Olaylar Ve Görüşler

Ne yapmalı? - Kaya Çetin

11 Aralık 2023 Pazartesi

Kuşku yok ki öncesi de vardır ama Cumhuriyet tarihinde inancın siyasal amaçları gerçekleştirmek için kullanılışını 1945’lerden başlatmak gerekir.

DP’nin, seçimlerde elde ettiği umulmadık başarının CHP’ye yansımaları gecikmedi. Gelişmelerin, inançların siyasette kullanılışıyla ilişkilendirilmesi, ilahiyatçı Şemsettin Günaltay’ın başbakanlığa, R. Şemsettin Sirer’in de Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilmesiyle sonuçlandı. Anadolu Aydınlanmasının ışığı Köy Enstitüleri kapatıldı, imam hatip kursları ve ilahiyat fakültesi açıldı. Bu gelişmeler, CHP’nin, oy hesaplarıyla sağdaki partilere öykünerek kendi programına yabancılaşmasının da başlangıcı oldu. Cumhuriyetin kökünü kazıdığı yobazlığa kapı aralanınca; ardından gelen DP iktidarıyla birlikte tarikatlar ve cemaatler yeniden canlanarak siyaseti etkilemeye/ yönlendirmeye başladılar.

Akıl ve bilim

Ne var ki CHP’nin 80 yıla yaklaşan DP ve ardıllarına öykünme siyasası partiye oy kazandırmadı. Bu tutumu, seçmenin bilinçli olarak cahil bırakılmasıyla birlikte değerlendirmek gerekir. Özellikle sınıf bilincinden yoksun kırsal kesim insanı oyunu, siyasete ihramlı fotoğraflarla giren, ibadeti camiden kamusal alana taşıyan ve dinsel bir söylem geliştirip her türlü kara propagandaya başvurabilen siyasete ve siyasetçiye verdi. Ve geldik buralara.

Osmanlı’ya öykünenler, sultanın gücünü paylaştığı sadrazamın, şeyhülislamın ve ulemanın yerlerini dolduramadılar. Çünkü aradan asırlar geçmiş, dünya ile birlikte Anadolu insanının yaşam değerleri de farklılaşmıştı. Yaşamımızı düzenleyen kurallar saptanırken akıl ve bilimin yerine nas konulduğunda uyum sorunları ortaya çıkıyordu.

Cehaletle savaşım

Uyum için iki yöntem kullanıldı. Kitlelerce kabul görmeyen karar ya da edimler, “kutsal bir amaç için” yapıldığı biçiminde savunuldu. Bu “takiyye” idi. Zaman içinde kutsal amacın eşi dostu kayırma, varsıllaştırma olduğu ortaya çıktı ve takiyye işlevsizleşti. İkincisi “hile-i şeri” hâlâ kullanılıyor ama çok etkili bir yöntem değil. Örneğin nasa göre faiz haram ama bu kuralın konulmasından bu yana 1400 yıl geçmiş, olanaklar da ihtiyaçlar da değişmiş paranın işlevsel olmadığı bir dönemden, her şeyin para ile ölçüldüğü bir döneme geçilmiş yani faiz artık yaşamın bir parçası.

Peki, ne olacak? Gelsin hile-i şeri: “Bizimki faiz değil, kâr payı!” Görüldüğü gibi “hile-i şeri” de bir derde derman olmuyor. Olmuyor ama emekten sermayeye kaynak aktarımını gizlemek için başka bir yöntem de kalmadı. Açlık ile tokluk arasındaki eşikte bütün gücünden sonra kimliğini de yitiren insan, işkencecisine sığınıyor. Sonuçta durumumuz iyi değil ama umarsız da değiliz. Asıl umarsız kalanın Cumhuriyet düşmanları olduğunu bilelim.

Temel sorun cehalettir; cehaletle mücadeleyi öne almak zorundayız.

Kaya Çetin - Eğitimci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları