Sıkıntı

06 Mayıs 2014 Salı

İçimde bir sıkıntı var, bu yaz hem çok sıcak olacak hem susuz. Milyonlarca ağacın rant uğruna kesildiği, altyapının hiç kale alınmadan onlarca katlık apartmanların pıtrak gibi çoğaldığı, ırzına geçilmiş bu kente ve civarına yıl boyunca kar ve yağmur düşmedi; su kaynakları kurudu. Ne olacak? Eskiden böyle kuraklık günlerinde bilimsel çareler düşünülürdü; yağmur bombası gibi. Ama artık bu da yok. Kenti yönetenlerin ağzından tek bir kelime duyamıyoruz.
Ben bu konu açıldığında sadece yüz Türk büyüğünden Bülent Arınç’ın şöyle dediğini anımsıyorum: “Yağmur duasına çıkılması gerekiyor. Ama bizlerin değil, henüz hiçbir yalana, talana bulaşmamış çocuklar dua etmeli, Allah onların seslerini daha iyi duyar.”
Sonra gene bir Türk büyüğü, “Merak etmeyin B ve C planlarımız var” demişti. Şimdi ben İstanbul’da yaşayan bir yurttaş olarak, gerçekten bu B ve C planları var mı, bunlar nedir, çok merak ediyorum! Gerçi bu kentte Başbakan uçan kuştan bile kendini sorumlu hissediyor, öyleyse en başta o, susuzluk gibi hayati bir sorun karşısında alınan ya da alınması düşünülen önlemleri açıklamak zorunda. Ya da her evden henüz günaha batmamış birer çocuk seçilip duaya mı gönderilecek, bilelim.
Çocuklardan söz açıldı, iyi oldu. Otorite şiddetle artan çocuk ölümleri karşısında yağıp gürlüyor: “Bunlara en ağır cezaları vereceğiz!” Ve Türk büyüğü Bülent Arınç, artan çocuk ölümlerinin nedenini, argo konuşulan, dar pantolon giyilen dizilere bağlamış. Doğrudur; bu topraklarda yaşayan insanlar tecavüzü “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinden, aile içi cinsel ilişkiyi “Aşk-ı Memnu”dan öğrendiler. Bu diziler bizim saf milletimizin ahlakını bozdu.
Yeter artık, “Çocuklara çığlık atmayı öğretin” diyen bir bakanımız var. Daha ne olsun?
Peki, bu ülkenin çocuklarından da sorumlu olanlar ne yapıyor? Bana göre hiçbir şey! Çünkü ülkede hiçbir şey işlemiyor! Hükümet, umduğu gibi fezlekesi Meclis’teki dört eski bakanı göndermekle meşruluk kazanamadı. Gayri meşru ve tüm bürokrat kadrosu da hiçbir sorumluluk almak istemiyor. İşler uzun zamandır yürümüyor.
Çocuk işçiler meselesini alalım. Hükümet işbaşına geldiğinde ILO ile, çalışan çocukların durumunun düzeltilmesi için bir plan üstünde anlaşıldı; 2014 yılına kadar çocuk işçilerin koşullarının iyileştirilmesi gerekiyordu. Bu planın tarihi 2016’ya çekildi. Yapamadılar. 14 yaşından küçüklerin çalıştırılmaması gerekiyor, bunu bile kontrol altına alamadılar. Mobilya, boya sektöründe çalışan çocuklar usul usul ölüyorlar.
Ayrıca ülkemizde geçici tarım işçisi binlerce çocuk var. Bu çocuklar aileleriyle birlikte nisan ayından itibaren tarım alanlarında dolaşmaya ve işçi olarak çalışmaya başlıyorlar. Okul onlar için bitiyor. Gündüz 12 saat güneşin altında acımasızca çalıştırılıyorlar. Ne toprak sahibinin umurundalar ne de ailelerinin. Peki, biz ekonomik olarak çok büyüdük diyen bu hükümetin kulları onlar için ne yapıyorlar? Sigortasız, günde 12 saat çalışan bu çocuklar için ne yapıyorlar?
Hiçbir şey! Çünkü bu çocuklar onların umurunda bile değil! Onların eğitilmesi, sosyal olarak hayata kazandırılması kimin umurunda? Çukurova sıcağında kavrulmuşlar, yan taraftaki kanala düşüp ölmüşler iktidarın yüreği yok ki, merhameti olsun
Düşüş böyle bir şeydir. Birdenbire her şey durur. Ve aşağı çekilmeye başlar. Ve merhamet ülkeyi terk eder. Bu nedenle Batı demokrasilerinde, en başarılı başkanların bile sadece iki dönem başkanlık etmesi sağlanmıştır, çünkü iktidar merhametten uzaklaşırken ülkeyi de uçuruma götürür. Üçüncü dönemin kötülüğü buradadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları