Olaylar Ve Görüşler

Mafyalaşan yargı - Bülent YÜCETÜRK

28 Temmuz 2022 Perşembe

Gün geçmiyor ki kısaca mafya olarak nitelendirdiğimiz çıkar amaçlı suç örgütlerinin liderleri ile yargı mensuplarının aynı karede olduğu fotoğrafları ve mafyalaşmış yargı mensuplarının öyküleri basında, sosyal medyada ve gazetelerde çıkmasın.

Mafyanın, yargıya olan ilgisi anlaşılabilir bir şeydir. Sonuçta mafya dediğimiz yapıların temel faaliyet alanları yasadışı işler olduğu için olayın yargısal bir tarafı vardır. Bu nedenle, mafya; polise, yargı mensuplarına, siyasetçilere ve kamu görevlilerine yakın ilişki içinde olmak ister. İşin doğası gereği yukarıda sayılan kişilere yakın olmak aynı zamanda mafya için bir güç göstergesidir, onları dokunulmaz yapar.

MESLEKİ ÜSTÜNLÜK SAĞLAMAK

Gelelim bu ilişkinin can alıcı sorusuna: Peki ya yargı mensupları neden mafya liderleri ve üyeleri ile yakın ilişki kurmak isterler? Neden onların masalarına oturur, otellerine gider, aile fotoğraflarına girer ve yakın ilişki kurarlar? 

Bu soruya verilen en yalın cevap maddi çıkar ilişkisidir. Cevabın yalnız maddi çıkar ilişkisi olduğu kabul edilecek olsaydı, o zaman kamudaki çürümüşlüğün bütün alanlarda etkisini gösterdiği, bunun yargıya da intikal ettiği ve bu çürümüşlükten yargının da payını almış olduğu sonucu çıkarılır ve soru cevabını bulurdu. Keşke cevap bu kadar basit olsa. Cevabı yalnızca yargı mensuplarının, yemek masasında, bedava yemesi, lüks otellerde bedelsiz konaklaması ya da birlikte Kıbrıs’a gidip eğlenmesi olarak düşünmek aradaki ilişkiyi basitleştirmektir. Bu ilginin asıl nedeni ve korkutucu olan tarafı, yargı mensuplarının, mafyanın sahip olduğu nüfuz üzerinden kendilerine mesleki üstünlük sağlamasıdır.

25 yıl cumhuriyet savcılığı ve hâkimlik yapmış biri olarak belirtmem gerekir ki adliye koridorlarını bilen her hukukçu, atamalarda, terfilerde, Yargıtay ve Danıştay üyelik seçimlerinde, kimin nasıl bu makamlara geldiğini az çok bilir. Çoğu kez kişinin mensup olduğu aidiyet üzerinden, siyasi bağlantılarından, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerine yakınlıklarından dolayı bu makama geldikleri dillendirilir, çok az da olsa hak ettikleri için bu makama gelenler tespit edilir ve hakları da teslim edilir. 

TUZ KOKMUŞTUR!

Ülkemizin yargı tarihinde çok alışık olmadığımız yeni bir süreci yaşıyoruz. Yargı mensuplarının aidiyetlerinin (cemaat, siyasi görüş, mezhep, etnik kimlik), iktidara yakınlıklarının veya kurul üyelerine yakınlıklarının bir şekilde atama ve terfilerinde ölçüt olarak alınması Türkiye’de bir kamu ahlakı yerleşmediğinden tolere edilebilir, geçmişte de bunlar oluyordu diye geçiştirilebilirdi. Ancak suça bulaşmış kişilerle ilişkileri çıktığı halde, terfi etmeleri, belli makamlara gelmeleri yeni bir şey olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Asıl görevi suçlu ile suçsuzu, haklı ile haksızı ayırt etmek olan yargı mensuplarının, suça bulaşmış kişilerle yakın olmaları nasıl kabul görür, nasıl bununla ilgili bir tepki meydana gelmez ve bu durum toplum tarafından nasıl kabullenilir. 

Sanırım, yargı-mafya ilişkilerinde üzerinde durulması gereken en önemli mesele, son yıllarda hâkim ve savcı alımlarında takınılan partizan tutum ile bilgiye, liyakate önem verilmeyen atama ve terfi sistemidir. Mesleğe kabulde yazılı sınavda bir dönem barajın özellikle düşük tutulması, avukatlıktan geçişte hiçbir yeterlilik aranmadan sadece “bize yakınmış” ölçütü ile yapılan mesleğe kabuller, hâkim ve savcı kalitesini düşürmüştür. Terfi ve atamada nesnelliğin kaybolması, hâkim ve savcıları çalışarak başarılı olmak yerine başka yollara sevk etmiştir.

Tuz kokmuştur, artık yeni bir yargı inşa etme zamanı da gelmiştir.

BÜLENT YÜCETÜRK

HUKUKÇU



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları