Gelsin Paralar!

11 Temmuz 2014 Cuma

İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan, 5 Temmuz 1967’de “Gazze’yi İsrail topraklarına kattıklarını” açıklamıştı! O gün bugündür Filistin’in Hamas’ı ile kapışıp duruyor. Cumartesi günü, o açıklamanın 47. yıldönümüydü.
Cumartesiden bu yana yaşanan kapışmada Filistin’in attığı füzelere yanıt İsrail jetlerinin bombalamalarıyla geldi. Filistin’de, aralarında çoluk çocuğun da bulunduğu 82 sivilin öldürüldüğü bildirildi.

***

Anımsayalım! Türkiye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve sıfır siyasacı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yönlendirmesiyle 2010’da Gazze’ye yardım götüren Marmara gemisi İsrail’in askeri baskınıyla karşılandı, gemide ölümler yaşandı.
Erdoğan, “Bu konu, İsrail ile ilişkileri nasıl etkileyecektir” sorusuna, “Bizim zaten ilişkilerimiz diye bir şey kalmadı ki, hangi ilişkiyi soruyorsunuz!” dedi.
Aradan iki yıl geçti. Basında Erdoğan’ın gövde gösterisi için Gazze’ye gideceğine ilişkin haberler yayımlanmaya başladı. Hatta sıfırcı bakan, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’ye “Erdoğan’ın Gazze’ye yapacağı ziyaretin, İsrail-Filistin barış süreci çerçevesinde Filistin topraklarındaki güçler dengesine ve El Fetih ile Hamas arasındaki ulusal barış sürecine olumlu katkı yapacağını” söyledi. Kerry ise “Erdoğan’ın, ziyaretini ertelemesinin iyi olacağını düşünüyoruz!” yanıtını vermişti.
Geçen yıl Erdoğan, AKP’nin grup toplantısında “Gazze ziyaretini Gezi olayları nedeniyle ertelediğini” söyledikten sonra eklemişti: “Gazze hazır… Her an sürpriz yapabiliriz!” Gruptan “ziyaretin, önemli yıldönümü 5 Temmuz’da olabileceği” haberi de sızmıştı.

***

Sonuçta o gün bugündür sürprizini yapamadı! Neden mi?
Erdoğan’ın Gazze’ye gidebilmesi İsrail’den değil, ancak Mısır üzerinden olabilir. Mısır’da geçen temmuzda yaşanan olaylarda Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi devrilmiş, yerine aşırı dinci “Müslüman Kardeşler” karşıtı Abdülfettah el Sisi geçmişti.
Müslüman Kardeşler’i destekleyen bizim “Rabia’cı” imam efendi Sisi’ye karşı çıkınca Gazze gezisi yatmış, Türkiye ile Mısır ilişkileri de sıfırlanmıştı. Tek sıfırlanmayan imam efendinin armatör oğlunun “Marshall Adaları” bayraklı “Safran” adlı gemisiyle ABD’den Mısır’a yük taşıması olmuştu. Daha önce de babasının iktidarının sıfırladığı İsrail’e “Cihan” adlı gemisiyle mal taşımaktan çekinmemişti. İmamın ailesinde “siyaset” başka, “para” başkaydı!

***

Yalnızca imam efendinin armatör oğlu mu İsrail’e yük taşıyordu? Aydınlık gazetesinin dünkü haberine göre Gazze’yi bombalayan İsrail jetlerinin yakıtlarını Türkiye satıyordu.
Gazete, İskenderun ve Mersin limanından yola çıkan gemilerin Ataş Rafineri’sinde “jet yakıtına” dönüştürülen petrolü Hayfa Limanı’nda boşalttığını gösteren çeteleyi de açıkladı.

***

Kahve ocaklarında çaycılar “Paralar, bozulmasın aralar!” diye bağırarak müşterilerden para toplarlar. Yöneticilerimiz ise bu sözü “Bozulsun aralar, gelsin paralar!” diye değiştirdiler.
Bir an düşünün! Erdoğan cumhurbaşkanı, Davutoğlu başbakan, gölgedeki Ömer Çelik Dışişleri Bakanı olmuş! Düşünmek bile istemiyorum!

TRT mi, RTE mi? 
1960 öncesinde Türkiye’de televizyon yoktu, yalnızca devlet radyosu vardı. Demokrat Parti’nin Başbakanı Adnan Menderes radyoda saatlerce konuştukça konuşur, karşıtları CHP’den İsmet İnönü’ye ve MP’den Osman Bölükbaşı’ya neredeyse bir saniye bile söz hakkı verilmezdi. O günleri iyi bilirim. Sonuçta Menderes asıldı, İnönü ve Bölükbaşı rahmetle anılır oldular.
Ancak 60 sonrasında İnönü ve Bölükbaşı’nın katkılarıyla Kurucu Meclis’te kabul edilen özgürlükçü anayasa gereği “özerk kamu tüzelkişiliğini” öngören yapılanmayla 1964’te “Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT)kuruldu.
Bu kez devreye 12 Mart 1971 muhtırası girdi, “özerkliğine” son verilen TRT “tarafsız kamu iktisadi kurumuna” dönüştürüldü. 12 Eylül 1980’den sonra iş çığırından çıktı. 1989’da Başbakan Turgut Özal’ın oğlu Ahmet ile bugün milyarları ile sürgünde yaşayan Cem Uzan ilk özel TV olan “Star’ı” kurdular. Sonraları özel TV’ler mantar gibi çoğaldı.
Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde, TRT ve özel kanallardaki yayınları “kamu yararına” denetlemek amacıyla, siyasal parti temsilcilerinin de üye oldukları “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) iyi niyetle 1994’te kuruldu.

***

Yıl 2014… RTE başbakan, özür dilerim cumhurbaşkanı adayı… Özel TV’ler, yandaş TV’ler, çıkardaş TV’ler seçim yasakları başlayıncaya değin RTE’ye istedikleri kadar süre ayırabilirler. Ancak bir kamu kuruluşu olan, senin-benim vergilerimle yayın yapan TRT, adaylar arasında tarafsız olmak zorundadır. Oysa 4-6 Temmuz tarihleri arasında üç gün boyunca TRT, üç ayrı kanalda RTE’nin seçim konuşmalarına 533 dakika ayırdı. Öteki adaylardan Ekmeleddin İhsanoğlu 3 dakika, Selahattin Demirtaş ise ancak 45 saniye haber olabildiler!
TRT, 60 öncesinde Menderes’in radyo günlerini anımsatırcasına, artık RTE olmuştu.
Bu oluşum RTÜK’ün gündemine taşındı. 4.5 saatlik toplantıda TRT’ye ceza verilmesini isteyenlere AKP’li üyeler, yandaşlar ve çıkardaşları karşı çıktılar. Tartışmalarda TRT de RTE de kazandı.
Bir zamanlar ünlü bir plak şirketi vardı. Adı “His Master’s Voice (Sahibinin Sesi)” idi. Bir köpek, gramofon önünde duruyor, plaktan çıkan sahibinin sesini dinliyordu. Plaklar da “The symbol of supremacy (Egemenliğin Simgesi)adıyla reklamlara yansıtılıyordu.
Günümüzde egemenliğin sesi ile Türkiye’de halk köpek yerine konuluyor. Az gittik, uz gittik, döndük dolaştık 50-55 yıl öncesine gittik…

Bir Not: “Uluslararası Arkeoloji Çalıştayı” yazılarını sürdüreceğim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları