Elde var korku!

02 Mayıs 2023 Salı

Bursa Kitap Fuarı’nda, kara yağız, bembeyaz gülüşlü, orta yaşlı bir öğretmen sıcak, kısa sohbetin ardından birden ciddileşti. “Sayın Balbay, bunu lütfen CHP’nin en üst katlarına iletin” deyip, devam etti:

“Artık vaatleri bırakın. Bu millet gerçekten bir değişim istiyor. İktidar bunun farkında, yapabileceği en iyi şeyi yapıyor; korku salıyor. Lütfen halka nereye bakması gerektiğini anlatmaya çalışmayın, halkın baktığı tarafa bakın, orada ne görünüyorsa, gereğini yapın...”

Devamını getirip getirmemekte ikircikli davranınca üsteledim:

-Size göre nereye bakıyor ve ne görüyor? Lütfen açık söyleyin...

“O zaman tamam, üç madde var” dedi, arkasını şöyle getirdi:

“Halam Kılıçdaroğlu’nu samimi buluyor. Oy verebileceğini söyledi. Sonra şu soruyu sordu; ‘Amma onlar gelirse başörtüsü yasağı getirecekmiş, doğru mu?’ Buna vereceğiniz cevabı tahmin ediyorum, vermeyin. Halamın korkusunu giderin. İkincisi, Millet İttifakı gelince ülkeyi bölecek lafı yayıyorlar. Bir santim toprak vermeyeceğinize dair bir cümle bulun, sabah akşam tekrar edin. Tekrarın gücü yüksektir. Üçüncüsü, Kılıçdaroğlu emekli maaşını bile ödeyemez, yardımlar da kalkar diye propaganda yapıyorlar. Bunlara dair Kılıçdaroğlu’nun sözlerini biliyorum. Ama hâlâ söylediğim korkular egemen!”

***

Öğretmen fuarda bir tur attıktan sonra tekrar geldi, görüşlerini yineledi. Akrabalarından birinin, “Kılıçdaroğlu gelirse emekli maaşları kesilecekmiş” sözünün bir kez daha altını çizip, “halkın baktığı yere odaklanmanın” önemini anlattı.

Toplumun değişim isteyen kesimleri bu kez daha heyecanlı ve başarıya odaklı. “Bu kez tamam değil mi” diye sormaktan çok, “Bu kez tamam. Başka bir şey beklemiyorsunuz değil mi” pekiştirmesi içindeler.

Özgüven çok önemli bir güç. Bunu yitirdiğiniz an mücadeleyi de yitirirsiniz. Mücadele sanatında karşı tarafın iradesini esir almak, yani rakibin “Ben kazanamam” duygusuna girmesini sağlamak daha baştan kazanmak demektir.

Ancak bunun tam tersi de bir o kadar zararlıdır. Aşırı özgüven de önlemsizliğe iter. Atalarımız boşuna dememiş:

Bir kişinin en zayıf anı, kendisine en çok güvendiği andır!

Son günlerde mitinglerin çok canlı ve yoğun katılımlı geçmesi büyük moral kaynağı. Ancak meydanları doldurmak kadar önemli olan bir ana unsur var; sandıkları doldurmak!

Meydanlar eşittir sandıklar olmadığını kaç seçimdir yaşıyoruz. Çok önemli, büyük moral güç, ancak her şey değil.

Bekir Ağırdır’ın 2018 seçimleri değerlendirmesini anımsıyorum. İnce, salondaki herkesi halaya kaldırmayı başardı ama dışarıdan halaya katılan olmadı” demişti.

Meydanlar bir bakıma oy verecek olanların ne kadarının hareket halinde olduğunu gösteriyor. Sessiz yığınlarla ilgili bilgi vermiyor!

***

Meydanlar demişken... Biz de cumartesi, pazar Bursa’nın ardından dün Ankara’da Tandoğan Meydanı’ndaydık.

Kılıçdaroğlu’na oy verecek bileşenlerin önemli bir bölümü oradaydı.

Alanda gezinirken kimi partilerin pankartın bir tarafına kendi genel başkanlarını bir tarafına da Kemal Bey’i koyduklarını gördük.

Belki de şöyle bir söylem üretmek mümkün:

Kemal Bey bileşenleri (KBB)! 1 Mayıs mitingine katılanlar dört bir kola dağıldılar. Tandoğan’ın bir yanı Anıtkabir. O tarafa yönelen de çoktu. Hâlâ en çok kalbin en kesintisiz attığı yer!

Alandan ayrılırken polislerin de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladık.

Barış içinde, savaşsız, sömürüsüz, korkusuz, huzur dolu 1 Mayıslar diliyoruz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gizli tanık terörü! 21 Mayıs 2024
Yargıtay’da kanun kim? 16 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları