Olaylar Ve Görüşler

Umudu büyütmek

20 Mayıs 2019 Pazartesi

İstanbul seçiminde yaşanan mağduriyet, ülkemizde yeni ve umutlu bir dönemin başlangıcına dönüştürülebilir ve dönüştürülmelidir. Ülkemizin ve halkımızın aydınlık geleceğine uzanacak yol, demokrasi için gerçekleştirilecek böylesi bir dönüşümden, birliktelikten ve seferberlikten geçiyor

 

31Mart yerel seçimleri ve ardından 6 Mayıs’ta Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesi kararı verilmesi, siyasal tarihimiz açısından önemli dönüm noktaları olmaya aday görünüyor. Gelecekte, bugünleri değerlendirip yazacak olan siyasal tarihçiler, içinde bulunulan dönemin önemini ve siyasal kırılmalarını çok daha iyi ortaya koyacaklardır.
Ancak bugünden altı özenle çizilmesi gereken konu, ulusal kurtuluşun 100’üncü yılını andığımız, kutladığımız bugünlerde, tarihi günler yaşıyoruz. 17 yıldır tek başına iktidarda bulunan siyasal anlayış ve kadrolar artık Türkiye’yi yönetemiyor. 31 Mart yerel seçiminde ortaya çıkan ve ülkenin bütün önemli büyük kentlerinin yönetimini muhalefete veren sonuçlar, bir bakıma bunun ilanıdır. 6 Mayıs’ta YSK eliyle yapılan ‘sandık darbesi’ ise bu gerçeğin tescillenmesinin biraz daha geciktirilmesi, ötelenmesi anlamına geliyor. Ama inanıyoruz ki, 23 Haziran İstanbul seçiminde, İstanbul halkı bir kez daha Ekrem İmamoğlu’nu seçerek, bu gerçeği Türkiye’nin siyasal ve toplumsal tarihine silinmezcesine kazıyacaktır.

Umut, özgürlük ve cesaret
Öncelikle belirtelim, İstanbul seçiminin yenilenmesi kararı, hukuksal yönlerinden çok siyasal yanlarıyla öne çıkan bir karardır. Dolayısıyla bu meseleyi hukuksal zeminde tartışmak ve anlamaya çalışmak boşunadır, anlamsızdır. 6 Mayıs kararı, siyasal açıdan tartışılmalı ve siyasal alanda göğüslenmelidir.
İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, 6 Mayıs gecesi, YSK kararının sıcaklığı yaşanırken yaptığı konuşmayı çok önemsiyoruz. Önümüzdeki demokrasi mücadelesinin ana öğeleri, bu konuşmayla ete kemiğe bürünüyor. Toplumun ekonomik ve politik bakımdan aktif olması gereken kesimlerine yapılan çağrı, umut olup dalga dalga yayılıyor. Sanatçılar, iş insanları, çalışanlar, çalışamayanlar, toplumun bütün önemli kesimleri ve onların toplumsal örgütleri, sözcüleri, seslerini yükseltiyorlar.
Doğrusu, ülkemiz ve halkımız için bu çok önemli bir gelişmedir. Yaşanan süreç, başta ‘kavgamızın şehri’ İstanbul’da olmak üzere, ülke ölçeğinde, umudun büyümesi, özgürlüğün ve cesaretin yükselmesi anlamına geliyor.

Demokrasi için en geniş birliktelik
Öncelikle vurgulayalım, alınan iptal kararı kendi içinde birçok çelişkiyi barındırıyor. Büyük ölçüde hukuken, ahlaken ve vicdanen sorgulamayı gerektiriyor. Hukuki içtihat haline gelmiş daha önceki kararlarla da çelişiyor. Bütün bu yönleriyle milli iradeyi, seçmen tercihini ve sandık demokrasisini yaralıyor. İşte bu nedenlerle de konunun siyasal yönü öne çıkıyor.
Artık İstanbul seçimi, sıradan bir yerel seçim, bir belediye başkanlığı seçimi olmaktan çıkmıştır. İşi bu noktaya iktidar blokunun tutumu taşımıştır. Ama bizce bu kendileri açısından da yanlış olmuştur. İşin boyutu değişmiş, sorun kendileri için daha riskli ve daha önemli sonuçlara yol açabilecek bir konuma gelmiştir. Bugün için iptal kararına sevinenler, yarın bu karardan pişmanlık duyabilirler. Ama bu arada olan ülkenin ekonomisine, siyasal ve toplumsal yaşamına olmaktadır. Bu işin faturası maalesef tüm halka ve ülkenin geleceğine çıkmaktadır.
Ülkemizin içinde bulunduğu ağır ekonomik koşullarda, faturanın daha da ağırlaşmaması için, siyasal alanda en geniş demokrasi birlikteliğinin örülmesi gerekiyor. Dolayısıyla birlik meselesi, siyasi partilerin ya da klasik seçim ittifaklarının da ötesine götürülmeli, demokrasiden yana olan herkesi, her seçmeni kapsamalıdır. Demokrasi için tam anlamıyla toplumsal bir seferberliğe ihtiyaç vardır. Artık İstanbul seçimi, yalnızca İstanbulluların sorunu olmaktan çıkmış, tüm Türkiye’nin demokrasi sorunu haline gelmiştir.

Vicdan seferberliği
YSK’nin kararı, yurttaşın, seçmenin; sandığa, sandık sonuçlarına, ilgili kurum ve kuruluşlara olan güvenini zedelemiştir. Seçimi kazanmış Ekrem İmamoğlu’nun kişiliğinde büyük bir haksızlık ve mağduriyet oluşturmuştur. Bu mağduriyet o kadar büyüktür ki, iptal kararı iktidar partisine yakın birçok çevrenin ve seçmenin de içine sinmemiştir. Kamunun vicdanında derin yaralar açmıştır. Bu aşamadan sonra, Ekrem İmamoğlu, yalnızca Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) değil, demokrasiden yana herkesin ortak adayı haline gelmiştir.
Şimdi yapılması gereken, 23 Haziran’da bu büyük haksızlığın, mağduriyetin giderilmesi ülkemizde millet iradesine yapılan müdahalenin boşa çıkarılmasıdır. Bunun için de seçmenin, halkın vicdanı ayağa kaldırılmalı ve seferber edilmelidir.
23 Haziran seçimine kadar tüm Türkiye’nin gözü kulağı İstanbul’da olacaktır. Ülkenin dört bir yanından yurttaşlar, İstanbul’da oy kullanacak seçmen, akrabasına, yakınına, dostuna ulaşmalı ve oyunu ‘demokrasi’ doğrultusunda kullanmasını istemelidir.

Algı oyunlarına gelmemek
Aslında iktidar çevreleri de, Ekrem İmamoğlu’nun yaşadığı mağduriyetin ve haksızlığın halkta, seçmende karşılık bulduğunu görüyor. Bu nedenle de ‘mağduriyet’ olgusunu tersine çevirmeye, kendileri için bir ‘algı’ya dönüştürmeye çalışıyorlar. Zorlama ‘seçim çalındı’ suçlamalarını yaygınlaştırma gayretleri işte bu nedenledir. Oysa gerçekler balçıkla sıvanamaz.
İktidar çevresinin temel taktiği, İmamoğlu’nu polemik ve savunma çizgisine yönelterek kendi sahalarına çekmektir. Böylece, İmamoğlu’nun 31 Mart öncesinde izlediği, kendine has özgün propaganda çizgisinin ve barış, uzlaşı, herkesi kucaklama dilinin kaybolmasını ya da etkisinin azalmasını amaçlıyorlar.
İktidarın bir başka algı oyunu, İstanbul’da yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımızı hedefliyor. Yeni söylemlerle onların kafası karıştırılarak, tercihlerini değiştirmeleri ya da en azından sandığa gitmemeleri isteniyor. Böylece, demokrasi için oluşan geniş muhalefet birlikteliğinde gedikler açılması amaçlanıyor. Bütün bu oyunlar için her türlü yöntem denenecek ve algı oluşturulacaktır.
Bu oyunlara gelmemek ve işi çok daha sıkı tutmak gerekiyor. 23 Haziran süreci, ana muhalefet CHP ve diğer muhalefet bileşenleri için önemli bir yeni sınav olacaktır.
İstanbul seçiminde yaşanan mağduriyet, ülkemizde yeni ve umutlu bir dönemin başlangıcına dönüştürülebilir ve dönüştürülmelidir. Ülkemizin ve halkımızın aydınlık geleceğine uzanacak yol, demokrasi için gerçekleştirilecek böylesi bir dönüşümden, birliktelikten ve seferberlikten geçiyor. Kısacası, umudu büyütmek ve hayatın her alanında örgütlemek gerekiyor.  

MEHMET ŞAKİR ÖRS



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları