Kirli Savaşlar

19 Ağustos 2012 Pazar

Dünya, yakın gelecekte kirli savaşların yaşandığı dönem olarak hatırlayacağı bir süreci yaşamaktadır. Ordular yerine özel paralı askerlerin, devletler yerine terör örgütlerinin olduğu bu kirli savaş dönemi yaşanmaya devam edecektir. Daha ucuza mal olan bu yöntem yeni bir diplomasi metodunu da doğuracaktır.

Bazıları Birleşik Krallık gibi, kimileri de Küba benzeri bir ülkenin vatandaşı olmak ister. İsteklerinin kaynağını ideolojileri kadar hayattan beklentileri de oluşturur. Bunun için de kendi düşünce yapılarını iktidara taşımaya çalışırlar. Birçok metodu kullanarak da bunu başarırlar. Kullandıkları metodun türüne göre başarısız olurlarsa, kendilerini ya muhalefette ya da hapiste bulurlar.

Seçilmişler de bu baskı grubunun benimsediği çizgide hareket ederler. İsterlerse bunun dışında bir yön izlesinler. Bir daha seçilme şansları olmaz. Hatta halk o dönemin bitmesini beklemeden demokratik yöntemlerle istifa mekanizmasını çalıştırır.

Bundan sonra yazacaklarım, bütün felsefe yazılarında olduğu gibi bir nirengi noktasına dayanmaktadır. Bu nokta, parti programlarını okuduğunuz, benimsediğiniz ve demokratik yöntemlerle de iktidara taşıdığınız üzerinedir.

Artık hikâyenin kendisine gelebilirim. Bizim memleketin insanı kafası bir olaya bozulduğunda “bu kadar da olmaz” deyimini çok kullanır. Bu meşhur sözümüzü, çoğunlukla bireysel olaylarda değil de devletin yaptığı yanlışlarda kullanmayı tercih ederiz.

Ben de herkese sormak istiyorum. Bu sözü ne kadar zamandır ve hangi olaylar için kullandınız? Çoğunuz benim gibi “kendimi bildim bileli”, olaylar içinse “devlete işimiz düştüğü her durumda bu sözü sarf etmişizdir” diyecektir.

Peki, size kolay bir soru daha! Sizin adınıza geleceğinizin planlandığı dış politika konusunda bu sözü sarf ettiğinizi hatırlıyor musunuz? Sizin adınıza bugün ben konuştuğuma göre, yanıtlayayım: Çok az bir kesimimiz hariç, bu sorunun yanıtı “hayır” olacaktır. Çünkü dış politikanın günlük hayatınızda çok önemli yer tutmadığını düşünürsünüz. Özel ilgi alanınıza girmediği müddetçe ilgilenmez ve okumazsınız. İlgi alanlarına girmeyenler, karşılaştıklarında tren çarpmış gibi olur.

Dış politikayla, hayatımızı etkileyen gündelik olaylar kadar uğraşmayız; müdahil olmayız, muhalefet veya destek göstermeyiz. Gündelik hayatımızda devlete pek güvenmeyiz ama dış politika olunca işler bir anda değişir. Devletimizin yanlış yapmayacağını ve en iyi çözümü bulacağını düşünürüz. Aslında Dışişleri Bakanlığı, politik anlamda takip edilmesi gereken en önemli kurumdur.

Dış politikanın yanlışlarını ve doğrularını çok nadir olarak anında görürsünüz. Zamanla kendisini derinden derine hissettirir. Son dönemde yaygınlaşan sinsi kanserin belirtilerine benzer. İlk belirtileri gördüğünüzde geç kalmışsınızdır. Ne kadar geç kalmışsanız uygulanacak tedavi yöntemi de maalesef o kadar acı verici olmaktadır. Her şeyde olduğu gibi erken teşhis burada da önemlidir.

Aslında ciddi anlamda görmek için bakarsanız dış politikanın bütün etkilerini günlük hayatınızda fark edebilirsiniz. Benzinin fiyatından, gelen turist, hatta mahallenizdeki hırsız sayısına kadar iç içe geçmiştir.

ABD’nin Bush dönemindeki dış politika hataları sonucunda yaşanan kriz ortadadır. Ülke savaşın maliyetini karşılayamamış ve yüz binlerce insan işsiz ve evsiz kalmıştır. Suç oranı ülke çapında tavan yapmıştır. Bunu isterseniz İngiltere’deki refah ve buhran dönemlerinin nedenleri ile de test edebilirsiniz.

Bu acı tecrübeler nedeniyle, savaş bile, ekonomik bir kazanç sağlamıyorsa devletlerin tercih ettiği bir yöntem olmaktan çıkmıştır.

Ekonomisi güçlü ülkelerin dahi sürdürebileceği, finanse edebileceği savaşın süresi altı ay olarak hesaplanmıştır. Bunun üstü, ülkelerin iflası anlamına gelmektedir. Basit bir örnekle açıklamaya çalışayım:

İkinci Dünya Savaşı’nda atılan her 100 milyon mermiden birisi insana çarpmış olsaydı, gezegenimizde insan kalmazdı.

Dünya devletleri süper güç değilse (hatta öyle bile olsa) güç kullanmaktan kaçınmaktadırlar. Görünen odur ki, konvansiyonel savaşların bitiş nedeni ülkelerin barışa daha yatkın olduğundan değil, paranın bitmesinden kaynaklanıyor.

Dünya, yakın gelecekte kirli savaşların yaşandığı dönem olarak hatırlayacağı bir süreci yaşamaktadır. Ordular yerine özel paralı askerlerin, devletler yerine terör örgütlerinin olduğu bu kirli savaş dönemi yaşanmaya devam edecektir. Daha ucuza mal olan bu yöntem yeni bir diplomasi metodunu da doğuracaktır.

ABD ve İngiltere bu savaş modeline uygun yeni askerler yetiştirirken, yeni tipte bir diplomata ihtiyac duymamaktadır. Çünkü bu modeli yıllardan beri uygulamaktadırlar. Değişim kafa yapısında değil uygulanacak yöntemde olmuştur.

Dış politikayı öncelik yapmak anlamında anlatmaya çalıştıklarımı, siz de benim gibi hayatınızda uygulamaya çalıştıysanız içiniz rahat olsun. Ama saydıklarımın sizin için bir anlamı yoksa üzülmeyin. Ekmediğiniz hiçbir şey için emek harcamamışsınızdır.

Mete Yarar/Güvenlik Politikaları Uzmanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları