Rusya’dan sonra Almanya... Peki ya ekonomi?

03 Haziran 2016 Cuma

İşin en kolayı tepki vermek. Bol keseden atıp tutmak, tehditler savurmak... Almanya’da, Federal Meclis’in “soykırım” iddialarını tanıyan yasaya onay vermesinin hemen ardından hükümet çevrelerinden veryansın çığlıkları, yaptırım tehditleri başladı. İyi, tamam, tabii sessiz kalınmasın da, AKP’nin kamu diplomasisi konusundaki beceriksizliği ve bilgisizliği neden sorgulanmıyor? Dünya kamuoyunda hayli uzun bir süreden beri Türkiye ile ilgili haber ve yorumların hemen hepsi olumsuz. Erdoğan’ın otoriterliği, demokrasiden nasıl uzaklaşıldığı, ekonominin nasıl kırılgan olduğu... Buna bir de Ermeni meselesi konusunda bir iki küçük göstermelik hamlenin dışında bir şey yapılmamasını ekleyin. 
Tıpkı Rusya ile ilişkilerde olduğu gibi Almanya ile de çuvalladık. Türkiye açısından en önemli en stratejik iki ülke. Rusya dün, Türkiye’ye turistik gezi hizmeti satmaya çalışan 23 internet sitesine erişimi yasakladı. 
En fazla ticari ilişki bu iki ülke ile yapılıyor, en fazla turist bu iki ülkeden geliyor. 
Rusya ile yaşanan uçak krizinin bedelini Rusya değil Türkiye ödedi, hâlâ da ödüyor; uygulanan ambargonun maliyetinin 11 milyar doları bulabileceği söyleniyor. Buna bir de terör korkusunu, ardından Almanya ile daha da gerginleşecek ilişkileri ekleyin...
Turizmdeki daralmadan etkilenecek olan şüphesiz Saray ve şürekâsı değil... Zaten özel sektörün yurtdışından sağladığı ve 200 milyarı aşan uzun vadeli borçları, dalgalı döviz kuru yüzünden sallantıda. Bu yazı yazılırken Viyana’da Avrupa Merkez Bankası’nın toplantısı sürüyordu. Faizlerde olası bir yükseltme kararının Türkiye ekonomisine etkisinin olmayacağını söyleyemeyiz. Keza 14-15 Haziran tarihlerinde Fed toplanacak ve yeni faiz kararını açıklayacak. Tahminler faizlerin artırılacağı yönünde. Yine Türkiye’nin bu artıştan etkilenmemesi imkânsız. Yani Türk Lirası’nın dolar karşısında yeni bir değer kaybı kapıda. 
Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi’nin son araştırmasına göre memurların ihtiyaçları için yaptığı aylık harcama tutarı aynı süre içerisinde açıklanan resmi enflasyonun yüzde 11.9 üzerinde gerçekleşti. Bu, şu anlama geliyor: Memurların kendileri ve aileleri için yapmak zorunda olduğu harcamalar, enflasyonun üzerinde zamlanırken, memurlar da zorunlu harcamaları için 2002 yılına göre maaşlarından yüzde 11.9 daha fazla pay ayırmak zorunda kaldı. Yalnız araştırmada bir not daha var. Ailenin zorunlu harcama kalemi olarak gıda, ısınma, kira, ulaşım, sağlık, haberleşme, çevre ve su, ev eşyası, temizlik, giyim, eğitim ve spor harcamaları dikkate alınırken, her ailenin mutlak kullandığı internet ücreti, araç bakım ve yakıt giderleri ile tatil, eğlence ve acil ihtiyaçlar gibi harcamaları araştırmaya dahil edilmedi. Bu kalemlerin de dahil edilmesi durumunda farkın çok daha açılacağı ifade edildi. Bu verileri sadece memurlar olarak değerlendirmeyin lütfen, bu ülkede yaşayan ve tüketen herkesi yakından ilgilendiriyor. 
İlgilendiriyor ama bunun ne kadar farkındayız? Ne kadar haklarımızı savunuyor, ne kadar sorguluyor, ne kadar itiraz ediyoruz? Gezi olaylarının 3. yılını geride bıraktık. Her geçen yıl biraz daha mevzi kaybederek... Peki, bu nereye kadar sürecek?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları