Kazak Ördüm, Ayağıma Kelepçe Taktılar...

23 Nisan 2013 Salı

Toplumlardaki olumlu ya da olumsuz değişimleri izleyen, araştırmalarla yöneticilerin ve yaratıcıların önlerini açan sosyoloji bilimi ne yazık ki ülkemizde yeterince çalışkan değil. Örneğin ben epeyi zamandır, 12 Eylül sonrası başlayan, Özal döneminde tavan yapan, toplumu, özellikle de gençleri depolitize etme döneminin ne gibi sonuçlar verdiğini çok merak ediyorum.

\n

Kendi kendime şöyle diyorum: Örneğin ben depolitizasyon döneminde hukuk okuyan bir öğrenciyim. Hukuk kitaplarındaki maddeleri ezberledim, kendimi acayip bilgili hissediyorum. Her soruya bir yanıtım var. Ama ben insan hakları konusunda hiçbir eğitim almadım. Sosyoloji ve psikoloji bilmiyorum. Peki ben savcı ya da hâkim olduğumda nasıl kararlar vereceğim? Elbette bildiğim tek yolu deneyeceğim. Benim için sadece kanun maddeleri olacak.

\n

Savcı oldum. Önüme bir kadın getirdiler; 77 yaşında. Oğlu dağdaymış; oğluna bir kazak örmüş. Yanına bir fotoğrafını eklemiş ve bunları oğlunun arkadaşı olan kişilere vermiş. Hele de bunu oğluma götürün, benim yaşadığımı bilsin, ördüğüm bu kazak onu ısıtsın demiş. Benim bir iddianame oluşturmam gerekiyor. Hemen kitaptaki maddelere bakıyorum; bu bir suç. Örgüte yardım ve yataklıketmeye giriyor. Bu durumda kadının ceza alması gerek. İddianamemi oluşturuyorum; hâkim de kabul ediyor. Çünkü her şey kanunlara uygun. Kadının yaşı 77; hâkim 2 yıl 1 ay ceza verdiği kadının evinde ayağına kelepçe takılarak cezasının infazına karar veriyor.

\n

Günler geçiyor, bir gün eve geliyorum; eşim gazetede ceza verilmesini önerdiğim kadının ayağı kelepçeli resmini görmüş. Senin bu yaptığın insanlık mıdiye soruyor. Tek bir yanıt verebiliyorum: Kanun öyle diyor.

\n

Ne yazık ki bana hukuk okurken kanundaki maddelerin insan hakları açısından yeniden yorumlanabileceğini öğretmediler. Hiçbir şey öğrenmeden hayata atıldık. Annem babam beni her gün okula gönderirken Aman oğlum marjinal insanlarla görüşme, sonra başına bela alırsındiye uğurladı. Benim bildiğim tek şey, kanun maddeleri. Tek referansım bu.

\n

Depolitizasyon dönemi uzun bir dönemdi. Filmlerde, romanlarda solcuların, toplum düzenine aykırı düşünenlerin kötülüğün anası babası olarak gösterildiği günlerdi ve bugünlerde yüzlerce insan üniversitelerden mezun oldular ve şimdilerde işbaşındalar.

\n

Bu dönemi ülkede genel bir bilgisizleştirme dönemi olarak görmek mümkün. Bu durum her işkolunda kendini gösteriyor, ama en çok hukuk darbeyi almış durumda. Örneğin değerli hukuk insanı Turgut Kazan, televizyondaki Dört Bir Tarafprogramında, Turgut Özalın zehirlenmesi ve bunu yapan kişiler hakkındaki iddianameyi okuyor, herkes şaşkın durumda. Çünkü elli sayfalık iddianamenin kırk sayfası Özalın hayat hikâyesi. Nerede doğmuş, ne olmak istermiş, pilot olmaktan nasıl vazgeçmiş. Geri kalan sayfalarda da yalancı tanık ifadeleri, ne olduğu belli olmayan sözler ve sonuç. Özalın bir kişi tarafından zehirlenerek öldürüldüğü iddia ediliyor. Turgut Kazan, Böyle bir iddianame nasıl yazılırdiye neredeyse haykırıyor. Oysa bilmiyor, düşünemiyor, çünkü onun döneminde hukuk eğitimi neredeyse dört dörtlüktü, şimdi öyle mi ya; eğitim sistemimiz öylesine iflas etmiş ki üniversiteler dilekçe bile yazamayan genç insanlarla dolu. Tek yapabildikleri şey, internetten bilgi indirip bunu kopyalama sistemiyle kâğıda geçirmek. Bilginin algılanması, yeniden yaratılması... Geçiniz bunları; Turgut Bey, siz nerede yaşıyorsunuz? Kadavra görmeden tıp fakültelerinden mezun doktorlar olduğu gibi iddianame yazmadan hukuktan mezun olanlar var. İnsan hakları da neymişdiye soran savcılar, hâkimler var.

\n

Benim bu yazdıklarım, bir yazarın gözlemleri olarak görülmelidir, ama sosyoloji bilimi yapanların da ellerini biraz çabuk tutmaları ve her şeyi geriye götüren depolitizasyon döneminin artı ya da eksilerini bize anlatmaları gerekir. Cahilleşmemiz ne zaman başladı? Ne gibi önlemler alınmalı? Daha önce de söylediğim gibi bizi bu cahillik batıracak.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları