Kırım’da Yeniden Atılan Zarlar

16 Mart 2014 Pazar

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ramak kalmışken istifa etmek durumunda kalan emekli Oramiral Nusret Güner’in; Güney Afrika seferi planlayan donanmaya yönelttiği eleştirileri okumuşsunuzdur.
Ukrayna’nın Doğu-Batı kapışmasını öncelikli olarak bir “Kırım krizi” olarak adlandıran emekli Oramiral Güner; “köy yanar, deli kız taranır” misali donanmanın kalkıştığı sürreel “Afrika seferi” için kısaca Hatadır!” diyor.
Dünyayı meşgul eden koca bir “Kırım krizi”varken donanma kuvvetlerinin Afrika’ya gönderilmesini akıl almaz bir “hata” olara gören Güner; “krizin” kodlarını sonra şöyle açıyor:
Kırım Rusya için stratejik bir mevki teşkil etmekte (ve) sadece Karadeniz’i değil esas olarak Türk Boğazları’nı (İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı) kontrol etmektedir. Kırım’ın bu stratejik pozisyon nedeniyle tamamen Rusya’nın kontrolüne girmesi; Batı ve Küresel Güç ABD’nin kabul edemeyeceği bir durumdur… Batı’nın Ukrayna’yı ikiye bölerek bir parçasını AB’ye bağlama oyununa karşı Rusya, sıcak denizlere inme yolunda kendine büyük avantaj sağlayacak olan Kırım seçeneğini ileri sürmüştür.
Güner’in sözleri hem alakasız Afrika seferi için seçilen zamanlamanın garabetini vurgulamak açısından hem Türkiye adına Kırım bunalımının” olası her tür aciliyetini ortaya koymak açısından önemli.

‘Kırımlılar Arap olsaydı’

Kırım konusunda Türk kamuoyunun kafası karışık. Okur mektuplarında da bunu görebiliyorum.
Kırım yazılarıyla ilgilenip “teşekkür edenler; genellikle Kırım Tatarı Türkler, Ukrayna’da çalışanlar ve bölgeye gidip gelenler oluyor.
Şöyle bir genel tutum var: “Osmanlı’nın Kırım’ı kaybetmesi üzerinden 200 yılı aşkın zaman geçmiş. Biz ne yapabiliriz?” ya da Bize ne?
Kendimizde oralara sahip olacak gücü biz hiçbir zaman bulamadık” diyor örneğin bir okur: “İçimizdeki fırtınalarla uğraşmaktan etrafımıza bakamadık. Belki Kırımlılar Arap olsa daha iyi ilgilenebilirdik. Sizin de belirttiğiniz gibi Batı da zaten sadece lafta bir şeyler yapacak!
Putin sırf ABD’yi ters köşeye yatırıyor diye dahası sevinen bile var.
Örneğin bir başka okur da şöyle yazmış: Sizce dünyayı kana bulayan AB(D) savaş makinesi mi Kırım’a sahip olmalıydı? Bu üzüntünüze anlam veremedim. Rusya sıcak denizlere çıkarmış mış. Çıksın size ne! Zaten Karadeniz Ruslardan sorulur son 200 yıldır; ne değişiyor?
Diyeceğim o ki Kırım’ın, salt “Kırım Tatarları” nedeniyle değil aynı zamanda Türk Boğazları”nın güvenliği için taşıdığı stratejik, tarihi önemi çok küçük bir azınlık fark edebiliyor. Bu farkındalığı artırmak babında işte Nusret Güner’in sözleri kritik önem taşıyor.

‘Polonya ile öncülük’

Türkiye ne yapabilir?”e gelince… Bu soruyu, kısa süre önce birlikte Kırım gezisi yaptığımız eski Ukrayna Büyükelçimiz Bilge Cankorel’e sordum.
Türkiye’nin NATO içinde Polonya ile eşit düzeyde, Kırım’a odaklı öncülük yapması gerekir” diyen büyükelçi özetle soruyu şöyle yanıtladı:
Türkiye’nin yapacağı çok şey var ama yapma gücü, ağırlığı, becerisi ve saygınlığı lazım. Kırım’ın tarih boyunca Doğu-Batı dünyası için var olan stratejik önemini, Karadeniz’de Rus deniz gücünün en aza indirilmesinin ve özellikle Balaklava’daki Rus nükleer üssünün lağvedilmesinin Karadeniz’de barış ve güvenliğin sağlanmasına yaptığı büyük katkıları, bugün Karadeniz’in en büyük gücü olan Türk Deniz Kuvvetleri’nin bir NATO ülkesi olarak yüklendiği sorumlulukları, Montreux’nün uygulayıcısı olarak Karadeniz’in silahlı çatışmalardan uzak tutulmasında Türkiye’ye yüklenen görev ve sorumlulukları ve tabii, Kırım Tatarlarına karşı Rus etnik gruplarınca süregelen ırkçı şiddetin ışığında yarımadanın Rusya’ya ilhakı gibi bir durumda bölgede patlak verebilecek insanlık dışı olayları düşünmenin dahi dehşet verici olduğunu kuvvetle hatırlatmak gerekir.”

‘Karadeniz’de en uzun kıyı’

Bunlar bizim son derecede meşru kaygılarımız olduğu gibi Karadeniz’in statüsü ve güvenliğiyle ilgili saydığım düzenlemelerin hepsinde Rusya’nın yer alması da bu ülke için sorumluluk doğurur. NATO’da olduğu gibi AGİT’de de benzer biçimde ön almamız gerekir çünkü Kırım olaylarının tırmanması Karadeniz’de ağır güven krizi yaratacak bir gelişme olacaktır. Biz bu konunun sahibi olarak ortaya çıkmalıyız çünkü Karadeniz’de en uzun kıyısı olan ülkeyiz, haftada ortalama 10 uçak seferi yapıyoruz, NATO ve AGİT üyesiyiz ve Kırım’daki nüfusu Stalin soykırımı sonucunda 250.000’lere düşen Kırım Tatarlarının bugün Türkiye’de milyonları bulan soydaşları yaşamaktadır. NATO ve AGİT’den alacağımız destekle Moskova ve Kiev ile de ikili düzeylerde ve güçlü ifadelerle konuşmamız gerekir.
Kırım ilgi ister. Boş bırakmaya gelmez. Bu düşüncelerimin bir kısmının akıllardan geçtiğini ve daha da az bir kısmının gerçekleştirilebileceğini keşke ümit edebilsem!” Devam ederiz.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları