Yetiştirilir...

09 Aralık 2014 Salı

Defosuz Cariye
Sabahın erken saatleridir, oturduğum semtin yollarında onları gruplar halinde görürüm. Az önce minibüsten ya da trenden inmişlerdir. Hemen hepsinin giysileri birbirine benzer. Hava soğuksa pazar işi pardösülerine sımsıkı sarılırlar. Başları hep örtülüdür (türban değil). Sırayla evlere dağılırlar, onlar kentlerin varoşlarından kentte akan hiçbir iş güvencesi olmayan kadın işçilerdir.
Onların iş yaptıkları saatlerde kocaları varoşların kahvelerinde okey oynar. Gerekçeleri çoktur, sürekli iş olmadığından yakınırlar. Ve okeye devam ederler. Çoğunun çay ve sigara parasını karıları ceplerine koyar.
Akşamüstü en yorucu işlerden biri olan ev temizliğini bitiren kadınlar gene toplu halde tren-lere, minibüslere binip evlerinin yolunu tutarlar. Ama önce semt pazarına uğrayıp bir şeyler almaları gerekir. Pazar yeri dağılmak üzeredir, bu onları yolundan çevirmez, hatta o saatte pazara gidebildikleri için hoşnutturlar. Çünkü tezgâhlardaki her şeyin fiyatı düşmüştür. Üstelik pazarcıların bunlar işe yaramaz diye attıkları pek çok şey onların işine yarar.
Eve ulaşan kadın, büyük bir hızla yemek yapmaya başlar. O saatlerde çocuklar okuldan dönmüş olurlar, karınları açtır, hızla yemek yapmaya çalı-şan kadın, ya çocuklara biraz para verip bakkala yollayarak açlıklarını bastıracak ıvır zıvır almalarını ister ya da bir Türkiye klasiği olan “ekmek üstüne salça” sürerek onlara altlık olarak verir.
Bu arada kocalar artık okey oynamaktan sıkılmışlardır, toplu halde o civarda bulunan birahanenin yolunu tutarlar. Birahanenin sahibi anlayışlı bir adamdır, veresiye defteri vardır, parası olmayan da içkisini içer.
Bu arada kadın çocuklarının karnını doyurur, en az üç çocuk olduğundan her birine vereceği harçlığı hesaplar, bir kenara koyar. O sırada en küçük ağlamaya başlar, çünkü onun pazardan alınan spor ayakkabısı arkadaşları arasında alay konusu olmuştur, ayakkabı top oynarken ikide bir de ayağından çıkar. Çocuk yeni bir ayakkabı ister...
Kadın onu yepyeni bir ayakkabı alacağını söyleyerek yatıştırır. Çocuklar uyuduğunda ka-dın, evi toplar, çamaşır birikmiştir onları çamaşır makinesine atar, çamaşır makinesi inanılmaz sesler çıkararak çalışmaya başlar. Kadın yeni bir çamaşır makinesi almaları gerektiğini bir kez daha içinden düşünür ama şimdilik bununla idare etmek zorundadırlar, çünkü kadının kredi kartı limiti dolmuş taşmıştır bile.
Birahaneden çakırkeyif çıkan koca, sallanarak eve gelir. Canı karısıyla oynaşmak ister, kadın öylesine yorgundur ki, türlü bahanelerle bu isteği çevirir, çeviremezse gönülsüz
Kadınlar vardır! razı olur. Ve ertesi sabah koca horul horul uyurken o kalkar, çocukları hazırlar ve gene yollara düşer.
Bu anlattıklarım sadece temizliğe giden kadınlar için söz konusu değildir, çalışan tüm emekçi kadınlar için söz konusudur. Beyaz yakalılar için bile... Çünkü ülkede iş hayatı kadınlar için farklı düzenlenmemiştir. Kreşler çok pahalıdır, işe gitmek için yollarda geçen zaman çok fazladır. Özellikle beyaz yakalılar mevcut rekabet yüzünden iş saatleri dışında iki üç saat parasız mesaiye kalmaktadırlar.
Şimdi aklıevvel ve kadını sadece bir üreme aracı olarak gören bazı erkekler acayip sözler söyle-meye başladılar. Bu kadınları kadınlık görevlerini yapmamakla suçlamaya başladılar. Hop efendiler biraz durun ve kendimize gelin!
Derdinizin ne olduğunu açıkça söyleyin. Şunu mu demek istiyorsunuz: “Arkadaş biz erkeğiz ve iştahımız her daim açık. Kadınlar çalıştıklarında çok yoruluyorlar ve kadınlık görevlerini aksatıyorlar. Bu nedenle bizim gözümüz dışarıda oluyor, bize günah işletiyorlar, böyle olmaz. Biz en iyisi birkaç kadın alalım, biri çalışır eve ekmek parası getirir, biri çocuklara bakar, biri de bizim için geceye hazırlanır.”
Yani derdiniz aslında şu: Meşhur 72 hurilik cennetinizi bu dünyada kısmen de olsa yaşamak istiyorsunuz.
Ve öyle erkeksiniz ki, hem kadınlarınızın parasıyla sigara tüttürüyorsunuz hem de onların gittikleri işyerlerinde neler yaptıklarını merak ediyorsunuz. Acaba başka bir erkekle oldu mu? Ve bazen öyle bir dolduruşa geliyorsunuz ki, elinize geçirdiğiniz ilk bıçakla emeğini sigaraya, içkiye yatırdığınız kadını öldürüyorsunuz?
Ve gerekçeniz hazır: “Beni aldattı!” “Erkekliğime laf söyledi.”
Yeter be, sadece kasım ayında 18 kadın öldürdünüz!
Bir zamanlar gidip gördüğüm İran’dan döndüğümde “Türkiye asla İran olamaz” demiştim, yine de diyorum, “Türkiye asla İran olamaz” olsa olsa Suudi Arabistan olur. Böyle giderse de olacak, anaokulu çocuklarına türban taktırarak birer bebek kadın yapma isteğinin varacağı sonuç bu olur. Çocukları, torunları için iyi bir gelecek, mutlu bir hayat düşünen herkesin bugünlerde sokaklarda olması gerek! Çocuklarının kapkara bir dünyada cehennem eziyeti çekerek yaşamalarını önlemek için.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları