Olaylar Ve Görüşler

Halının altında yer kalmadı - Yavuz Selim BİRTANE

04 Mart 2023 Cumartesi

“Afet öldürmez, ihmal öldürür” Türkiye’nin başına gelen yüzlerce felaket arasından, tüm yurtta onmaz yaralar açan 99 depreminin hafızalara kazıdığı bir cümleydi. Ne yazık ki denetim, oy ve ranta kıyasla kârı düşük bir faaliyet olduğu için vatandaşlarımızın payına bir kere daha acı çekmek düştü.

Yapılaşma izni verilen tarım alanları, çalınan demirler, kesilen kolonlar, köpük dolgular, deniz kumları ve kabukları... Cinayete teşebbüsle inşa edilen bütün binalar, halının altına süpürülen denetimsizlikler, depremin birkaç saat ardından doğan balçıkla sıvanmış güneşin ilk ışıkları ile gözle rahat seçilebilir oldu. Aklımıza gelen ilk ihmaller hep yapılar üzerineyken aradan geçen saatler ve günlerle ne kadar büyük bir yönetim felaketinin de içinde olduğumuzu fark ettik.

NEREDESİNİZ?

Yıllarca yediğini içtiğini, ürettiğini tükettiğini, satın aldığını sattığını şikâyet etmeden devlete ağır vergilerle ortak etmiş halk “Neredesiniz” sorusunu sorduğunda, felaketi soğukkanlılıkla kontrol altına almış, çelik disiplinli, şefkatli ve ilgili yüzlerle karşılaşmak yerine sert bakışlı, açıklamaları birbiriyle uyuşmayan, hakaret dolu bir dile sahip yetkililerle karşılaştı. Kritik öneme sahip yolların tamamen kapanışı, enkaza müdahale edilecek araçların ve ilk yardım malzemelerinin eksikliği, koordinasyon sağlayacak yetkililerin ortada olmayışı ve gazete sütunlarına sığmayacak nice ihmalin konuşulmaya başlandığı ilk saatlerde ise çare anında tespit edildi: Twitter’a erişim engeli getirmek.

Birbirini tanımayan, bambaşka kentlerde ikamet eden binlerce insan, enkaz altında kalan afetzedelerin konumlarını duyurmak, bölgedeki acil ihtiyaçların tedarikini ve yönlendirilmesini sağlamak amacıyla dakikalar içinde organize olmuşken hiçbir makul ve meşru sebep gösterilmeden getirilen erişim engeli büyük bir iletişim sorunu doğurdu.

YÜZLEŞME VAKTİ

Bölgedeki gelişmeleri yüreğinde sızı ve telaş ile televizyon ekranları başında takip etmeye çalışan vatandaşlar ise yandaş medya için çalışan muhabirlerin sorduğu soruları cevaplarken bölgedeki sıkıntıları dile getiren depremzedelerden mikrofon ve kameraların aniden uzaklaştığına şahit oldu. Deprem öncesinde denetimden kaçınmak, ovaları imara açmak, imar affı getirmek, yıkım kararlarını ertelemek ve görmezden gelmek kârlı idi. Deprem sonrasında da sorumlulardan bahsetmekten kaçınmak, sorunların dile getirilmesini engellemek, hataları kabul etmeyi hiç düşünmemek, halktan gelen “İstifa edin” talebini baskı ve sansürle susturmak, halkın haber edinme özgürlüğünü hiçe saymak, ifade özgürlüğünün ayaklar altında çiğnenmesi yetkililerin aklına gelen ilk kârlı yol oldu. 

Liyakatsizliğin yalnızca bir hak gaspından ibaret olmadığının, yaşanılan her felaketin boyutlarını korkunç noktalara taşıdığının en acı örneğine şahitlik ettik. Halı altına süpürülen, görmezden gelinen, üstü sansür ve baskı ile kapatılan bütün sorunların yurdu bir enkaza çevirdiği ortada.

Adına “memleket” dediğimiz şu güzel halının altında kir saklayacak bir yer kalmadı. Ne yazık ki şimdi kir ile, vadesi epey gecikmiş bir yüzleşme vakti.

YAVUZ SELİM BİRTANE

YAYINCI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları