Özdemir İnce

Cehalet bilimi cehaletin bilimi (12)

29 Kasım 2020 Pazar

AKP, Türkiye’yi tuzağa düşürdü. Necmettin Erbakan’ın kurduğu dört Milli Görüş partisi Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştı: Milli Nizam Partisi (1972), Milli Selamet Partisi (1980), Refah Partisi (1998), Fazilet Partisi (2001).

14 Ağustos 2001’de AKP kurulurken “Biz tarihten ders aldık ve Milli Görüş gömleklerini çıkardık” dediler. Bu, senaryosu yazılmış bir tuzaktı. Benden önce başkası var mı bilmem ama ben bu tuzağa düşmedim. 16 Eylül 2001 günü Hürriyet gazetesindeAK Parti’nin Kolektif Aklı” (*) başlıklı bir yazı yayımladım. Kuruluşundan bir ay sonra.

***

R.T.Erdoğan 26 Ağustos 2001 tarihli Akit gazetesinde bir soruyu şöyle yanıtlıyordu: 

“Bu benim tek başına karar verebileceğim bir konu değil... Az önce de söyledim. Biz kolektif aklın temsil edildiği bir parti olacağız... Bu konu gündeme gelirse oturup kendi aramızda konuşuruz...”

Benim 16 Eylül 2001 tarihli yazım da şöyle bitiyor:

“Ortak (Kolektif) Aklın vardığı noktayı en iyi Erbakan Hoca belirliyor ve ‘Lidere itaat farzdır’ diyor. ‘Ortak Akıl’, demokrasilerde değil, teokratik düzende, faşizmde, totaliter rejimlerde geçerlidir.”

Bu tarihi öneme sahip çok önemli yazı birçok kitabımda yer alır: Pazar Yazıları, Edebiyat ve Siyaset Olarak Hayat, Başyücelik Devleti, Ortak Akılsızlık Halleri... İnternette de var.

“Ortak Akıl”, R.T.Erdoğan’ın aklıdır.

***

“Ortak Akıl”, Cumhuriyet toplumunun hafızasına kazınmış, genlerine işlemiş Cumhuriyet devrimlerini kaset siler gibi silmek, Cumhuriyet vatandaşının tersi, mürteci bir birey, ümmet kimliği yaratmak istedi. İstedi ama karşısında yapısı ve çatısı çağdaşlaşmış bir ulusal devlet ve onun kul iken özgür vatandaşa dönüşmüş bir halkı vardı.

Kuvvetler ayrılığının yargı ilkesi (adliye), hükümet (yürütme) karşısında önemli bir engeldi: 

Demokratik seçim sonunda kazanırsan yasamaya egemen olup hükümet oluyordun. Oluyordun olmasına ama Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve mahkemeler ile yargı erki denetimi karşında canavar gibi duruyordu; Meclis’te çıkardığın yasaların Anayasa Mahkemesi’ne, yaptığın işlemlerin Danıştay’a takılmaması gerekiyordu. Bu engeller FETÖ ortaklığı sayesinde oya işler gibi ortadan kaldırıldı. Türlü yollarla yazılı ve görsel basının yüzde doksan beşi ele geçirildi. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay ele geçirildiği için anayasa ve özel yasasına karşın Tevhid-i Tedrisat Kanunu felç edilip ilk ve ortaöğretim dinselleştirildi.

Bol miktarda ve kalitesiz üniversiteler açıldı, buralarda kalitesiz ve liyakatsiz mezunlar üretildi. Hazine ve belediye kasalarından vakıflar ve dernekler beslendi. Ve türlü yollarla köpeksiz bir köy yaratıldı. Yaratıldı ama...

***

Ama fikri iktidar yaratılamadı. Yaratılamadı, çünkü karşılarında yüz yıllık kültürel imecenin yarattığı fikri ve vicdanı hür, kaynaşmış bir aydın kitle ve entelektüel birikim vardı. 1910, 1920 doğumlular kalmamıştı, 30’lular tükenmek üzereydi ama artık bunların aileleri, çocukları ve torunları vardı. Düşünce, araştırma, bilim, sanat, iletişim, yönetim, tasarım alanında onlar egemendi. Edebiyat ve sanatta (tiyatro, opera, bale, resim, sinema, müzik vb.) alanlarında bunlar egemendi. Bu alanlarda var olabilmek için demokratik, laik, özgür ve bağımsız beyinli (zekâlı), barışcıl zihinli ve yürekli olmak gerekiyordu. Lidere itaatin değil, özgür ve bağımsız düşüncenin “farz” olduğuna, daha doğrusu gerekli ve zorunlu olduğuna inanan bireylerden oluşan bilinçli ve çağdaş bir toplum katmanı... Bu katmanın çoğunluğu muhalefeti temsil ediyor.

***

Zekânın (aklın) analitik ve eleştirel düşünme yetisinden yoksun, dindar ve kindar bir kitle yetiştirmek istiyorlardı. Yetiştirir gibi oldular. Oldular ama karşılarında ve ellerinde takvimin bin yıl gerisinde, düşünme eksikli, çağdaş dünya karşısında aciz, birbirinin benzeri robotsu bir yığışım vardı. Petrol ve doğalgazın zengin gücünden yoksun, kurtuluşu din ve paranın gücüne bağlamış, muktedir ama ezik ve özürlü bir toplum katmanı... Bu katmanın tamamı iktidardan bir şey bekliyor.

***

Bu dizi bu yazı ile sona eriyor. Ama sırada “Cumhuriyet’in Altın Çağı var.

***

NOTA BENE (Bir mesajdan esinlenerek): 19 yıl geriye gidebilsek 100 yıl ileri gitmiş olurduk!

-----------

(*) Ö.İnce, Pazar Yazıları, Gendaş Yayınları, 2002, s. 238.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları