Sakharov Ödülü dünyasında ‘tekmeci’yle sınanmak

30 Ekim 2016 Pazar

AB’nin en büyük insan hakları ödülü bu yıl iki Ezidi kadına gitti. Avrupa Parlamentosu tarafından 1988’den beri verilen Sakharov Ödülü, IŞİD vahşetinin simgesi Nadia Murad ve Lamia Aji Beşar’a tahsis edildi.
Sovyetler’deki insan hakları mücadelesi ile hatırlanan muhalif Sakharov adına düzenlenen ödülü geçen 30 yıla yakın dönemde alanlar arasında Mandela’dan San Suu Kyi’ye dek ünlü pek çok özgürlük kahramanının adı var. Ama listeyi yakından incelediğinizde, son dönemde radikal İslamla mücadele edenlerin öne çıktığını görüyorsunuz.
Yazdığı bir roman yüzünden İslamcıların hışmına uğrayan Bangladeşli yazar, “Dişi Rüşdü” Teslime Nesrin, 90’larda (’94) bu kulvardaki ilk ödülü almış. Onu yaygın ilk radikal İslam vahşeti ile özdeşleşen Cezayir iç savaşında kadın hakları, insan hakları ve demokrasi savunuculuğu yapan Salime Ghezali izlemiş...
2000’lerde “Daire”, “Ofsayt” filmleriyle İran’da kadın zulmünü anlatan ve “Yeşil Hareket”e verdiği destek nedeniyle ev hapsinde tutulan İranlı yönetmen Cafer Panahi dikkat çekiyor.
2012’de Panahi ile birlikte ödülü gene kadın hassasiyeti ağır basan “insan hakları savunucusu” avukat Nesrin Sotoudeh paylaşıyor.
Ardından Pakistan’da kızların okumasına karşı çıkan Taliban’a başkaldırdığı için vurularak ölümün kıyısından dönen “Nobelli” Malala geliyor...
Malala’yı “liberal fikirlerle İslami değerlere karşı çıktığı” için “1000 kırbaç” ve 10 yıl hapisle cezalandırılan Suudi blogcu Raif Badawi izliyor.

Çağdaş değerlerde kadının önemi
Liste radikal İslam ve İslamofaşizme tepkiler kadar; kadına ayrımcılığın, kadına şiddet ve zulmün, özetle “kadın hakları duyarlılığının” Avrupa’nın çağdaş değerler skalasındaki öncelikli önemini ortaya koyuyor.
Ezidi iki kadın, Nadia Murad ve Lamia Beşar, Can Dündar ve Kırım Tatarlarının lideri Mustafa Cemiloğlu’nun da aralarında bulunduğu diğer adayları bu sebeple arkada bıraktılar.
IŞİD’den kaçıp Almanya’ya sığınan ve bu yıl Nobel’e de aday gösterilen Murad’ın çeşitli uluslararası platformlarda yaptığı konuşmaları izledim.
Annesi, babası ve ailesinin 18 üyesi IŞİD tarafından yok edilen 23 yaşındaki kadın, her konuşmasında acıyla nasıl birer “savaş ganimeti” olarak ele geçirildiklerini ve nasıl aşağılanarak seks kölesi yapıldıklarını anlatıyor.
“Başından geçenleri her yerde sil baştan anlatmaktan çok yorulduğunu ama arkada bıraktığı Ezidi kadınların çileleri bitmedikçe de susmayacağını” belirterek ısrarla “IŞİD’li cihatçıların hesap verecekleri günü beklediğini” söylüyor.

Zulmün en beteri
Sakharov Ödülü’nün geçmişte çok defa olduğu gibi bu defa da “insan hakları mücadelesi kapsamında kadın hakları mücadelesi”ne ayrılmasının nedeni, IŞİD’in kadına yaptığı zulmün, zulümlerin en beteri olmasından kaynaklanıyor. Kadına yapılan IŞİD’ci zulüm çünkü kişinin hem mahremini, hem de toplum içindeki yeri ve onurunu hedef alıyor.
Kadın hem nefsinde, hem toplumda aşağılanıyor.
Avrupa’nın prestijli Sakharov Ödülü, kadınların aşağılanmasını böyle güçlü biçimde protesto eden, bu uğurda yaşamlarını koyarak mücadelelerine devam eden kadınlara giderken, Türkiye, otobüste giyimi yüzünden kadın tekmeleyen Abdullah Çakıroğlu adında IŞİD zihniyetinde bir kişiyi konuşuyor.
Çakıroğlu hem manen, hem fiziken kurbanını çok ağır biçimde yaralamış olmasına rağmen, bakıyorsunuz bir içerde, bir dışarda.
Kadına karşı işlenen aleni suç, baskı, gözdağı ve tehdit gözler önündeyken; IŞİD’in ruh ikizi şahıs ilk fırsatta serbest kalıyor.
Sonra tepkiler karşısında hoop tekrar içeri alınıyor.
Türkiye’nin tüm çağdaş insanlarının, çağdaş kadınlarının bu davanın sonuna dek peşine düşmesi lazım. Bakın IŞİD’in seks köleleri bile artık adaletin peşine düşüyor.
Bizler “uçan tekme”nin peşini bırakırsak yazıklar olsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları