Müjdat Gezen

Yenikapı notları: 2

21 Ağustos 2023 Pazartesi

Arap Teo karısından ayrıldı, bunalıma girdi. Ne kadar kravatı varsa dağıttı ve kendini dine verdi. Bir sabah erkenden Yenikapı’da Erdoğan’ı buluyor. “Yürü sabah namazına gidiyoruz” diyor. Yeni Cami’ye gidiyorlar. Hoca namaz kıldırırken camiye tinerciler geliyor. Ayakkabılarla içeri giriyorlar. Hoca bağırıp çağırıyor: “Utanmıyor musunuz camiye ayakkabı ile girmeye” diye. Tinerciler kafayı bulmuş: “Sana ne lan” diye camiyi birbirine katıyorlar. Erdoğan, Arap Teo’ya dönüyor: “Oğlum beni bir daha böyle yerlere getirme” diyor.

CUMHURBAŞKANI

“Şu anda Mısır Çarşısı’nda dolaşırken baktım ki hemen hemen her yerde Suriyeli var, şey değil turist değil orada çalışıyorlar ama bazıları kaçak çalışıyor. Suriyeli var, Faslı var, Cezayirli var. Ama şimdi bir baktım ki daha vatandaş olamamış ama hemen hemen hepsi de anlaşılabilecek kadar Türkçe konuşuyor. Şimdi bizde kendimize hedef belirleyelim dedik. Dedik ki biz bu insanları gerekirse vatandaşlığa alalım dedik. Çünkü vatandaşlığa almadığımız zaman ne oluyor, kaçak çalışıyor. Ama hiç olmazsa vatandaşlığa alırsak çünkü bunlar kimisi doktor, kimisi avukat, kimisi mühendis, kimisi ebe, birçok böyle insanlar var içlerinde, eğer bunlar bizim vatandaşımız olursa yani birçok böyle insanlar var içlerinde vatandaşımız olarak SSK’li olarak vesaire gibi bizim ülkemizde çalışarak ekmeğini de burada kazanmış olur, biz bakalım, onlar geçinsin yok kendi kendini geçindirir hale gelir.”

Kelimesine bile dokunmadan, Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini yazdım. Artık siz ne anladınızsa anladınız... Yorum yok. Doktor, avukat, ebe Mısır Çarşısı’nda çalışıyor. Kaçak... Ben konuşmanın sonunda şöyle diyecek zannettim: “Bunlar kaçak çalışıyor. Bir an önce hukuki işlem başlatıp ülkelerine geri göndereceğiz. Yanılmışım... Canım Türkiye’m.”

SADIK ABİM 

Ondan sık sık söz etmemin nedeni, hayatımı yönlendiren söylemleri olmasıdır. Bir gün telefon ettim: “Sadık abi, pasajda masa ayırttım, hep birlikte biraz parlatalım” dedim. “Kim kimiz evladım?” diye sordu. “Sen, ben, Kandemir, Savaş, Altan (Erbulak), Sabahattin Hoca (Profesör S. Kerimoğlu). “Hiç hanım arkadaş yok mu, senin çevren geniştir, hiç olmazsa bir hanım çağır da muhabbete bir kadın eteği değsin” dedi. “Olur abi ama neden?” diye sordum. “Küfür etmeyiz, siyaset konuşmayız, terbiyesizlik yapmayız, sen çağır çağır.” Ben o günden sonra hiçbir yemeğe kadın olmadan gitmedim. Ya eşim ya bir arkadaşım ya bir dost. Ama mutlaka bir kadınla. Çünkü erkek erkeğe olan masaların bir süre sonra ne kadar tatsız ve çekilmez olduğunu yakinen bilirim. Şimdi sistemi yönetenlerin hayatlarında bu düşünce hiç olmadı diyebilirim. Onlar kendi aralarında toplanıp çok ciddi memleket meseleleri konuşurlar ve memleketin hali budur.

DIŞARIDAKİLER 

Bir öğrencimizin yazdığı kitabın adı bu. Okudum. Harika bir roman. Telefon açıp kutladım kendisini. Romanda “Fatih sarması” diye bir tatlıdan söz ediyor. Ben doğma büyüme Fatihliyim. “Sen Fatih sarmasını nerden biliyorsun?” dedim. “Hocam ben Fatih’te doğdum” dedi. Çok severim o tatlıyı. Aradan biraz zaman geçti. Kapım çalındı, açtım baktım bizim öğrenci. Elinde bir paket, içinde iki kilo o tatlı. Beykoz’da oturuyor. Atlamış arabasına, Fatih’e gitmiş, tatlıyı alıp bana, Fenerbahçe’ye getirmiş. “Babanın nezaketini almışsın” dedim. “Biz MSM’de yetiştik hocam” dedi ve gitti. Dizilerde filmlerde izliyorsunuz onu. Son yıllarda çok sükse yaptı. Okulunu başarılarıyla onurlandıranlardan. Kitabını salık veririm. Okuyun. Üç yıl emek vermiş ve harika bir roman yazmış. Tanıyorsunuz canım. Alper Kul.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İktidar 29 Nisan 2024
İzmir… 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları