Dizi Günlüğü

11 Mayıs 2014 Pazar

Diziler nasıl çekilir? Hep merak ederiz.
Sahi sette bir gün nasıl geçer? Oyuncular nasıl çalışır? Starlar nasıl davranır? Yönetmenlerden korkulur mu? Set işçileri hakikaten amele gibi mi çalışır?
Oyuncuların set yaşamı genelde beklemekle geçer. Oyuncu olmak için ilkin sabretmeyi öğrenmek gerekir. Çekimler başladığında yine sabırdır aranan ilk şey. “Olmadı bir daha. Çok güzel oldu bir daha” diye espri yapan yönetmenler bile vardır. Fakat haftada bir bölüm çekildiği için dizilerde pek tekrar olmaz. “Kurguda hallederiz hocam” diyerek geçiştirilir sahneler. Sonuçta oyuncunun kaderidir beklemek. İyi oyuncu sabreder. Lakin starlar beklemez. Tüm ekip onları bekler. Yönetmenler bile starların önünde diz çöker.
Yönetmenler deyince, bir dizi yönetmeninin başına gelenler aklıma geldi. Gelin size bir dizi setinin kamera arkasında yaşanan bir gününü anlatayım. Bu gerçek yaşanmış bir olaydır. Karakterler hayal mahsulü değildir.
İlkin çaycıdan başlayalım. Çaycı olmak kolay değildir, her gelen ona dert yanar. Set amiriyle sanat yönetmeni atışmışlar içeride. Set amiri sinirli bir şekilde çaycıya rüzgârlanır. Ama etrafında sadece kendi asistanları var. “Getirmişler kıçı kırık bir karıyı sanat yönetmeni diye, neymiş efendim, o tablo oraya asılmazmış! Yıllarca biz yaptık bu işleri, şimdi başımıza gelip ahkâm kesiyorlar.”
Garibim çaycı ne yapsın başlar yıkama yağlamaya. “Evet abi ya, o yeni gelen yönetmenin arkadaşıymış, o getirtmiş zaten. Eski yönetmen gitmeseydi, yine setin kralı sendin abi.”
O sırada öfkeden 12’lik ark şiddetinde kızarmış bir vaziyette karşıdan gelen ışık şefinin yanına koşar set amiri. Yapmacık gülümsemesiyle ve sempati maskesini takarak, “Hayırdır şef, gene niye sinirlendin?” Işık şefi rüzgârını almış fırtına koparmaya başlar. Onun asistanları da toplandığı için ekip çoğalmıştır. Set ve ışık ekibinin tümü oradadır. “Ya on numara ışık yapmışım, getirmişler bir tane denyoyu görüntü yönetmeni diye, geldi her şeyi bozdu. Daha diyaframdan haberi yok, ışık yapmaya kalkıyor.” Şimdi yıkama yağlama sırası set amirindedir: “Usta be şu işin var ya, görüntü yönetmenliğini sen yapsan, on numara iş çıkarırsın valla.”
Tam o sırada diyaframı 16’ya yükselmiş, patlama noktasında görüntü yönetmeni “kadr”a girer. Işık şefi fırlayarak yanına gelir ve hazır ola geçer: “Hayrola şef?” Bu kez görüntü yönetmeni rüzgâra başlar: “Ya bırak Allah aşkına, bacak kadar çocuğu yönetmen diye getirmişler başıma, ne açı biliyor, ne mizansen verebiliyor, adama on numara, beş yıldız resim yapıyorum, herif gevelemeye başlıyor, ‘Ahmetcim burdan çekelim’ diye. Ne varsa orda? Bok var sanki”. Sanki deminden beri görüntü yönetmeni hakkında atıp tutan o değilmiş gibi birden 180 derece dönen ışık şefi tüm ikiyüzlülüğüyle yağlama yıkamaya geçer: “Ya usta aslında bu işin yönetmenliğini senin yapman lazım ya.” Gazı alan görüntü yönetmeni mangalda kül bırakmaz: “Ulan bu diziyi bana verseler, hem dört günde bir bölüm atarım, hem de reji nasıl yapılırmış herkese gösteririm”. Bu arada toplanan tüm set ekibi -reji grubu hariç- vokal halinde “Hocam sen bu işin kralını yaparsın be!” diyerek pozisyona destek verirler.
İşte o an Bizans’ı kılıçtan geçiren Kara Murat hıncıyla ve hışımla yönetmen çıkar dışarı.
Yönetmenin ne yaptığına gelince.
Devamı haftaya.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları