Hep Birlikte Öldürdük

18 Mayıs 2014 Pazar

Şu dev aynaya bir bakın, o ayna bize hep birlikte işlediğimiz cinayeti gösterecek!
Yani demeye dilim varmıyor ama hepimiz katiliz!
Bakıyoruz:
Soma’daki kömür madenleriyle ilgili bir Meclis araştırması istemine, külliyen “hayır istemezük” oyu kullanan tüm AKP milletvekilleri!
Bu “istemezük” emrini veren Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve bakanları!
Attığı onca tweet içinde, mağdurların acılarına asla değinmeyen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı!
Hâlâ meşru bir Meclis varmış da iş yapıyormuş gibi davranan tüm muhalefet partisi mensupları!
Hepsi CHP, MHP ve
BDP…
Televizyonlarda suya sabuna dokunmayan, kahve sohbetlerini bile aratacak, sözüm ona tartışma programları yapanlar!
AKP’nin illa ki, dini bütünlerin partisi olduğuna inanan ve AKP’ye bütün hırsızlıklarına, yalanlarına rağmen oy verenler!
Başbakan’ın sözlerini emir kabul eden ve işleri 1 Mayıs’larda halay çekmek ve kimsenin okumadığı raporlara binlerce lira harcamak olan sarı sendikalar!
Başkanları!
Yönetim
kurulları! Kendi şanlı tarihini şiddetle unutan, kuzulaşan DİSK yöneticileri! Ülkede tarımın ve teknolojik üretimin bitirilmesi için, uluslararası şirketlerin her dediğini yapan ve ülkemizin yoksullaşmasına neden olan tüm geçmiş iktidar mensupları! Soma’da işçiler şöyle söylediler:
“Eskiden pancarımız, tütünümüz vardı, artık yok, tek çaremiz o ölüm ocaklarına girmek!”
Hâlâ devleti bir yüce Tanrı gibi gören, devlet “höt” dediğinde, hemen boyun eğen, işçilerimiz, memurlarımız, işadamlarımız! İnşaat şirketlerini Tanrı yerine koyan, “aman şu kentsel dönüşümden bir voli de ben vursam” diye yanıp tutuşan, küçük burjuvalarımız! Para gelsin de ne olursa olsun diyen madene bile inmemiş maden mühendislerini iş piyasasına süren özel üniversitelerimiz! Uluslararası madencilik kurallarına ve bunlara uyulmasına dair, uluslararası belgeleri imzalamaktan şiddetle itina eden, gelmiş geçmiş tüm çalışma bakanları!
Denetlemeye geleceklerini bir hafta önceden (askeriyedeki gibi) haber veren ve işverenin onlara sunduğu kentlerin en lüks otellerinde ağırlanan, yemeklere götürülen denetçiler.
Bu duruma
göz yuman, onur denilen bir kavramı epeyce bir zamandır unutan bürokratlar!
Bölgelerindeki madenlerin yapısıyla, düzeniyle hiçbir biçimde ilgilenmeyen üniversite mensupları!
Cinayet gibi iş kazalarında, işvereni haklı çıkarmak için çırpınan hukukçular!
Bu cinayet gibi iş kazalarını küçük puntolarla ikinci sayfadan veren gazeteler!
Bu cinayetleri görmemezlikten gelen televizyon kanalları yöneticileri! İşçi sınıfından umudu kesen sosyalistler!
Kredi kartlarıyla aslında bankaların kölesi haline gelmiş ve bunun farkında olmayan işçiler!
Her iş kazasından sonra, “Allah böyle istedi” diye avuntu bulmaya çalışan işçi yakınları.
Tanrı’nın sadece zenginleri koruduğuna inanan ve bu durumu kabullenen binlerce yoksul yurttaş!
“Ben onları Allah’a havale ediyorum” diyerek sorumluluğunu üstünden atan onbinlerce vatandaş!
Termik santrallar yapmak için canını dişine takan, inatçı işverenler!
Liste uzayıp gidiyor.
Ve ben bu aynada kendime bakıyorum.
Ben de aynadayım!

Tüm Türkiye yurttaşları gibi.
Aynadan kaçmak mümkün değil!
Aklımda, geçen yıl gittiğim ve yerin altında 400 metrede yürüdüğüm devlete ait Zonguldak bölgesindeki Üzülmez Madeni’nin karanlık yolları ve hemen her adım başında!
“Dikkat ölüm
tehlikesi var!” levhaları. Ki, o Üzülmez Madeni en korunaklı madenlerden biriydi.
Neden
Soma’ya gitmedim. Belki yazdıklarımın bir kıymık tanesi kadar etkisi olurdu.
Belki!
Bankaların fırsatçılığı Bazı bankalar ölen madencilerin kredi borçlarını sıfırladıklarını açıkladılar.
Övünerek!
Yani
bu ne fırsatçılıktır, çünkü cümle âlem biliyor ki, siz bu kredileri verirken borçluyu sigortalıyorsunuz ve ölüm halinde kalan borcu sigortadan alıyorsunuz.
Neyi
sıfırlıyorsunuz?
Bir
arkadaşımın şöyle bir önerisi var:
Sigortadan tahsil edeceğiniz paraları madenci ailelerine gönderin ve o zaman sıfırladık, dersiniz.
Sizde hiç
mi utanma yok! Ölümün üstünden bile reklam yapmaya çalışıyorsunuz?
İlk kez Japon vatandaşı olmayı istedim Ölüm madeninin patronu, genel müdürü ve işletme müdürü nihayet bir basın toplantısı yaptılar.
Ama o basın
toplantısını izlerken ben ilk kez bir Japon vatandaşı olmayı istedim.
Öylesine utandım
onlardan! Japon vatandaşı olsaydık, patron binlerce işçisinden ve ülkenin 76 milyon yurttaşından ellerini göğsünde kavuşturarak ve başını önüne eğerek özür dilerdi.
Genel
müdür, çoktan harakiri yapmıştı ve işletme müdürü kendinin nasıl ölü çıkarmak için canla başla koşuşturduğunu anlatmaz ve henüz nedeni çözülmemiş bir olaydan hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranmazdı.
Öte yandan, sinirleri en sağlam diye krizin başına geçirilen Enerji Bakanı’na bir sözüm var.
Neden öyle canla
başla, hiçbir şekilde bilmediğiniz bir konuda “18 yaş altı kimse bu madende çalıştırılmıyor.
Varsa
ben istifa ederim!” diyerek bu ölüm şirketini savundunuz?
Neden bu savunma?
Duyduk
ki, bu şirket Sinop’taki Nükleer Santral yapımı için de harekete geçmiş.
Bu şirketin bu ayrıcalığı
neden?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları