları deprem duasına çağırıyor. Duayı yazmadım çünkü ne olduğunu anlamadım. Arapça bilen dostlarıma sordum, onlar da bir yanıt veremediler. Sayın milletvekili bu faylar, doğal olarak iklim nedeniyle yağan karlar, esen rüzgârlar ne yazık ki duadan filan anlamıyorlar. Mesele onlarla barışık bir yaşam tarzını oluşturmak. Tıpkı Japonya’da olduğu gibi ama nerede, ülkede Prof. olmuş, üstelik matematiğin ve temel bilimlerin okutulduğu Yıldız Teknik Üniversitesi hocası şöyle buyurmuş: “Gayretullaha dokunmak edebiyat değildir. AIDS, Ebola virüsü... Avustralya, Çin gayretullaha dokundu azap geldi. Maazallah, biz de zinayı, livatayı yasallaştırarak, Allah’ın helal kıldığı yaştaki evliliği tecavüz sanarak, mutlu yuvaları bozarak Gayrettullaha dokunmayalım. Az kaldı.” Neye az kaldı bilemiyoruz ama hoca derslere başladığını büyük seslerle duyurmuş. Biraz bilgi verelim “Gayretullaha dokunmak” deyimini şöyle açıklamak mümkün: “Allahın gücüne gidecek şeyleri yapmak.” 

Bu arada Erzurum ahalisi afetlerle savaşmak için karlı dağlara 2 bin tane ekmek bırakıp dua etmişler. Bu dualar fay hatlarını ne kadar ilgilendirir bilemem ama iyi yapmışlar, iklim nedeniyle aç kalan hayvanlara faydaları dokunmuş. Şunu da söyleyelim bu bir Şaman geleneğidir.  

Artık ne desem, yani 21. yüzyılda ortaçağı yaşamak pek de neşeli olmuyor. Mizah bile yapılamıyor. Ve benim de aklıma, ortaçağdan bir dehşet hikâyesi geliyor. Ortaçağ “kara ölüm!” olarak bilinen vebanın at koşturduğu, 75-200 milyon arası insanın ölümüne neden olduğu bir çağ olarak bilinir. Peki, bu veba salgını nasıl bu kadar yayılmış, nasıl bu kadar ölüme ve yıkıma neden olmuş? Vatikan belgelerine göre 14. yüzyılda 9. Gregory adlı papa, kedilerin ve sahiplerinin şeytan olduğunu ilan etmiş, çünkü o dönem her yerde ve her işte şeytanın parmağının olduğunu söylemek pek popülermiş. Ve papa kedilerin ve sahiplerinin beraberce yakılması için fetva vermiş. Yüzlerce kedi ve insan yakılmış. Bu arada Kırım’dan bir tekne Venedik’e yaklaşmış ve veba mikrobunu taşıyan birkaç fare limana inmiş. Ve artık kedilerden temizlenmiş bölgede fink atmaya ve çoğalmaya başlamışlar. Sonrası mı kara ölümün kol gezdiği bir Avrupa.

Sonrası güzel gelmiş, Avrupa’da Rönesans rüzgârları esmeye başlamış. Yeni bir çağa adım atılmış. Acaba biz ne dediği belli olmayan dualardan medet uman, çocuk evliliklerinin kutsandığı, bilimin tıpkı ortaçağ Avrupası’nda olduğu gibi “şeytan işi” sayıldığı bu “bize ait ortaçağdan” çıkabilecek miyiz? Bilmiyorum. Şimdilik gündemimizde devlet kurumunda çalışan bir bayanın personelle aynı tuvalete girmemek için, (kendinin ki, çok kıymetli) devlet kesesinden, yani benim vergimden 12 bin liralık özel tuvalet yaptırmasıyla uğraşıyoruz. Hemencecik işten atılan kaptan pilotun dediği gibi, “frenimiz patladı”, aşağısı da uçurum.

Not: Ben bir Sabiha Gökçen yolcusuyum ve Pegasus Hava Yollarını sık kullanan biriyim. Ben CEO olsaydım, Bahadır Altan kaptanı işten atmak şöyle dursun, tüm pilotlara örnek insan olarak gösterirdim. Ve dediklerini kabul eder, tüm ülkede havayollarının aksaklıklarını düzeltmek yolunda cesur adımlar atardım. Yahu bir cesur patronumuz bile yok!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları