Soma’da Herkesin Bildiği Sırlar!

25 Mayıs 2014 Pazar

Soma’da biraz dolaşınca anladım ki, burası herkesin bildiği sırlarla dolu bir coğrafya.
Şu sırlardan bir başlayalım:
Soma madenlerinde çıkarılan kömür damarının en önemli özelliği, “narin” olması. Ne demek narin? Adı üstünde, çıkarırken onun suyuna gideceksin, kızdırmayacaksın, ona soluk alması ve yanmaması için zaman vereceksin. Sonuçta kömür yaşayan bir şey
Kömür ocağına girerken, uykunu almış olacaksın. Karnın tok olacak. Öyle pazardan alınan çizmelerle madene inilmez. Çizmenin tabanında koruyucu olması gerekir. Çünkü her an ayağın kayabilir ve önlenemeyen metan kuyularından birine düşüp anında ölebilirsin.
Madende tuvalet yok! Bu durumda aşırı ishal olduğunda madende çalışmayı reddedeceksin!
Maskelerin uyduruk olduğunu sen bildiğin gibi dünya âlem de biliyor. “Hadi” sözcüğü madencinin lügatında lanetlenmiş bir sözcüktür. Çünkü gün boyu, arada uyuklayan çavuşlar, uykularında bile “hadi hadi” diye seslenirler.
“Hadi ulan
bugün kotayı dolduramadık!” Bu nedenle madencilerin yakınları onlara asla “hadi” diye seslenmezler.
Madenci aileleri çocukları erkek olduğunda pek bir sevinirler. Çünkü 18 yıl sonra çocuk da madende çalışmaya başlayacağından, eve giren para artacaktır.
Kızlar madencilere kaçarlar. Böylece kızın ailesi çeyiz yapma yükünden kurtulur. Eh oğlan da madende çalıştığına göre, yapsın. Düğünden hemen sonra iki ailenin barışması şaşılacak bir durum değildir.
Yeni yasadan önce madenciler yirmi yılda emekli oluyorlardı. Bu pek güzel yasa değiştirildi, şimdilerde 56 yaş aranıyor. Gene de erken girenler 40’a gelmeden emekli oluyorlar. Bu da madenciliği cazip hale getirmiş.
Madencinin en sevdiği vardiya gündüz vardiyasıdır. Bu vardiya 7’de başlar, 3’te biter. Hem geceyi yaşarsın hem gündüzü. Vardiyası gündüz olanın yüzü güler. Ailesi bayram eder. Madenci bir süre sonra yerin altında, “dikkat ölüm tehlikesi” levhalarını görmemeye başlar. Bu da ölümcül kazalara neden olur.
Staj yapmak için gelen öğrenciler, madencilerin en sevdiği eğlencelere neden olur.
Madenin karanlığında
teorik bilgileri hiçbir işe yaramaz. O zaman madenciler öğretmen olmanın kıvancını yaşarlar. Onlara yeraltının sırlarını verirken, biraz da dalga geçerler. Eh, ocak karanlıktır, biraz gülmek ortalığı aydınlatır. Maden coğrafyasında, iş bilenin kılıç kuşananındır. Maden sadece maden ocağı değildir. Bunun hafriyatçısı var, yüklemecisi var, paketlemecisi var. Var oğlu var. Herkes birbirine sıkıca tutunmuş. İşini yürütüyor.
İşçi toplayan taşeronlar, vicdanlarını yitirmek için adeta kendilerini eğitmişlerdir. Ne çocuğun hastalığı, ne işçinin kendisinin hastalanması mazeret kabul edilmez! Yevmiye derhal kesilir. Ayda otuz gün çalışana verilen primi işçiler arasında alan hemen hemen yoktur. Her madenci bilir ki, bir maden işçisi hiç tatil yapmadan otuz gün arka arkaya çalışamaz. Ne beden dayanır ne psikoloji. Çünkü insanoğlu güneş ister, günışığı ister.
Madenci eşleri gün boyu sürekli dua ederler. Yemek yaparken, çocukları okula gönderirken, “Şu vardiya bitse de kocam sağ salim eve gelse”... Çünkü bellekleri madende ölen insanların hikâyeleriyle dopdoludur. Herkesin uzak ya da yakın bir akrabası madende ölmüştür.
Maden sahibi, amirler asla işçiyi düşünmezler. İşçiler bunu bilir ve ne yazık ki, kabul ederler. Bu iş böyle gelmiş böyle gider, derler.
Ve gene bilirler ki, devlet ve iktidar sahipleri, Bülent Ecevit dışında madencileri adamdan saymaz. Bu kadar sır yeter!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları