Kim Korkar Hain Kurttan!

25 Kasım 2014 Salı

Pazar günü Başbakan Davutoğlu, Tunceli’de yüzünde gülücüklerle AKP’nin  Alevi açılımını (!) anlatırken ben de Kadıköy Boğa’da Pir Sultan Abdal derneklerinin düzenlediği bir oturma eylemindeydim. Eylem dokuz haftadır sürüyor ve sonsuza dek sürecek!
Gencecik bir kız, basın bildirisini okuyor. “Dostlar,  zorunlu din derslerinin kaldırılması ve okullarımızın imam hatip okullarına dönüştürülmesine karşı düzenlemiş olduğumuz oturma eylemimize bugün de devam ediyoruz”…
Oturma eylemi başlıyor, Kadıköy her zaman bir kurtarılmış bölge olmuştur ama son zamanlarda bu değişti. Yanımdakilere “Neden polis yok” diye soruyorum. Çevreden biri gülerek beni yanıtlıyor, “Hepsi Davutoğlu’nu korumaya Tunceli’ye gitti.” Boğa’nın heybetli çevresinde sadece Alevi yurttaşlar yok, kimsenin de burada o Alevi bu Sünni diye oturup saydığı da yok. Her gelen candır. Candandır!
Mikrofon elden ele dolaşıyor. Eylemcilerden biri Tunceli’ye sesleniyor. “Ey Tunceli, ey Dersim adın ne olursa olsun, sen kimsenin kulu olmazsın! Parayla pulla seni yolundan çeviremezler! Ey Davutoğlu, çevrendeki satılmış Aleviler bizleri temsil etmiyor. Onların ne olduğunu biliyoruz. Adını Munzur olarak değiştirmeye çalıştığın  üniversitede neler döndüğünü biliyoruz! Bizi sizlere biat edenlerle sakın karıştırmayın! Biz çok ölü gömdük ve  genç ölülerimize söz verdik, onların bıraktıkları yerden devam edeceğiz. Bu daha başlangıç mücadeleye devam!”
Konuşmalar devam ederken ben Boğa’nın çevresini kuşatan pankartlardaki yazıları okumaya çalışıyorum: “9 yaşımda türban giymek, 13 yaşımda çocuk  gelin olmak istemiyorum !” “ Anadilde eğitim istiyoruz !”  “Laik, parasız, çağdaş bir eğitim için imam da, hatip de, imam hatip de istemiyoruz!” “Meslek lisesi istiyoruz!  Bilim adamı olmak istiyoruz!” 
O sırada gene gencecik bir kız yanıma geliyor “Ben araştırdım” diyor, “İmam hatiplerde 5. sınıfta 22 saat olan ders saatlerinin 12 saati din dersi, 6. sınıflarda 13 saat, 7. sınıflarda 14 saat. Lisede 30 saat olan ders saatinin 22 saati din dersi. Buradan çıkan çocuklar ne yapabilirler?  Her beş kilometreye bir cami yapsanız ve bunları oralara yerleştirseniz  gene yetmez. IŞİD için bizim ülke çok verimli bir toprak.Biz ülkemizin geleceği için mücadele ediyoruz.”
Oturma eylemi devam ediyor. Kadıköy çok kalabalık bu kalabalığın bir kısmı Boğa’ya yaklaşıyor, büyük bir dikkatle pankartlardaki yazıları okumaya çalışıyorlar. Bir kısmı ise duruma bir bakıp hemen uzaklaşıyor. Hemen yanıma iki genç geliyor; bir kız bir erkek. Kız dikkatle yazıları okuyor, oğlan tedirgin ve sevgilisinin kulağına eğilip şöyle diyor: “Biz buradan bir an önce gidelim, bunlar komünist.” Şaşırıyorum çünkü en azından Kadıköy’de komünist sözcüğünün artık korkutucu bir şey olmadığını sanıyordum. Yanılmışım.
Bir ara yanıma, Kadıköy Pir Sultan Abdal Derneği’nde  yönetici olarak çalışan orta yaşlı bir kadın geliyor. Beni tanıyor, “Buradan derneğe gidelim” diyor, “kermesimiz var”. Kermesin amacını soruyorum, “Bu ikinci” diyor, “birincisini Soma’nın Elmalı köyü için yaptık. Siz de gitmiştiniz oraya. En çok ölü
o Alevi köyünden çıktı. Biz de hep birlikte karınca kararınca yardım ulaştırdık. Bu seferki kermes derneğimizin eksikleri var, onları karşılamak için”. Şaka yollu soruyorum, “Diyanet  size hiç yardım etmiyor mu?” Gülüyor “O gölge etmesin başka ihsan istemeyiz!”
Tam o sırada az ötede bir toplanma oluyor, merak edip gidiyorum. Sanal ortama Davutoğlu’nun elini öpmeye çalışan Alevi dedesinin resmi düşmüş. Birden bir öfke, sanki Boğa’nın çevresine bir bomba düştü. Herkes çok kızgın! Davutoğlu’nun dedelere para vereceği dedikodusu kulaktan kulağa duyulmuş, bazı dedeler de el öpme kuyruğuna girmiş. Oysa Alevi inancına göre, bu görev asla para karşılığı yapılamaz! Çok önemli bir kural. Kızgın bir genç adam, “Lanet olsun” diyor, “paranın gücüne lanet olsun!” 
Neyse ki Davutoğlu şimdilik dedelere para verileceğinden söz etmiyor. Ayrıca  zorunlu din dersleriyle ilgili hiçbir ipucu vermiyor, sadece  üniversitenin adını Munzur yapıyor! Vay vay vay…
Eylem bitti. Özellikle kadınlar kermese koşuyor. Ben de ağır ağır Boğa’dan aşağı yürüyorum. Birden karşıma “kadına karşı şiddeti” protesto eden bir grup kadın çıkıyor, onları selamlayıp aşağı doğru iniyorum, meydanda bir grup genç Deniz’leri anlatan bir şarkı söylüyor. Çevreleri çok kalabalık ve şöyle bir yaş ortalamasına bakıyorum, çoğunun yaşı bana yakın, hep birlikte el ele tutuşmuş şarkıya eşlik ediyor. Ben de aralarına karışıyorum.
Ve içimden bağırıyorum: KİM KORKAR HAİN KURTTAN !



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları