‘Başkan Baba’lık Dersleri

03 Temmuz 2014 Perşembe

RTE’nin “başkanlık” yolunda tam “Cumhurbaşkanlığı adaylığını” ilan ettiği gün sabık Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin “gözaltına alınması”, garip bir ironi oldu…
Olay pek çok açıdan büyük ironi.
Hukuk devleti” geleneği iki yüzyıl öncesine giden Fransa’da bile “başkanlık sistemi” bugün bunca çürümüşlüğe konu olurken “tek adamlığını” çoktan ilan eden bir liderle Türkiye’nin olanlardan hiç ders almadan “başkanlığa” yürümesine insan, dehşete kapılmaksızın bakamıyor…
Nüfuzu kötü kullanmak”, “yargıyı etkilemek”, “rüşvet” türü suçlamalarla, Sarkozy’nin 24 saate yakın süre gözaltına alınması ve sorgulanmasının baş sebebi, eski Fransa cumhurbaşkanının “başkanlık sistemini”, “başkan baba”lığa çevirmiş olması…
Bu benim koyduğum bir teşhis değil…
Fransız basını Sarko için artık “Le Parrain/Baba” lakabını kullanıyor.
Fransa cumhurbaşkanı zira Elysee’de ancak gangsterler ve mafya babalarının nüfuz ağlarıyla karşılaştırılabilecek bir ağ kurmuş.
Bu işlevsel ve etkili “nüfuz ağı” ile başta yargı bağımsızlığı olmak üzere Fransa’nın “hukuk devleti”ni baştan aşağı etkisiz kılmaya ve de “hukuk devleti” yerine damardan “başkan baba”lığını hâkim kılmaya çalışmış…

Duyanlara ‘uyan borusu’
İnsan bu tabloya bakınca “Vay anasını!” demeden kendini alamıyor: “Fransız usulü başkanlık bile bunca denetimsiz bir ‘başkan baba’lığa dönüşürse, ‘Törkiş başkanlık’ta acaba neler olmaz?
RTE’nin, sırf 40 parelik top atışının eksik kaldığı, Cumhurbaşkanlığı adaylığının alayıvalayla ilan edildiği gün tam Sarkozy “başkan baba” pratikleri yüzünden mahkemeye sevk edildi.
Bundan isabetli bir tarihi ironi olabilir mi?
Cumhuriyetin inşa edildiği ilk kuruluş yıllarında Türkiye’ye pozitif “model” olarak “örnek” teşkil eden Fransa’da yaşananlar; “başkan baba”lık kapsamında bu kez önümüzde ibret verici bir “örnek” olarak durmuyor mu?
Duyanlara avaz avaz çınlayan bir “uyan borusu” çalmıyor mu?
Yol yakınken geri dönün! Aman bile bile lades yapmayın!” mesajları vermiyor mu?
Türk seçmeni, Türk halkı ve siyasi sınıfı… Fransa’da olanlardan keşke gereken dersi çıkarsa/ çıkarabilse.
Ama nerede o feraset?
Fareli köyün kavalcısı” misali, engellenemez sona doğru ilerliyoruz.

İki yargıcın gözü pekliği
Gelelim Sarkozy’nin parmak ısırtan maceralarına…
Her şey, iki gözü pek yargıcın Sarkozy’nin 2007 cumhurbaşkanlığı kampanyasına yapılan “yasadışı finansmanı” konu alan soruşturmasıyla başlıyor…
Sarkozy usulü “başkan baba”lıkta; bu merciye yol alan “yarış” bildiğiniz Sicilya-Corleone usulü “Baba”lık yöntemiyle “finanse ediliyor”…
Fransa’nın “yeni Napolyon”u olmaya heveslenen “başkan adayı”, kendisini bu mevkiye taşıyan “yarış”ta, bilahare akabinde kendi inisiyatifiyle tetiklenen bir “operasyonda” linç edilen Libya lideri Kaddafi’den “50 milyon Avro” sağlıyor!
Kaddafi, Sarkozy hakkında bildiklerinden dolayı öldürülmüş olabilir mi?” kuşkusunun da beslendiği soruşturma kapsamında yargıçlar şimdi işte bu “50 milyon Avro’luk yasadışı finansmanı” araştırıyorlar...
Araştırma için Sarkozy’nin telefonunu dinlemeye alıyorlar.
Eski Fransa cumhurbaşkanının “mafya babaları” gibi böylece Paul Bismouth adındaki bir sahte isme kayıtlı 2. gizli telefon hattı olduğunu saptıyorlar.
Cumhurbaşkanının neden böyle gizli hatta ihtiyaç duyduğunu” merak ediyorlar.
O telefonu da dinlemeye aldıklarında; Sarkozy’ nin, avukatı Thierry Herzog aracılığıyla adalet sarayında kendisine “köstebeklik yapan yargıçlar” ayarladığını; bu köstebeklerden birine gösterdiği sadakat karşılığında ikbal ve kariyer vaat ettiğini tespit ediyorlar.
Sarkozy, köstebekleriyle hakkındaki yolsuzluk davalarındaki gelişmelerden önceden haberdar olup başkanlık koltuğunda gelişmelere ön almak suretiyle, yargıyı etkiliyor...
Sarkozy badiresinin özeti bu.
Başkan baba” Sarkozy etrafındaki yargı halkası genişledikçe, “Kaddafi skandalıyla” birlikte Kaddafi olayındaki gibi… Sarkozy’ye yasadışı finansman temin eden “L’Oreal” kozmetik imparatorluğunun patroniçesi “Liliane Bettencourt’un skandalı”, Pakistan’a silah satımı, rüşvet verilmesini içeren “Karaçi skandalı”; başkanın “nüfuz ağı” sayesinde desteklediği milyarder işadamı “Bernard Tapies skandalı”; Elysee’den astronomik ödemeler alan bir oylama şirketiyle ilgili “sondaj skandalı” ve “köstebek” yargıç nezdindeki “nüfuzu kötüye kullanmak skandalı”…
Her biri bugün ayrı dava konusu olan bu skandallara baktığınızda zaten “başkan babalığın” ne olduğu ortaya çıkıyor.
2017’de yeniden Elysee’ye tırmanarak “başkanlığın delinmez sandık zırhına” sahip olmak isteyen Sarkozy’nin, şimdi bu düşü büyük darbe almış görünüyor.
Bakalım izleyip göreceğiz.
Ama bu uyarıcı örnek önümüzde dururken Ankara’dan “başkanlık sistemi” provalarına girişmek tam kör kör parmağım gözüne bir çılgınlık…

                  
Not: “IŞİD ve Büyük Oyun” başlıklı yazımı sürdüreceğimi söylemiştim ama araya “Sarkozy” girdi. “Büyük Oyun”a ilk fırsatta devam edeceğim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları