Yeter’in Ölümü, Tayyip’in Vizyonu ve Ufkumuz…

13 Temmuz 2014 Pazar

Başlık çok uzun oldu biliyorum ama tablo bu.
Erdoğan’ın “vizyon” belgesini açıkladığı günün ertesinde gazetelerin manşetinde “çocuk gelinYeter Arslan’ın ölümü vardı.
Amiral gazeteHürriyet; Yeter Arslan trajedisini, “Tabancalı Düğün Tüfekli Son” diye manşet yapmıştı.
15 yaşındaki Yeter, 7 kardeşin sonuncusu…
Kimbilir hangi dayatmayla kendinden 11 yaş büyük “dayı oğlu” ile (imam nikâhı) evlendirildi?
Havai fişek” yerine tabancaların havaya kurşun yağdırdığı düğün kutlamalarında çekilen Yeter’in fotoğrafları var.
Birinde dahi gülmüyor.
Düğüne değil de idama sürüklenen bir kurban portresi çiziyor.
Üç ay öncesinde kalan düğün her halükârda güzel Yeter’in kısa yaşantısının “sonunun” başlangıcı olmuş.
Geçen perşembe, Adıyamanlı “çocuk gelin”, kayınpederi olan dayısının evinde tüfekle vurulmuş olarak bulunmuş!
Bu kaçıncı “çocuk gelin trajedimiz”? Kaçıncı “kadına şiddet/kıyım” kurbanımız?
Türkiye boşuna kadın-erkek eşitsizliği raporlarında sistemli olarak dünyanın en kadın düşmanı ülkeleri arasında çıkmıyor? İleriye hamle şöyle dursun, AKP’nin işbaşında bulunduğu 12 yıldır uluslararası sıralamalarda sürekli en arkalara kaymıyor?
Ama ne gam!
Yeni Türkiye’nin” “müstakbel cumhurbaşkanıErdoğan vizyon bildirgesinde, göğsünü gererek “kadınların bireysel, toplumsal güçlenmelerini sağladıklarını” söylemekten çekinmiyor.
AKP iktidarında kadına karşı şiddetin yüzde 1400 arttığı bir ülkede, gerçekle uyuşmayan, taban tabana zıt ifadelerde bulunmaktan hiç sıkılmıyor.
Propagandada üstüne yok çünkü!

Açık toplumun ‘selfie’si
Müstakbel Başkan’ın vizyon” külliyatında el atmadığı konu hiç yok, kalmamış.
11 yıllık kişisel iktidarında, “türban özgürlüğü” getirmenin ve “en az 3 çocuk” talep etmenin ötesinde “kadın” konusuna fazla mesai vermediği ortada olan Erdoğan; “laik sistemi” de “tahakküm laikliği” ve “toplumsal mühendislik aracı” olarak hedefe yerleştiriyor.
Ülkemizde laikliğin bir tahakküm ve toplumsal mühendislik aracı olarak kullanılması, demokrasiyi, modernleşmeyi ve açıklığı benimseyen toplumumuzda onu tartışma konusu haline getirmiştir” diyerek ekliyor:
Dini özgürlükler ve serbestiyet bizim medeniyet geleneğimizde asırlarca yaşanmış, yaşatılmıştır.
Bu sözlerin çıktığı gazetelere bakıyoruz.
Ne görelim? Manşetlerde bir de “su taşıyan kız heykeli!
Demokrasiyi, modernleşmeyi, açıklığı benimseyen; ‘asırlarca dini serbestiyeti yaşamış, yaşatmış’ toplumumuzun” bir “selfie”si olaraktan kız heykelinin de başına “tesettür” geçirilmiş.
Kalçasına “şal bağlanmış”…
Ramazan günü açık heykel; “modernleşmeyi” benimseyen, içselleştiren “vatandaşlarımızda rahatsızlık yaratmaktaymış!

‘Cüceler ve balerinler’
Yazıya resimlerle başladık, resimle gidelim…
Gelelim müstakbel cumhurbaşkanı/başbakanın “vizyon tanıtımı ünlüleri” heyetine.
Kimi gazetelerde “sanatçılar” diye takdim edilmiş.
Eski “akil”lerden Hülya Koçyiğit, Orhan GencebayŞahan Recep İvedik Gökbakar,Başbakanı sevdiği için lince uğradığını” iddia eden aile boy umağdur Zerrin Özer, HülooğğğcuŞafak… vs.
Hiçbiri –heyhat!- Türkiye’nin artık birinci liginde değil.
Resme bakınca bu minval kadrolar için kullanılan ve Çizme’de siyaset jargonuna giren (Bknz. Wikipedia) “cüceler ve balerinler” tabiri aklıma geldi.
İtalya’nın sürgünde ölen eski Başbakanı Craxi’nin, etrafında son dönem böyle sürekli bir ünlüler ekibi vardı.
Çoğu artık hatırlanmayan, bugün esamisi okunmayan eski bazı ünlü modacılar, artistler, şarkıcılar gibi kesimlerdi bunlar.
Ortaçağ saray soytarılarından ilhamla bu kişiler kâh “sirk” diye adlandırılır; kâh işte böyle iktidarı eyleyen/eğlendiren “cüceler ve balerinler” diye anılırlardı.
Bu meyanda sade “cüceler ve balerinler” iktidarın ışığından yararlanmakla kalmaz; iktidar da “propaganda amaçları için” onlardan yararlanırdı.
Erdoğan’ın “vizyon manifestosunun” çıktığı gazetelerde dikkatimi çeken bir başka resim de şu oldu:
Haliç Kongre Merkezi’ndeki büyük “oturma planı!
En ince ayrıntılarıyla planlanmış.
Anfinin soluna dini cemaat, vakıf temsilcileri, iş dünyası; sağına sivil toplum ve düşünce kuruluşları temsilcileri oturtulmuş…
Tam ön sıra göbeğe de “sanatçılar” yerleştirilmiş.
Niye?
Çünkü TV’ler en önce onları alacak!
Erdoğan, “arkasındaki halk desteğinin vitrini” olarak topluma; numune olarak bu isimleri sunacak. Onların popüleritesinden yararlanacak.
Son söz: RTE, propaganda tanıtımlarını yaptığı “oturma salonu planlarını” dahi böyle ince ince hesaplarken muhalefet adayı seçim sloganını çoluk çocukla buluyor.
Ekmek için Ekmeleddin” sloganındaki “uzay” yaratıcılığın kimin olduğunu çok merak ediyordum.
Meğer İhsanoğlu ailecek oturmuş ve çoluk çocuk bu sloganı bulmuşlar.
Amatörlüğün de bu kadarı olur!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları