Ne zamanın içinde, ne dışında...

26 Haziran 2022 Pazar

Ne içindeyim zamanın, 

Ne de büsbütün dışında;

Yekpare geniş bir anın

Parçalanmaz akışında.

Doğum günümü Ahmet Hamdi Tanpınar’ın başyapıt dizelerinde anlattığı gibi bu yıl tam böyle “zamanın içinde ve dışında akan” bir kesitte, dostlarla ve çok yazık ki artık benimle olmayan sevdiklerimin anılarıyla geçirdim. 

Zamanı anlamsızlaştıran, yok edip, öğüten uzun pandemi günlerinin ardından, yitirilenlere eşlik eden sorular ve duyguları izleyen bir doğum günü oldu bu benim için. Tüm diğer yaşlardan farklı. 

Hem geçmişin ağırlığı ve hem de (belki!) yeni bir nefes alışın umudu... 

Saatlerin işaretlediği kronolojik zamanla, içsel zamanın bir kaleydoskop dürbün misali paramparça parçalara ayrıldığı böyle bir arafa salınıp gittiğim sırada, Claudio Magris ile Paolo di Paolo’nun yeni çıkan son söyleşi kitabı elime geçti.

Magris’e İtalya’nın yaşayan en önemli yazarı diyebiliriz. 83 yaşında ve artk hiç tartışılmaz bir usta. 

Paolo di Paolo da olgunluk çağının eşiğinde, hâlâ genç sayılabilen 39’unda bir yazar. 

İki yazar karşılıklı zaman, yazı, edebiyat ve geniş manada yaşam üzerinde söyleşiyorlar. 

BİR YOK OLUŞ FURYASI

Dünün Dünyası’nda “Doğduğum ve büyüdüğüm (günler), bu doymak bilmez hırslar yüzyılından başkaydı; katmanları belirli, yumuşak geçişli, koşuşmasız bir dünyaydı; hızların temposu makinelerden, otomobil, telefon, radyo ve uçaktan insanlara henüz bulaşmamıştı. Zaman ve yaş ölçüleri günümüzden başkaydı” diyen Stefan Zweig gibi tıpkı yüzyıl arayla Magris de bugün için aynı şeyleri söylüyor: 

“Yüzyıllar boyu dünya kâh belli belirsizce değişmiş, kâh bu değişim hızlanmış… ama her ne olursa olsun insanlar yaşam süreleri boyunca kendilerini tanık oldukları değişimi kavrar durumda bulmuşlar. Bugün böyle değil. Yaşlılar, neredeyse başka yasaların, başka fizik kanunlarının geçerli olduğu bambaşka bir gezegende kayboluyor” diyor Magris özetle ve ekliyor: 

“Dijital evrene (duyduğum) radikal yabancılık, etrafımda pusular, tuzaklar ve aldatmacalarla dolu dünyayı anlaşılmaz kılıyor. Bu insanın gönlünde, gerçek bir tedirginlik, korku ve kaybolmuşluk duygusu yaratıyor... ‘Kuşak’ sözcüğü de bu meyanda farklı bir anlam kazanıyor. Geçmişteki gibi bir kuşak 25 yıla değil bundan böyle on yıla yayılıyor. Çağdaş olanı kavramaya başladığımız anda tam bakıyoruz ki çağdaş olan eskimiş, geçivermiş!”

“Bizden öncekiler sade kendileriyle sınırlı bir ömür sürdü, bizlere ise kendi küçük varlıklarımızı aşan bir zamanı ve tarihi yaşamak düştü” diyen Zweig gibi gene yeni zamanı yakalamakta zorlanan Magris büyük bir “yok oluş furyası”ndan yakınıyor.  

“Yaşadığımız çağın en ayırt edici özelliği bu!” diyor İtalyan edebiyatının “usta” yazarı Magris, “Güncelin önce görülmemiş hızla herşeyi öğütmesi ve yok etmesi. Bu öyle bir ‘yok oluş furyası’ ki siyasi oluşumları, devletleri, imparatorlukları, uygarlıkları dahi esirgemiyor. Şiddete vararak da olsa geçmişte dünyaya bir anlam, düzen ve birlik vaat eden büyük siyasi dizaynlar artık yok. Görülmüyor.”

ÇAĞDIŞIYLA İMTİHAN

Pandemi, “zaman”ı irdeleyen pek çok yazar ve kitabı öne çıkardı. Bunlardan bir başkası da Cern’de Higgs parçacığını keşfeden fizikçilerden Guido Tonelli. 

Tonelli, “Zaman/Tempo” adlı kitabında zamanı, bilinen “kronolojik zaman” kronos, “ölçülemez-mistik- metafizik zaman” aion ve “kader anı” denebilecek “doğru an, ilham anı” anlamındaki sihirli an kairos olarak üçe ayıran eski Yunan felsefesinden bugüne mercek altına alıyor. 

Sürükleyici ve aydınlatıcı bulduğum Tonelli’nin yapıtında tarih, sanat, ve fizik, “zamanın göreceliğiyle” ilgili ne arasanız var. 

Dünya görülmemiş kertede bükülen, hızlanan ve başkalaşan bir “zaman”la imtihan veriyor.

Bizde ise durum çok farklı. 

Kızların geçmiş çağlardaki gibi okula gönderilmesini yasaklayan İsmailağa şeyhinin salt erkek cemaatle kaldırıldığı cenazesinin konuşulduğu bir ülkede bu çok ulvi yeni zaman kavramlarından dem vurmanın tam ne anlamı var kestiremiyorum. 

Elalem yeni zamanları anlamlandırmakta zorlanadursun, biz hâlâ “eski zamanın” üstesinden gelmeye uğraşıyoruz. 

Çifte bahisle karşı karşıyayız: “çağdaşı, anında hemen çağdışına dönüştüren” “yeni türbo zamana” bir yanda uyum sağlamakla cebelleşirken beri yanda da çağlar, çağlar öncesiyle baş etmek... 

Kendimi bildim bileli değişmeyen yazgımız bu oldu bizim için.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları