Mucizeler Gerçektir…

30 Aralık 2014 Salı

Dostlarıma ve kendime yeni yıl hediyesi almak için, ışıltılar içindeki Paşabahçe mağazasına giriyorum. Her zaman hemen seçim yapan ben, öyle dolanıyorum. İçimde hiçbir sevinç yok, bütün bir yılın birikmiş acıları peşimi bırakmıyor. Oysa mağazadaki her şey baştan çıkarıcı. Hele de elle yapılmış cam objeler. Birden birisi boynuma sarılıp beni öpüyor. Dönüp bakıyorum, orta yaşlı bir kadın, gözlerinin içi gülerek “Sizi tanıdım” diyor, “ama bir şikâyetim var, her yazınız beni ağlatıyor, bu nedenle bazen sizi okumuyorum.” Şaşkınlıkla “Vay canına bu gerçek mi” diye soruyorum, “Evet ağlatıyorsun. Ama vazgeçme, sakın vazgeçme…”
Donup kalıyorum, oysa ben neşeyi severim, dalga geçmeyi de. Anlaşılan
o ki, ülke karanlığa gömüldükçe ben de neşemi, dalga geçmeyi yitirmişim. Sarsılarak kendime geliyorum, hediyelerimi çabucak seçiyorum ve yeni yıla bir gün kala, yazı yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde aklıma keyifli bir öykü geliyor. Sevgili okuruma armağan…

Mucize!

Lütfü Bey, çocukluğundan beri renkli boyalara, çiçeklere, kuşların kanatlarındaki bin bir renge vurgundu. Eline ne zaman bir kâğıt kalem geçse, ya kardeşlerinin birinin resmini yapmaya başlardı ya da masada duran portakalların. Çocukluğunun en güzel anıları, bıkıp usanmadan resim yaptığı anlardı. Onları büyük bir titizlikle herkeslerden saklar, geceleri çıkarıp tekrar tekrar bakardı. Kalabalık bir ailenin çocuğuydu. Dededen kalma bir evde yaşarlar, kıt kanaat geçinirlerdi.
Lütfü Bey, ortaokulu bitirdikten sonra ailenin onu okutmaya gücü yetmediği için hemen hayata atılmak zorunda kalır. Orada burada çıraklık derken, bir devlet üniversitesine hademe kadrosuyla girer. Ve bu iş onun hayatını kökünden değiştirir.
Peki, ne olur?.. Lütfü Bey üniversitenin resim bölümünden çıkmaz olur. O renk renk boyalara, sessizce resim yapan öğrencilere bakıp bakıp iç geçirir, bazen bir cesaret gelir, herkeslerden gizli resim yapar. Bu arada evlenmiş, okulun hademelik kadrosundan gece bekçiliği kadrosuna geçmiştir. Okulun lojmanında yaşamaya başlamışlardır.
Gece bekçiliği Lütfü Bey için büyük şansmış. Bu nedenle sık sık Tanrı’ya şükredermiş. Gece bekçiliği ona başka şeyler yapması için zaman bırakıyormuş. O da bunu en iyi şekilde değerlendirir, bir yıl boyunca büyük bir inatla çalışıp lise sınavlarına girer. Öylesine azimlidir ki bütün derslerini bir kerede verir ve lise mezunu olur.
O lise bitirme sınavlarına girerken karısı üçüncü çocuğuna gebe kalır. Bu arada Lütfü Bey’in, başarısından dolayı cesareti artmıştır. Üniversite sınavlarına girmeye karar verir. Okumak istediği tek bir yer vardır: gece bekçiliği yaptığı üniversitenin resim bölümü. İşi zor. Ama
o kararlıdır, günlerce çalışır, kendisini çok seven resim öğrencilerinden resim dersi alır. Sonunda önce ÖSS’yi başarır, ardından yetenek sınavından geçer. Artık o gece bekçisi olduğu fakülteye devam hakkı kazanan bir ressam adayıdır.
Gece bekçilik yapıp gündüz çalışmak zordu. Öte yandan resim onun sandığı gibi hemen öğrenilen bir şey değildi. Çok okuması, çok pratik yapması gerekmekteydi. Yorgunluktan sık sık elinde fırça uyuyakalıyordu. İşte o zamanlar onun okuma macerasını ve azmini çok yakından bilen hocalar, sınıf arkadaşları, Lütfü Bey’in birazcık uyuyup dinlenmesi için daha da sessiz çalışıyorlardı.
Böyle dört uzun yıl geçer. Lütfü Bey’in dördüncü çocuğu olur ve okul biter. O artık bir resim öğretmenidir. Yıllardır kurduğu düş gerçekleşmiştir. O şimdi kendi gibi hevesli, yetenekli öğrencilere resmin sırlarını öğretecektir. Doğayı sevmeyi, renklerin büyülü dünyasında yol almayı öğretecektir.
Size başarılmış bir düş öyküsü anlattım. Aman sakın ola ki düşlerinizden vazgeçmeyin diye. Ve hep birlikte yineleyelim: “Kimselerin onlardan haberi yok dedilerse de inanmayın. O gece gökte kocaman bir ay vardı ve o her şeyi gördü ve bütün düş maceraları ayın belleğine yazıldı.”
Not: Tüm dostlarıma, okurlarıma mucizelerle dolu bir yıl dilerim. Mucizelere inanmıyor musunuz? Başınıza gelince görürsünüz.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları