Kimi Silivri’de kimi ‘Wiltcher’s’ta...

01 Aralık 2015 Salı

Rejimin star gazetecilerden Abdülkadir Selvi Başbakan’la Brüksel’in ünlü “Steingenberger Wiltcher’s” otelinde kalmış.
“Davutoğlu ile aynı otelde kalıyoruz” diye övünerek anlatıyor. Zaten Brüksel’e giderken de “Başbakan’ın uçağında” birlikte gitmişler. Anca beraber, kanca beraber...
Et, tırnaktan ayrılmaz misali.
“Siyasi güçle basının” yapışık ikiz gibi eklemlenmiş halinin en güzel örneği.
Biliyorsunuz buna “embedded gazetecilik” deniyor.
Bizim “embedded”lerin T24’te Davutoğlu ile uçakta çekilmiş bir resimleri de var.
“Embedded”liğe Kabataş’ta “level” atlatan İsmet Berkan dışında, hepsi “hazırol” pozisyonunda. Hepsi de erkek.
Hepsinin elleri önlerinde kenetlenmiş...

‘Tutsakların mektubu cebimde!’
Davutoğlu sonra Brüksel’e inince AB liderlerine “Biz Avrupalıyız!” diyor.
Hangi Avrupa ülkesinde böyle sırf “erkekler kulübünden” oluşan bir “embedded” basın var?
Hangisinde yazdıkları haberlerden dolayı kendisini kodeste bulan gazeteciler var? “Kendinden menkul bu Avrupalılığa” kim inanır?
Bu bir yana...
Gazetecilerin Silivri’ye tıkıldığı ve dünyanın bunu konuştuğu sırada tam, “Biz Başbakan’la Brüksel’de ünlü Wiltcher’s otelinde kaldık” demeye insan utanır.
Kimi Wiltcher’s da, kimi Silivri’de... Kim “embedded” kim değil buradan anlayın.
Davutoğlu’nun uçağındaki medya mensupları “Silivri’deki gazeteciler” ile “Avrupalılığın” bir araya gelemeyeceğini hatırlatmamışlar ama İtalya Başbakanı Renzi konuyu Brüksel’de açmış.
Brüksel’de masada bulunan 28 AB liderini kasteden Renzi, “Buradaki hepimiz hapisteki iki gazetecinin mektubunu aldık. Bunu yok varsayamayız. İnsan hakları çıtasını yüksek tutacağımızı bilin!” diye konuşmuş.
İtalyan gazetelerinde yer alan bu sözler nedense bizim gazetelerde yok.
Gelelim zirvenin içeriğine...
Bizim “embedded”ler; “Türkiye-AB görüşmelerini lütfen mülteci zirvesi olarak görmeyin” diye üsteliyor.
“Ciddi bir değişim eşiğinde” imişiz.
“AB uçağı burnunu kaldır-mış-mış”...

‘Taktik zirve’
Avrupa basınına baktığınızda oysa tam katıksız bir “Eski tas, eski hamam” tablosu çıkıyor ortaya.
“Türkiye’nin isteği üzerine” (El Pais) düzenlenen buluşma; “taktik bir zirve” (La Stampa) diye tanımlanıyor.
“Her şeyi konuş, hiç hayır deme, zamana yay. Çetrefil mevzulara girme” (Repubblica) şeklinde özetlenen “taktik zirve” için değerlendirmeler özetle şöyle:
“Söylenenlerle, düşünülenler arasındaki mesafe, Avrupa diplomasisinde nadiren bunca büyük olur. Avrupalılar Türklere 3 milyar (Avro) vaat ediyor ama bunun ne zaman ve kim tarafından verileceği belli değil. Vize liberalizasyonu diğer vaat. Bu da sırf öğrenciler ve belli meslek grupları için olacak. Brüksel ayrıca bir dizi müzakere başlığı açmayı da taahhüt ediyor. Burada da başlık açmak ve kapamak arasındaki süre (kim öle, kim kala!) çok uzun olabiliyor. Hele Renzi’nin dediği gibi yüksek ‘Avrupa standartlarının çıtası’ kullanılırsa. Buna rağmen Ankara ile şu esnada tekrardan ‘ayrıcalıklı ilişkiler’ kurmak için 28 hükümet başkanının Brüksel’e gelmesi, Erdoğan rejimi için siyasi bir zaferdir. Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyonda ve Batı içinde marjinalleştiği bir dönemde, Rus uçağının düşürüldüğü, iki gazetecinin hapsedildiği ve Kürt avukat (Elçi’nin) tam öldürüldüğü sıradaki bu zirve, Erdoğan’a şiddetle ihtiyaç duyduğu uluslararası bir saygınlık cilası vermiştir!”
Demek ki neymiş?
Türkiye’ye yeniden “üyelik” havucu gösterilerek, sil baştan “ayrıcalıklı bir ilişki” kurulmuş.
İstenen hep bu değil miydi?
“Ayrıcalıklı ortaklık”...
Eski tas eski hamam. Tellaklar bile aynı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları