Olaylar Ve Görüşler

Gelir dağılımı ve vergi adaleti

01 Ağustos 2023 Salı

Çağdaş devlet 15/17. yüzyıllarda ortaya çıktı. Çağdaş devleti, geleneksel devletten ayıran egemenlik, meşrutiyet algısıdır. Modern devlet Machiavelli’nin laik siyasal iktidar olgusuyla başlar. Fransız hukukçu, tarihçi, siyaset felsefesi filozofu Jean Bodin kavrama mutlak egemenliği ekler. Hobbes Leviathan’da devletin insanların güven içinde yaşamaları, eylemlerinin ortak yarara yönelik olması gerektiğini ileri sürerek daha çağdaş kavramları devlet tanımına yerleştirir. Rousseau, “toplumsal sözleşme”de egemenliğin kaynağını krallardan, soylulardan, askerlerden, din insanlarından alarak devletin meşru kaynağı olarak onu oluşturan bireylere verir. Devlet, hükümetlerin geçici egemenliğini değil halkın kalıcı egemenliğini temsil etmek zorundadır. Çağdaş devlet temsili olmayıp, toplumu oluşturan bütünselliği içerir. Yapbozun her parçası birey devletin parçasıdır. Parçalardan birinin yokluğu devlet kavramının birey ve toplum ilişkisinin zayıfladığı, koptuğu; kuralların geçerliliğini yitirdiği normsuzluk olgusunu ortaya çıkarır.

Hükümetle devlet aynı şey değildir, devlet hükümet için değil hükümet devlet için yönetim aygıtıdır. Hükümetler, devleti kendi amaçlarına, özgül çıkarlarına hizmet etmesini sağlamak için idare edemezler. Tıpkı yapbozun parçalarının yokluğunda birey ve toplum ilişkisinin zayıfladığı, koptuğu, kuralların yitirildiği gibi hükümetlerin devleti kendi amaçları, çıkarları için idare etmeye başlamaları halinde aynı kuralsızlık, kargaşa devlet kavramını sakatlar. Bu durumda devletten söz edilemez. Devleti oluşturanlar, hükümetlerden, toplumsal yarar için hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük, gelişmişlik, adil gelir dağılımı gibi toplumsal sözleşmeden kaynaklanan doğal hakları gerçekleştirmesini bekler.

Adam Smith neoliberalizmde vergi adaletinin vergilendirmede eşitlik ya da eşitsizlik ilkesinin gözetilip gözetilmemesi üzerine belirlendiğini belirtir; bireyler devlet koruması altında elde ettiği gelire oranla vergilendirilmelidir. Alman ekonomist, kamu maliyesi uzmanı Adolph Wagner vergilendirmede adaletin gerçekleşebilmesi için vergi verenlerin ödeme güçlerinin dikkate alınması gerektiği kanısındadır. Sosyal devlet mali gücü aynı olandan aynı vergiyi, mali gücü diğerlerine göre farklı olanlardan farklı vergi almalı, mali gücü olmayanlardan ise almamalıdır. Kavramsal olarak bu yatay ve dikey vergi adaleti ilkesi olarak adlandırılır. Sosyal devlet dolaylı ve dolaysız vergilerde yatak ve dikey vergi adalet ilkesini gözetmelidir.

Günümüz uygulamalarında sosyal devlet kavramının giderek yok sayıldığı, vergide adalet ilkesinin gözetilmediği görülmektedir. Aynı gelirin birden fazla alınması, vergiye konu gelirin farklı kurumlarca farklı adlarla vergilendirilmesi, vergi çeşitliliğinin artırılması, özellikle dolaylı vergilerin, gelirleri farklı olanlara aynı oranda uygulanması sosyal devlet ilkesini ortadan kaldırmaktadır. Anayasamızın vergi ödevini belirleyen 73. maddesi “herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü...” olduğunu güvence altına almıştır. Uygulamada dolaylı/ dolaysız vergileme, gelir/ servet/tüketim vergilerinin vergi aflarıyla, kayıt dışı ekonomiyle ve kamu hizmetlerinin kimilerinden yararlanılmamasına karşın vergilendirilmesiyle vergi adaleti sakatlanmıştır.

Şu unutulmamalıdır ki gelir dağılımının adil dağıtılamadığı bir ülkede vergi adaleti de söz konusu olamaz.

Halit PAYZA - Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları