Trump’ın Törkiş başkanlık hayali

13 Ekim 2016 Perşembe

Son Clinton-Trump tartışmasını izlerken, “Türk tipi” başkanlık düşünün Washington’a sirayet ettiğini düşündüm... Ülke sorunları yerine yalnız hakaretler ve suçlamaların konuşulduğu tartışmada, Trump, seçilmesi halinde Clinton’ı kodese attıracağını ve rakibinin “mail skandalını” araştırması için bir “özel savcı” görevlendireceğini söyledi.
Hillary’nin mail skandalı biliyorsunuz dışişleri bakanı olarak çalıştığı 2009-2013’teki elektronik yazışmaları içeriyor. Yazışmaları resmi bakanlık e-postası yerine kişisel hesabından yapan Hillary Clinton, devlet denetiminden kaçırdığı belgeler için o gün bugün hedefte. FBI gerçi eski bakanın yargılanmasını gerektirecek bir durum olmadığını söyledi ama kamuoyu tatmin olmuş değil. Gizemli “mail”lerin gölgesi Hillary’i izliyor. Ödemediğini itiraf ettiği vergiler ve belgelenen cinsel taciz skandalları yüzünden başı dertte olan Trump, dikkatleri dağıtıp üste çıkmak için, “Beyaz Saray”a seçilirse adalet bakanı ve savcılar eliyle siyasi rakibini “hapse attırmakla” tehdit ediyor.
“Kazanırsam, adalet bakanımdan senin durumunu incelemesi için özel bir savcı atamasını isteyeceğim!” diyor Trump.
Buna “Hukuk iyi ki ülkede Trump gibilerin elinde değil!” yanıtını veren Clinton’ın sözlerine eski reality-şovcu işadamının cevabı; “(Hukuk benim elimde olsa) sen hapiste olurdun!” şeklinde. Bu sözleri duyar duymaz aklıma Burhan Kuzu’nun “Zavallı Obama” yakınması geldi... Trump seçilirse ABD’deki denge-fren mekanizmaları tümüyle iflas edeceğinden bu “zavallılık” durumu demek ki artık ortadan kalkacak.

Hitler, Mussolini gibi
Trump bizdeki Törkiş sistemin hedeflediği astığı astık kestiği kestik kararlara imza atabilecek. Hasımlarını hiç düşünmeden içeri tıkabilecek. Trump’ın bu çıkışları halihazırda alay konusu. Ancak sayıları henüz az olsa da panikleyenler de var. “Trump’ın Clinton’ı hapsetme vaadi Amerikan demokrasisine tehdittir”, “Trump’ın Clinton’ı hapsetme tehdidi demokratik kurumları hedef alıyor” başlıklarıyla konuyu işleyen “Atlantic” ve “New York Times” (NYT) gibi yayın organları, ABD’nin ilk defa bu tür bir tartışmaya tanık olduğunu söylüyor.
ABD’de böylesi bir antidemokratik savrulmanın somut ihtimalleri hakkında siyasi bilimcilerden görüş alan NYT, bu çeşit sapmaların “ancak hibrit rejim tabir edilen demokrasi-diktatörlük arası Türkiye gibi ülkelerde yaşanabileceğine” parmak basıyor. Ancak demokratik kurumlara inancı baltalayan retoriğin her halükârda çok tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor. Bazı siyasi bilimciler Türkiye benzeri örnekleri bir yana bırakıp Hitler, Mussolini’nin yükselişini hatırlatıyorlar. “Demokrasimiz sanıldığından çok kırılgan” diyorlar.
Yaşananlardan çok sayıda ders çıkarmak mümkün. Birincisi Başkanlık sistemi ABD’de bile bu kerte otoriterleşme riskindeyse, gerisini hesap edin. Kampanyada skandaldan başka hiçbir şey konuşulmadıysa, demokratik tartışmanın ne denli gerilediğini anlayın. Obama’nın 2008 kampanyası bile demokratik değerler açısından ışık yılı uzaklığında. O kampanyada internet “taban örgütlenmesinde” örnek olmuştu. Fon toplamada ve tabanı bir araya getirmede etkili bir demokratikleşme aracı olmuştu. Beyaz Saray’a “Yes we can/Biz yapabiliriz!” sloganıyla çıkan Obama, sırf bu nedenle bir yol açmıştı. Bugün umut vaat eden tek slogan yok. Varsa yoksa tencere dibin kara, seninki benden kara kavgaları...
Sekiz yılda fark edilebilen bu irtifa kaybı tüm sisteme olan inandırıcılık kaybını da beraberinde getiriyor. Büyük medya gerçi Hillary’yi destekliyor ama inandırıcılık kaybı yüzünden medyanın seçmen davranışı üzerinde eski etkisi yok. Sosyal ağlardaki tartışmalar daha belirleyici...
Ama sosyal ağlar da “yankı odaları/echo chambers” denilen bir kutuplaşma içinde.
Trump’ın “yankı odası”ndaki yandaşlar burada, bizim “Kabataş yalanı” misali her asılsız argümanı sırf kazanmak adına öne sürüyorlar. Buna işte “post gerçek” siyaseti deniyor. “Post gerçeklerin” kampanyasında, siyasi argümanların gerçekliği önemli değil. Önemli olan sırf alınan “tık” sayısı oluyor. Büyük medyadaki kamuoyu yoklamaları, bugün yapılması halinde Clinton’un yüzde 87 olasıklıkla başkan olacağını gösteriyor. Ama Trump’ın “yankı odaları” bu rasyonel hesaplar dışında tutulduğundan her sürpriz mümkün.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları