Beter Böcek Marx'a Karşı

10 Mart 2013 Pazar

Türkiye’nin en iyi dizileri arasında yeralan “Behzat Ç.”’ ve “Kayıp Şehir’’ yayından kalkıyor. Niye? Reyting kurbanı olduğu için. Bu kadar basit mi bu?
Bu iki dizi de hem kalite hem de içerik açısından çok başarılı yapımlar. Sosyal medyada ve internet ortamında izlenme rekorları kırıyorlar ama televizyonda istenen izleyici oranına ulaşamadıkları için kıyıma uğruyorlar. Nedir istenen reyting? İllaki her dizi gün birincisi mi olmak zorunda? İşin içinde siyasi baskılar da var ama bahane nedense hep reyting.
Reklam pastası internet ölçümleri üzerinden dağıtılsa, bu iki dizi hak ettikleri en yüksek reytinglere ve reklam bütçelerine ulaşıp kült yapımlar haline gelirdi.
Haksızlık değil mi bu? Çok yakın gelecekte televizyonun pabucu radyo gibi dama atıldığında, mobil ortamda ultra HD gözlüklerin son kullanım mecraları haline geldiğinde, bu tür yapımları çok arayacağız, çok...
Avrupa’da televizyon üst kurumları yasaklar ve kapatmalarla uğraşmaz. Onların görevi kültürel zenginliği ve sanatsal düzeyi artırmak için bu tür kaliteli yapımlara destek olmak, gerekirse yasal düzenlemelerle medyayı bu tür programları yapmaya zorlamaktır. Bizimkiler iktidar gücüyle sindiremiyorsa, tehditle yasaklamayı, o da olmuyorsa yayın saatlerini ve günlerini değiştirerek reyting canavarına kurban etmeyi yeğliyorlar.
“Behzat Ç.’’ Türkiye’de “kara film’’ türünün bugüne dek yapılmış en iyi örneklerinden biriydi. Dizi sektörünü de eleştirebilen, düzene muhalif kalabilen, gerektiğinde kendisiyle bile dalga geçen özgün bir diziydi. Kara mizahı bu denli ironik ve inandırıcı bir üslupla, hem de polisiye bir dizide yoğurmak her babayiğidin harcı değildir. “Kayıp Şehir’’ de insanımızı hakiki ve sahici bir şekilde ekrana yansıtan nadir dizilerden biriydi. Yazık ettiler ikisine de... Yazık!
Son günlerde cep telefonlarının ve elektronik aletlerin içindeki
“böcek’’lerle yatıp kalkıyoruz. Dinlenme korkusu, telekulak fobisi toplumsal baskı ve sindirme aracı haline geldi. Bu korku ortamını “Behzat Ç.’’ ele alsa, bu hikâyeden eleştirel ve mizahi bir bölüm üretse nasıl olurdu acaba? Devletin “böcek’’leriyle uğraşan Behzat Ç.’yi yanlış anlayıp banyoda hakiki hamamböceği arayan saf Harun’a nasıl bir replik yakışırdı? Böyle bir bölümden sonra “Behzat Ç.’’nin başına uğurböceği konar da reytinglerde gün birincisi olur muydu acaba?
Mobil telefonlardaki
“böcek’’lerle başarılı bir şekilde korku ortamı yaratılıyor, büyük birader cebimize oradan da yüreğimize dek sokuluyor, ama kapitalist sistem aynı akıllı telefonlarla farkında olmadan kendi sonunu da hazırlıyor. Marx’ın öngördüğü gibi pek yakında kapitalizm daha fazla mobil telefon, daha fazla tablet satmak için istemeden eğitim ve kültürel düzeyi yüksek “birey’’ler yaratmak zorunda kalacak. Bu insanlar demokrasiye ve sosyal refaha sahip çıkma konusunda daha bilinçli hale gelecekler. Peki, o zaman ne olacak? Sosyal medyada toplumsal direnişler artacak, siyasilerin kararına anında tepkiler, protestolar yağacak. Dahası sistem, kendi kurduğu ağır devlet ve bürokrasi mekanizmasının altında kalmamak için parlamenter sistemi ve seçimleri bile sorgulamaya başlayacak. Kimlik numarasıyla doğrudan mobil telefonlar üzerinden seçimlere ve halk oylamalarına doğru gidecek. Bunun adı da “taban demokrasisi” değil de nedir? Daha açıkça söyleyelim, bu sosyalist sisteme evrilme değil midir?
Siz bırakın beter böceklerle uğraşmayı, asıl kapitalizmin kendi ürettiği kurtlarının sistemi nasıl için için kemirip bitirdiğine bakın.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları