Yaktın bizi Mevlana!

04 Haziran 2023 Pazar

Sevgili okurlarım geçmiş olsun, Cumhuriyet tarihin en sağcı Meclis’i ve yeniden tek adam yönetimi hepimize hayırlı olsun. O da ne “Hayırlı olsun” demişim, oysa bu temenniyi hiç sevmem. Neyin hayırlısı? Anlaşılan bilinçaltım bana oyun oynuyor. Zamana uymaya mı çalışıyor, ne oluyor? Ah Mevlana bak başımıza ne işler açtın. Senin “Gel ne olursan ol, gel!” diye mürit artırmaya çalışman gibi Kılıçdaroğlu da herkese seslendi. Anayasaya göre üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün olmayan Tayyip Erdoğan’a “mağdur olmasın” diye yol açıldı, oyu az ama tantanası bol sağcı partilere gel çağrısı yapıldı. Böylece DEVA Partisi’ne 15, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’ne 10’ar, Demokrat Parti’ye 3 milletvekilliği hediye edildi. Toplam 38 milletvekilliği.

CHP’liler gönül rahatlığıyla Madımak olayının bir numaralı failline bile oy verdiler. Bütün bu hediyeler Kılıçdaroğlu’nu ne yazık ki, cumhurbaşkanlığına taşıyamadı. Oylar çalındı, yurtdışı oylarda türlü dolaplar döndü diyerek kendimizi teselli etmeyi bir kenara bırakalım. En başta söyleyen pek çok gazeteci, yazar oldu. Ben de söyledim: “Yurtdışında yaşayanlar ülkemin kaderini belirleyemez!” Hiç itiraz edilmedi. Ah bir de mülteciler var! Bayramda ülkelerine gidip geri dönen mülteciler. Seçim sonrası CHP’nin güçlü olduğu kentimin Bağdat Caddesi’nde Afgan bayrağı ve silahlarla dolaşanlar, peşindeki gözleri bile görünmeyen karılarıyla oy veren, tek kelime Türkçe konuşamayan, parayı bastırıp Türk vatandaşı olanlar! 

Tayyip Erdoğan seçilir seçilmez tüm Batı yememiş içmemiş cumhurbaşkanımızı kutlamışlar. Kutlarlar tabii. Verdikleri üç kuruş para karşılığı mültecilere iyi bakıyoruz. Yemeyip yediriyoruz, silahları bellerinde dolaşmalarına ses çıkarmıyoruz. Şimdi bazı arkadaşların insan haklarından filan söz edeceklerini biliyorum. Arkadaş seçim gecesi İstanbul’da sıkılan silah seslerinden görmüş geçirmiş ben bile korktum!

Evet durumumuz bu. Şimdi gelelim iktisat okuyan biri olarak neden muhalefet devamlı kaybediyor sorusuna. Bir bilgi öğrendim, devlet istatistiklerine göre AKP’nin üye sayısı 11 milyon 500 bin, evet ben de inanmadım ama öyle. En büyük muhalefet partisi CHP’nin üye sayısı ise 1 milyon 400 bin. Diğerlerinin tümü 1 milyonu zor buluyor. Şimdi diyelim ki AKP’nin üye sayısının yarısı sahte; gene de 6 milyon kayıtlı üye var ve bu üyeler sadece seçim zamanı değil her gün artık büyük bir köy olan kentlerin tüm mahallelerinde çalışıyorlar. Yani büyük bir örgütlenme ağı var. Mahalle muhtarlarının çoğu AKP üyesi. Kendi bölgelerinde, kim hastalandı, kimin parası yok, kim oğlunu evlendirmek istiyor anında öğrenip harekete geçiyorlar. Düşünsenize bir kasabada yaşıyorsunuz, dükkânınız batmak üzere, hop hemen birileri her türlü yardıma koşuyor. Belinizi doğrultuyorsunuz ve bu dayanışmayı kahvede bine bin katarak anlatıyorsunuz. Cenazeniz mi var, hemen bir taziye çadırı kuruluyor, lokma bile dağıtılıyor. Nasıl minnettar olmazsınız? Oğlunuz engelli, sandalyesi bile yok. Hemen ona bir engelli maaşı bağlanıyor ve engelli sandalyesi alınıyor. Bir de aile hekimliği var. Hekime gidip şuram ağrıyor, buram ağrıyor diyorsunuz ve şıp size bir reçete yazılıyor. Eczaneden dünyanın parası tutan ilaçları çerez parası ödeyerek çantanıza doldurup eve gidiyorsunuz. Bu en gelişmiş ülkelerde bile yok.

Örneklerden anlaşıldığı gibi AKP’nin ana sermayesi bu sosyal örgütlenme. Bu nedenden Tayyip Erdoğan’ı pek çok insan tapar gibi seviyor ve o giderse bu sosyal ağın çökeceğini düşünüyorlar. Yani AKP öncelikle mikro düzeyde bir ağ kuruyor. Bu ağ makro düzeyde, milletçilik, azınlık (özellikle Kürt) düşmanlığıyla besleniyor. Bu kitleyi ne özgürlük ne hukuk ne adalet ilgilendiriyor, üstelik hukuk onlar için uyulması gereken bir yığın kanun getiriyor. Kaçak ev yapamazsın, yanında çalışanlara asgari ücret ödemelisin, sigorta parası yatırmalısın. Özgürlük mü? O da ne? Haftada bir mangal yapıp konu komşu eğleniyoruz ya! Kahvede okey oynuyoruz ya!

Bu ağı çökertmek aşırı çalışma, aşırı inat istiyor. Kendi bölgelerinde HDP bu ağı delmek için çok çalıştı. Bu seçimde gördük ki işleri zor. Feodalite aşırı dirençli, üstelik tepelerinde Demokles’in kılıcı gibi Öcalan ve Kandil var!

Yani kardeşlerim önümüzdeki yerel seçimlerde muhalefet partileri kendilerine çeki düzen vermezlerse, gene oy çalındı diye söylenmesinler, 21. yüzyıldayız ve biraz gençlere ve onların canavar gibi kullandığı teknolojilere yatırım yapın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları