Dev tehditler çağındayız... Yeni tezlerle yeni sosyalizm mümkün mü?

18 Kasım 2022 Cuma

Kriz kâhini Nouriel Roubini’nin dediği gibi dev tehditler çağı içindeyiz: küresel ısınma, kapıdaki yeni pandemiler, nükleer savaş tehditleri, küresel durgunluk, popülist rejimlerin ivme yapması... Bu noktaya öyle birden gelmedik. 

Neoliberal politikaların hem gezegen hem de insanlık üzerinde büyük tahribatlara yol açarak sürdüğü bir küresel düzen yıllardır sürüyor. Hızlı büyüme ve tüketim üzerine inşa edilen bu politikalarla dünya ekonomisi 100 trilyon dolar büyüklüğüne erişti. Yaklaşık iki bin yılda gelinen toplam gelir düzeyi (küresel GSYH) sadece son 20 yılda ikiye katlandı. Hem ülkeler arasında hem de ülkelerin kendi içinde gelir eşitsizliği ve adaletsizliği çok arttı. Kutuplaşmalar körüklendi. Sadece bu kadar mı? Çevre duyarlılığı, etik değerler de büyük oranda aşındı. İnsan eliyle doğa tahribatı ürkütücü boyutlarda. Tüm bunlar kapitalizmin yeniden sorgulanmasına neden oluyor. Artık en liberal kesimler de bile farklı arayışlar tartışılıyor. Sol partiler ise tüm dünyada çözüm üretmekte zorlanıyor. 

Peki ya sosyalizm? Gerçekten artık tamamen ölü bir kavram mı? Evet yanlışlarla dolu örnekleri yaşadı insanlık. Ama ya yola çıkış felsefesinde bir sorun varsa? Peki bu sorunlar ortaya konsa, çağımızın koşullarını göz önünde bulundurarak oluşturulacak yeni tezler çerçevesinde sosyalizmin geleceği olabilir mi? 

YENİ AYDINLANMA VE SOSYALİZM 

Soru önemli. Bilim tarihçisi Osman Bahadır neredeyse ömrünü adadığı bu konuyu “Yeni aydınlanma ve Sosyalizm” başlıklı kitabında tartışmaya açtı. 55 sayfalık kısa bir kitap. Okurken hepimizi aynı zamanda büyük bir hesaplaşmaya davet ediyor.

Tabii şunu vurgulamalıyız. “Kapitalizmin ve sosyalizmin yapısı ve geleceği” devasa büyüklükte bir konu. Osman Bahadır’ın kitabı Marksizmin ana tezlerinden biri olan tarihsel materyalizm tezinin eleştirisinden hareket ederek sosyalizmin geleceğine yeni bir bakış açısı geliştiriyor. Bunu yaparken de kapitalizmin ve sosyalizmin yapısal özelliklerini ve dünyanın dünkü ve bugünkü durumlarını inceliyor. 

Bahadır kitabının amacını yeni bir eleştirel genel çizginin oluşturulmasına katkıda bulunmak olduğunun altını çiziyor. 

Kapitalizmin “kâr oranını arttırma ve bunu yapabilmek için sömürme” üzerine kurulu temel yasasından başlayarak kapitalizmin yapısını özetlediği ilk bölümde Bahadır “Kapitalizm yayılmadan yaşayamaz ama yayıldıkça da sonuna yaklaşır. Kapitalistin asıl hedefi elde edeceği maksimum toplam kâr miktarıdır. Bu nedenle üretimi arttıracak teknolojik yenilikleri destekleyebilir ve yeni yatırım alanları ve pazarlara ele geçirmenin peşine düşer” diyor.

Bahadır’a göre kapitalizmin sonu ekonomik olarak iki şekilde gelebilir. Birincisi yayılmasının önüne set çekilerek. Bu ancak sosyalist ülkelerin coğrafi bakımdan mutlak engeller koyması ile gerçekleşebilir. İkincisi enerji ve hammadde kaynaklarının insan kaynaklarının ve doğa yaşamının sürdürülebilmesinin sınırlarına gelindiği için sistem olarak iflas etmesidir. Çünkü kapitalizm kârsız yaşayamaz. 

TOPLUMLARI EN ÇOK NE DEĞİŞTİRİR?

Sosyalizm tek bir ülkede kurulabilir çünkü kapitalizmin aksine ekonomik olarak sömüren ve sömürüle ilişkisine dayalı değildir. 

Kapalı bir sömürü sisteminde, birileri fakirleşmeden diğerleri zenginleşemez. Ama sömürü sistemi diğer uluslara yayıldığında merkez ülkenin sermayedarları kendi işçilerini çok fakirleştirmeden zenginleşebilirler. 

Bahadır kitabında el emeğinin tarihteki yerinden başlayarak, sanayi devrimi, buhar devrimi ve dijital çağı bu kapsamda ele alıyor. Bunu yaparken “Bilim ve Teknolojinin gücü belirleyici midir?” sorusunun yanıtını arıyor. 

Başta da dediğim gibi Bahardır sorularla konuyu derinleştiriyor. 

Toplumları en çok ne değiştirir? Bilim mi, teknoloji mi, felsefe mi, fikir akımları mı, siyaset mi, ekonomi mi, sanatlar mı, savaşlar mı? Bilim ve demokrasi arasındaki ilişki nedir? 

Sovyetler Birliği neden yıkıldı? Sovyetler Birliği’nde devlet terörün sonuçları ne oldu?

NEDEN MARX YANILDI?

Osman Bahadır’ın savı şöyle: Marx, işçilerin nüfusunun giderek artması ve sermayenin de giderek merkezi şekilde yoğunlaşması sonucunda sosyalizmin kaçınılmaz olarak kurulacağını düşünüyordu. Tarihsel materyalizm düşüncesinin o günlerdeki doğal sonucudur bu yaklaşım. Çünkü Marx, ekonomik gelişmenin insanların iradeleri dışında gerçekleştiğini düşünüyordu.

Ancak bu görüş, tarihsel gelişmelerin gösterdiği gibi sadece bir dogmadan ibarettir. Ve Marx’tan sonra gelen sosyalist düşünürler de bu dogmayı sürdürmüşlerdir. 

Sovyetler Birliği bu dogmatizmin etkisinden sıyrılsaydı, bilimsel zihniyeti ve demokrasiyi yerleştirmeye çalışsaydı bunu başarabilir miydi? 

Bahadır “İçinde bulunduğumuz çağda sosyalizm, ancak halklar istediği, insanlığın ve doğanın kurtuluşunu sosyalizminde gördükleri zaman ve ancak sosyalizmi kurmaya ve yaşatmaya yetecek kültürel düzeye sahip oldukları zaman kurulur” diyor. 

Konu Bahadır’ın en başta belirttiği gibi tartışmaya açık. Zaten istenen ve beklenen de bu. Kitabın da sadece www.herkesebilimteknoloji.com sitesinde e-kitap olarak bulunduğunu belirtelim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları