Dış Sermaye ve AKP'li Son 10 Yıl

09 Ocak 2013 Çarşamba

Cumhuriyetin 90ıncı yılındayız. Geride kalan 90 yılın AKPli 10 yılını, eldeki büyük fotoğraftan iyi okuyabiliyor muyuz? Ne yazık ki, hayır. Son 10 yılın, diğer on yıllardan farkını anlamak için öncelikle Türkiyenin dünya kapitalizmi ile ilişkisine bakmak gerekiyor. Bunu yapabilmek, AKP rejiminin hikmetini, değişen siyaseti, kentleri, sınıfsal yapıları, dinden diplomasiye tüm değişimleri anlamayı da kolaylaştırır. \n

\n

Cumhuriyetin ilk 10 yılında iç iklim, dış dünyanın etkisindeydi. Yeni Cumhuriyet, Osmanlıdan miras ekonomik ilişkilere dokunmamıştı. Devletçilik ve 2. Savaşın bitişine kadar olan dönem ise dışa -zorunluluk ile bilinçlilik karışımı bir tercihle- kapalı ve ona bağlı olarak ekonomisi, siyaseti ile içe dönük, farklı bir devirdi. 1950’lerden 1980lere olan dönem, içe dönük görünür ama döneme yön veren, IMF, Dünya Bankası gibi kurumlarla, dış dinamiklerdi. \n

\n

1980, doksan yıllık tarihimizde yeni bir kilometre taşıdır. O güne kadar görülmedik ölçüde mal ve sermaye girişine kapıları açmanın miladıdır Bir ülkeye mal (ve hizmet), özellikle de sermaye girişinin boyutları, o ülkenin tüm kaderini şekillendirir. Marxın, sermaye için bir ilişki ifadesi burada daha iyi anlaşılır. Sermaye, sıkletine göre, girdiği her coğrafyayı kendi huyuna suyuna uydurur, hayat tarzlarını değiştirir, baştan aşağı yeniden şekillendirir. \n

\n

Adına küreselleşme denilen, aslı ise sermaye girişinin tüm dünya coğrafyalarına derinlemesine nüfuz etmesi ve dünya işbölümünü yeniden düzenleyip rol dağıtması olan yeni emperyalizm, Türkiyeye de yeni roller sundu. Ülkeye mal girişi katlanarak hızlanırken sermaye girişi, önceki dönemlerin toplamını birkaç kez katladı. Ama 1980 sonrası yılların da alt dönemleri var. Özellikle 2002nin yeni bir kırılma yılı olduğunu görmek gerekiyor. 1984-2001 döneminde Türkiyeye net mal ve hizmet satışı 36 milyar dolar iken, 2002-2012 döneminde 7 kat artarak 281.5 milyar dolara çıktı. Çoğu ABD ve ABli çokuluslu şirketlerin bu mal satışlarının iki gömlek üstünde olanı ve patlama yapanı, yine onlara ait sermaye girişidir. 1980lerin başından 2002ye kadar 65 milyar doları ancak bulan sermaye girişi, 2002 sonrası 484 milyar dolara çıkarak 6 kat artış gösterdi.\n

\n

Doğrudan yabancı sermaye, borsaya, devlet kâğıtlarına sıcak para yatırımı ve banka kredileri biçimindeki bu sermaye girişi (ihracı), 2002 sonrasının yıllık ortalama yüzde 5e yaklaşan büyümesinin ana rüzgârı oldu. Sermayenin bir kısmı, KİTleri, yerli bankaları almak için geldi. \n

\n

***\n

\n

2002 sonrasını yeni bir dönem yapan temelde ekonomidir, dışarıdan yoğun mal ve sermaye girişine imkân tanıyan iklim değişimidir. Dışarının ilgisinin hikmetini AKPde aramak, dünyayı, tarihi okuyamamak; ağaçlardan ormanı görememektir. Dünya kapitalizmi ile bütünleşmede hem niceliksel, hem niteliksel bir sıçrama momentumu olan bu dönemi hazırlayan iç ve dış etkenlerden söz etmeliyiz. İç etken, sermaye girişine yol açma, onun iştahını kabartma hazırlığıydı. 1990’larda başlamıştı ama 2001 krizi sonrası Derviş-IMF işbirliğinde radikal operasyonlarla tamamlandı. Dış etken ise 2008 krizi öncesinin likidite bolluğuydu. Küresel sermaye zaten her yere gidiyordu, Türkiyeye de geldi. Bu yoğun sermaye akışı ve patlayan mal satışı, 2008-2009 krizinde aksadı ama burada AKP, devraldığı rektifiye edilmiş ekonomik mirası kullanarak dümen tutmayı bildi, sermaye akışını yeniden sağladı. 2010 ve 2011in yüksek büyümesinin ardından ise 2012 “çakılma yılı oldu. Devamında, iç talebin dibi kazınarak yol almak istenecek. Sermaye, henüz girişte nazlanmıyor. Çünkü küresel kriz nedeniyle gidecek fazla yer yok, risk alarak geliyor. AKP de borç dağları yaratmış bu sermaye girişinin altında kalmamanın formülünü arıyor, risk alıyor, ter döküyor. Riskler, tehditler, uyku kaçırıyor. Bunları, izleyen yazıya bırakıyorum. \n

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları