Asi Kahramanların Ölümü

05 Mayıs 2013 Pazar

Dizi sektörü edebiyatımızın başyapıtlarını, halka mal olmuş kahramanlarımızı un gibi öğütmeye devam ediyor. Son olarak asi kahraman “Tatar Ramazan’’ı da elbirliğiyle katletmek için yola çıktılar. Nâzım Hikmet, Orhan Kemal gibi sol gelenekten gelen, Türk edebiyatının önemli yazarlarından Kerim Korcan’ın aynı adlı eserinden uyarlanan diziyi ATV’de izlerken “Son Mohikan’’larımızdan birini daha yitirmenin üzüntüsünü yaşadım. Hüzünlendim. “Keşanlı Ali’’, “Ustura Kemal’’ ve daha nicelerine yaptıkları gibi, Tatar Ramazan’ı da reyting canavarına yem etme arzusu kahretti beni. Şimdi sırada “Kuyucaklı Yusuf’’ belki de “İnce Memet’’ var. Sonra da oturup hep birlikte ruhuna Fatiha okuyacaklar. Biz de toprağı bol olsun, ne asi yiğitler yetiştirmiş bu memleket diye avunmakla yetineceğiz. Ne kadar vefasız bir milletiz, roman kahramanlarımızı bile ancak öldükten sonra hatırlar olduk...
“Artık iyi senaryolar çıkmadığı için önce romanlarımızı diziye uyarladılar. Şimdi de filmleri çeviriyorlar. Halk bunun cevabını verecektir.’’ Bu sözler benim değil “Tatar Ramazan’’ın kült film olmasına büyük katkı sağlayan, onu halkın gözünde canlı ve yaşayan bir karakter haline getiren Kadir İnanır’a ait. Ünlü oyuncu dizi hakkında yorum yapmaktan kaçındığı için üstü örtülü eleştirmiş. Az da söylemiş. Halk bunun hesabını soracak demeye getirmiş.
Yeni yeni Kürt meselesine sahip çıkan, çözüm sürecine katkı sağlamaya çalışan Kadir İnanır, dizi sektöründe de vahşi kapitalizmin insanlık dışı öğütücü çarkında sadece ezilenlerin ve yoksulların değil, edebiyat ve sanatın da kıyıma uğradığını anlamış olmalı artık.
Tatar Ramazan sadece ticari kaygının, reyting alma hırsının kurbanı olmakla kalmıyor, aynı zamanda ideolojik yozlaşmaya da alet ediliyor. Hak arayan, mağdurdan, muhtaç olandan, zayıftan yana olan Kerim Korcan’ın isyankâr kahramanı, ATV’nin elinde Allah’a sığınan muhafazakâr
“devrimci”ye dönüşüyor. Son dönemlerde moda haline gelen İslami sol söylem ufak rötuşlarla, pastel renklerde gizlenen estetik fırça darbeleriyle dizilere, sinemaya sokuluyor, derinden ve fark ettirmeden. Toplumcu-gerçekçi akımdan gelen bir yazarın kaleminden çıkan asi bir Tatar Ramazan, nasıl muhafazakâr ve kaderci bir kahramancığa evriliyor, bu diziyi izleyerek anlayabilirsiniz.
Oysa Tatar Ramazan görsel olarak çok başarılı. Bunda Kayıp Şehir’in de yönetmenliğini yapan
Cevdet Mercan’ın etkisi büyük. Fakat senaryo zayıf ve hatalarla dolu. Kendine güveni olmayan ve dahası herkesin gözü önünde dayak yiyen bir karakteri Bülent İnal nasıl canlandırsın? Ya o güzelim aşka ihanet edip Tatar’ın yavuklusunu hemen bir başkasıyla nasıl evlendirirsiniz? Filmden dizi yapmak zordur, ama entrika kurmak ve hikâyeyi köpürtmek için kahramanlarımıza ve aşklarımıza kıyamazsınız.
Tatar Ramazan’dan bir Huzur Sokağı olmaz. ATV’nin buna ihtiyacı da yok. Asıl yapılması gereken gün birinciliğini yakalamış Huzur Sokağı’nı senaryo hatalarıyla göz göre göre yok etmek yerine, (böylece Fox’un dizisi Karagül hakkıyla ilk kez AB grubunda gün birincisi oldu) Huzur Sokağı’nın başta kazandığı reytingleri iyi analiz ederek, hikâyenin toplumsal damardan beslenen ve ötekileştirmeye karşı çıkan muhalif yapısını daha da keskinleştirmek doğru olmaz mıydı? Huzur Sokağı’nin yapımcıları güce, paraya, nihayetinde iktidara muhalefet etmeyen bir dizinin başarılı olamayacağını bilmiyorlar mı, tabii ki biliyorlar. Lakin işlerine gelmiyor.
Sonuçta cuma akşamları kıran kırana bir dizi savaşına tanık oluyoruz. Arka Sokaklar, Karagül, Huzur Sokağı, Dila Hanım, Tatar Ramazan ve Behzat Ç... Hepsi aynı gün yayımlanıyor. Bu arada olan seyirciye oluyor. Hangisini izleyeceğini şaşıran seyirci kendi elleriyle edebiyatımızın büyük kahramanlarını katlediyor. İşin acı tarafı, bu sektörden geçinen dizi emekçilerinin rızkını da yok ettigini fark etmiyor bile.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları