Olaylar Ve Görüşler

Fahiş zam, yüksek vergi ve kriz - Prof. Dr. Duran BÜLBÜL

17 Kasım 2021 Çarşamba

2003 yılında ülkemizi dünyanın 10. büyük ekonomisi yapacağız diyerek yola çıkan AKP iktidarı, dünyanın en büyük 17. ekonomisi olarak devraldıkları ülkemizi, bırakın büyümeyi, mevcudu bile koruyamayarak 2021 yılında dünya ekonomileri arasında 21. sıraya düşürdüler. 2001 krizinde bile, dibe vurmuş ülkemiz dünyanın en büyük ekonomileri arasında 17. sıradaydı. Bugün ise daha da küçülmüş ve gerilemiş bir ülke konumundayız. 2003 yılında ekonomik büyüklük sıralamasında ülkemiz ekonomisinin altında kalan ve ülkemiz ekonomisinden daha küçük olan İsveç, İsviçre, Belçika, Tayvan ve Avustralya sıra atlayarak ve ekonomilerini büyüterek ülkemizi geçtiler. Biz ise her alanda olduğu gibi küçüldük ve geriledik.

Ülkemiz uzun bir dönemdir yatay kriz yaşamaktadır. Ülkemizi yöneten ya da yönetemeyen siyasi iktidar ülkemizin tüm ekonomik, mali ve sosyal verilerini 2001 krizinin koşullarından daha kötü duruma düşürmüştür. Bu kötü gidişatı herkesin hissetmesine rağmen iktidar bir türlü algılamak ve görmek istememektedir. Bugüne kadar siyasi iktidarı hep krizler büyütmüştür. Siyasi iktidarın artık krizle büyüme ve yönetme şansı kalmamıştır. Büyüyen dünyada, küçülen ve yoksullaşan ülkemiz bu durumu daha fazla taşıyamaz hale gelmiştir. Bu duyarsızlığın sonucunda, ülkemiz ekonomik olarak iki hastalığı da bir arada yaşamaktadır. Bu iki hastalığın ekonomilerde aynı anda ortaya çıkması nadir görülen ya da hiç olmayan bir durumdur. Bunlardan birisi “stagflasyon”, diğeri ise “taksflasyon”dur.

ACİL ÖNLEM ALINMALI 

Tüm ürünlere her gün, sabah akşam zam yapılmakta, vergiler yükseltilmekte ve diğer yandan da işsizlik devamlı artmaktadır. Esnaflar ve işletme sahipleri kepenk kapatmalarla birlikte konkordatoya gitmekte ya da iflas etmektedirler. Bu durum ekonomide daralmayı ve durgunluğu beraberinde getirmektedir. İktidar ise çözümü yüksek vergi ve yüksek zamda bulmaktadır. Bu durum ülkemizi yüksek enflasyon ve günlük devalüasyon sarmalında uzun sürecek yatay bir kronik krize sürüklemektedir. Bu kriz ortamında gerekli ekonomik önlemi alamazsanız, gerekli müdahaleyi yapamazsanız normal ekonomik koşulların yerini yeraltı ekonomisi, vergi kayıp ve kaçakları, vergi afları, suç gelirleri, israf ve yolsuzluklar alır. Bugün yer altı ekonomisinin ülkemizdeki miktarının 265 milyar - 300 milyar dolar arasında olduğu tahmin edilmektedir.

Türkiye ekonomisi uzun süre kısa vadeli spekülatif sermaye hareketi olarak bilinen “sıcak para” gelmesi için düşük kur politikası ve yüksek reel faiz uygulamıştır. Çünkü sıcak para değerli Türk Lirası ve yüksek reel faize gelir. Bugün ise gelinen noktada yüksek kur, düşük reel faiz ve yüksek enflasyonla ekonomiye yön verilmeye çalışılmakta. Ülkemizde; siyasette, hukukta, demokraside, adalet, ekonomik yapı ve temsilde oluşan bozulma ve güvensizlik nedeniyle de ayrıca bir kriz yaşanmaktadır.

‘İTHAL’ ENFLASYONU

Elimizde sadece günlük devalüasyonla yüksek kur uygulayıp ihracatı artırmak kalmıştır. Ancak unutulmamalıdır ki bizim ihracatımızın yüzde 75’i ithal girdi ara mallarından oluşmaktadır. Yani her 100 TL’lik ihracatın 75 TL’si ithalattan oluşmaktadır. Döviz kuru arttıkça ithal edilen ara malların da fiyatı arttığı için ayrıca “ithal enflasyonu” yani ithalata bağlı maliyet enflasyonu da artmaktadır.

Ülkemizde yaşanan krize karşı hamasi söylemlerden vazgeçerek ekonomik ve mali tedbirleri almamızın zamanı gelmiştir. Ekonomik ve mali tedbirleri zamanında almazsak bunun bedelini sonuçta halk öder. Ekonomik tedbirleri almamaya direnirsek ülkemiz bir müddet sonra kaynağı belirsiz paraların hüküm sürdüğü ve yeraltı ekonomisinin yön verdiği bir ülke haline gelir. 

PROF. DR. DURAN BÜLBÜL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları