Kızılay’daki ‘yalnız ve güzel ülkem’

19 Mart 2016 Cumartesi

Fransa’daki terör saldırıları ardından “korkuyu yenmek” için ortaya konan sinerji ve “birlik, beraberlik” tavrıyla; Türkiye’de artık sadece Diyanet’in “dua çağrısı” inisiyatifleri ile sınırlı kalan ortak duruş eksikliğine dikkat çekmiştim son yazımda.
“Fransızlar her saldırının ardından Fransa Cumhuriyeti’ne olan bağlılıklarını, ‘cumhuriyet’ simgelerini sahiplenerek öne çıkarıp vurguladılar. Bizde Fransa’daki gibi sarılacak güçlü seküler referanslar artık yok. Bırakın Cumhuriyet simgelerine tutunmayı, vaktiyle Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenler bile o mitinglerden utanır ve özür diler oldu” demiştim…
Yazıma düşündürücü tepkiler aldım.
Mesut İzgili; “Yazınız, iç burkan, umut kıran, kaygılandıran saptamalarla dolu” diyerek devam ediyor:
“Kafasında laik demokratik Cumhuriyet’le hesabı ve saplantısı olan… gözü pek, egosu yüksek bir kişi Türkiye’yi teslim aldı. Bunda ne yazık ki, her zaman olduğu gibi, partim CHP’nin de büyük payı var.
14 Nisan 2007’de tarihimizin en görkemli ‘Cumhuriyete Sahip Çık’ mitinginde Tandoğan’dan Anıtkabir’e milyon olarak akmıştık. Ben de o dönem, SDD Genel Merkez Yöneticisi ve Miting Tertip Komitesi üyesiydim” diyen İzgili o günleri anlattıktan sonra ekliyor:

Tatlıcıda bir başına
“Gelelim güncele. Kızılay’daki patlama faciasının olduğu dakikalarda 300 metre uzaklıktaydım. Eyvah! diyerek Kızılay’a döndüm. Ne olduğunu kimse anlamamıştı. İki dakika içinde itfaiyeler ve cankurtaranlar akın etti, çığlıklarla. Hemen eve çıktım. Kanallar faciayı vermeye başladılar.
Ölenler arasında tanıdıklar, tanıdıkların tanıdıkları, çoğunlukla gençler vardı. Bir kez daha Türkiye’yi kalbinden vurdu terör.
Ertesi gün olay yerine gittim. Perdelerle, polislerle kuşatılmıştı. Az sayıda insan telaşla bir yere girmek için çırpınıyordu. Polis, olmazları gösteriyor, gidilecek yönü işaret ediyordu. Patlama yerinin ters tarafında yeni bir tatlıcı dükkânı açılmıştı. Öğleye doğruydu. Kimse yoktu. Oturdum çevreyi seyrettim. Tatlıcıdan Kızılay’ı, giden canları, ‘yalnız ve güzel ülkemi’ düşündüm. İçim karardı.
Perşembe akşamına kadar Kızılay bölgesini dolaşır oldum, gözledim. Sokaklar, tıklım tıklım dolu olan kafeler, alışveriş merkezleri bomboş! İnsanlar korkak ve mutsuz, kaygılı.
Sizin de belirttiğiniz gibi, ‘Ulusal referanslar zayıflıyor. Geriye kalıyor sade din’. Haklısınız. Bu alanda da korkunç bir zavallılık var: Ne Tanrı’nın kendisine söylediğini anlamak isteyen ne de kendi dediğini anlayan bir toplum var!
Sadece Arapça okuyor ya da dinliyor. Ulus olma bilinci yok oluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu gidişten çok mutlu! Teslim aldığı medyayı arkasına alarak gücüne güç katıyor. (Ama) Sorun bu (yani sol) tarafta. Biz görevimizi iyi yapmıyoruz.”

‘Gömlek çıkartalım’
ABD’den uzun mektup gönderen Ahmet Cem Durak damardan “özürcülere” hak veriyor:
“Ben de lise sondaydım İzmir’de o mitinglere giderken; ‘başörtüsünü Çankaya Köşkü’nde görmek istemiyoruz’ dedik. Şu anda CHP’nin oy alamadığı iki kesim var: Dindarlar ve Kürtler. Neden sizce? Cumhuriyet mitinglerine gittiğimiz için özür dilemeliyiz evet. ‘Kemalist ordu konuşacak’ diyen Nur Serter ile CHP Kürtlerden ve dindarlardan nasıl oy alabilirdi ki? Bakınız içinde yaşadığımız Cumhuriyet alarm veriyor; ‘anayasal vatandaşlık’ tanımını zamanında Kürt sorunu için TİP- Behice Boran önermiş… Eski solcu olan insanlar neden ulusalcı oldular? ‘Ordu konuşacak’ sözünü alkışlamak özürü gerektirmez mi? Çıkartalım bu ‘ulusalcı gömleği’; sosyal demokrasi diyelim. Gömlek çıkartmayı da en iyi başarabilecek tabanız biz. Evleri Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Nâzım Hikmet kitapları dolu olan bizler; solculuk eski gömleğimiz. ‘Cumhuriyet değerleri’ bu üç büyük ismi de tutukladı biliyorsunuz. Şimdi değiştirelim; değişmezsek ve 20’li oylarda kalırsak filmin sonunu siz de biliyorsunuz.” Yanıtım yarına…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları