İşverenlere Duyuru; Biz de Bu Ülkede Yaşıyoruz!

21 Mayıs 2013 Salı

19 Mayıs günü, dört beş arkadaş televizyonların başına geçmiş, ülkede ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıyoruz. Bir bölüm arkadaşımız Ankara’da, arada bize telefon ederek meydandaki sesleri dinletiyorlar. Kimisi gözyaşları içinde ve biz kanal kanal dolaşıyoruz. ‘Ulusal Kanal’ dışında tek bir görüntü, tek bir ses yok.
Sonuç, ülkedeki tüm sivil 19 Mayıs kutlamalarını internetten izlemeye başlıyoruz. Binlerce kişi sokaklarda, iyi ki stadyumlar açılmadı; şimdi 19 Mayıs daha anlamlı kutlanıyor. Çünkü bu ülkenin yurttaşları,
“yeter artık!” deyip “kendi bayramlarına, kendileri sahip çıktılar.”
Korkunun yenildiği bir gün bu!
Ve memleketimin kanalları, sanki hiçbir şey olmamış gibi günlük programlarına devam ediyorlar. Ben burada bu kanallara reklam üstüne reklam veren işverenlere bir soru sormak istiyorum. Tabii, kanal yöneticilerine de. Gerçi kanal yöneticileri iktidarın emir kulları halinde, ama işverenlerin derdi gücü paradır, reklamlar da o yüzden verilir zaten. Ben onlara yekten soruyorum:
“Bu meydanlarda toplanan insanlar, yüzbinler sizin için yok hanesinde mi? Bir düşünün, onların yaşam kaliteleri oldukça yüksektir, gıda maddesi alırken dikkatlidirler, evlerine beyaz eşya alırken çevre dostu ürünleri seçmeye gayret ederler, sosyal medyayı çok iyi kullandıklarından telefonlarının özellikleri onlar için önemlidir, giyim kuşam bahsinde iyi birer tüketicilerdir, aklınıza hiç mi şu gelmiyor: ‘yahu biz ne yapıyoruz, önemli bir kesimi adeta yok sayıyoruz . Bir düşünsek’…”
Evet düşünün ve reklamlarınızın geri dönüşünü bir sorun bakalım?
Siz binlerce insanı yok sayarsanız, gün gelir onlar da sizi yok sayar. Bunun için televizyon kanallarının yöneticilerini uyarmak hiç mi aklınıza gelmiyor? Bu müthiş rekabet ortamında, markanıza ne kadar güvenirseniz güvenin, insanlar küserler.
Bazı büyük markaların, Hindistan’da çocuk işçileri zalimce çalıştırdıkları ortaya çıktığında, sosyal medya, o firmanın ürünlerinin boykot edilmesi çağrısı yaptı ve firma özür dileyip sivil toplum kuruluşlarına önemli ölçekte bağış yaparak kendini aklamaya çalıştı.
Gene bir gıda devinin bozuk süttozlarını Afrika’ya gönderdiği ve ölümlere neden olduğu ortaya çıktı. Bu gıda devi yıllarca bu kötü damgayı silmeye çalıştı, özellikle Avrupa’da pek başarılı olduğu söylenemez.
Reklamlarınız ve bunu yayımlayan kanalların yayın politikaları sizin için önemli değil mi? Hayret, meydanın çok mu boş olduğu sanıyorsunuz? Bir gün reklam verdiğiniz kanalların izlenmediğini görebilirsiniz.
Ama şöyle diyebilirsiniz:
“Halkın belleği balık belleğidir, unuturlar.” Bu durumda bu halkın bir parçası olarak sizin de belleğinizin balık belleği olduğu düşünülebilir.
Öyle ki 19 Mayıs gününün bir ulusun, emperyalist güçlere başkaldırı günü olduğunu unutan kanalları zengin yapmaya devam ediyorsunuz. Belki de korkuyorsunuz, çünkü hâlâ devlet ve iktidarla göbek bağınızı kesebilmiş değilsiniz... Bu bağ, yüzbinleri unutarak kesilmez...
Tam tersi, onları yanınıza alarak kesilir... Bir de gerçekten millici bir bilinçle.
Hiçbir denetim sisteminin olmadığı bir yerde sizler de haklısınız. Elinizde hangi kanalın ne kadar izlendiğine dair gerçek bir bilgi yok. Ayrıca artık çocukların bile anladığı bir şey var. Ülkedeki her şey gibi reklam da giderek seviye yitiriyor.
En ünlü şirketlerin kırk yıl önce yaratılmış reklam spotlarından medet umması, ham ham tavuk reklamında oynayan bir kişinin, çok sofistike bir reklamda gibi,
Steven Jobs gibi fotoğraf vermesi, ancak yaptığı işin anlaşılmaması; bir yazarın güzelim şiirlerden apartarak mısralar söylemesi... Yani işin tadı kaçtı.
Dikkat gün olur devran döner, siz meydanları dolduran yüzbinleri görmezlikten gelirseniz, onlar da sizi görmez. Benden söylemesi.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları