Öztin Akgüç

Canlı duygusallığı

03 Nisan 2024 Çarşamba

Yaşananlar, canlılar arasında duygusal bağ oluştuğunun, oluşabileceğinin kanıtı. Leyleğin 12 yıldır balıkçı kayığına konması bir alışkanlık, içgüdüsel davranış; balıkçının sevinci de gösteri değildir. Balıkçı, kuşkusuz leyleği özlemle, gelmeyecek kaygısı ile beklemiş, görünce de duygu dolu sevinç gösterisine kapılmıştır.

Yaşam boyunca petim olmadı. Hayvansever, hayvan haklarını koruyucu bir etkinliğim olmadığı gibi etkinliğe de katılmadım.

Yıl 1950’li yılların sonları, babam Afganistan Kâbil Üniversitesi’nden döndükten sonra aile İstinye sırtlarındaki evde toplandı. Ben o tarihlerde Maliye Bakanlığı hesap uzmanıyım, ailemle birlikte yaşıyorum. Vapur seferleri düzenli, vapurla Karaköy’e iniyor, genelde vapurla dönüyorum. İstinye sırtları o tarihlerde, tenha boş gibi, yalı yok, bir şase ile bağlantı sağlanıyor. Yukarı şase ile sahil sahil arası bağlantıyı Kerametli Sokak denilen dik yokuş sağlıyor. Kerametli Yokuşu ile evin arası yaklaşık yarım kilometre. Bir akşam alacakaranlıkta eve dönerken, Kerametli Yokuşu’nun sonundan itibaren beyaz, kıvırcık tüylü bir köpekle beraber yürümeye başladık. Eve geldik. Mutfak evin giriş katında. Kapıya yakın buzdolabından “Daisy”ye yol arkadaşı olarak ikramda bulundum. Daisy, Amerikalı ile evli bir arkadaşın köpeklerinin adı idi. Daisy, güzel bir isim, papatya demek! köpek de kıvırcık, beyaz tüylü. Ben de Daisy demeye başladım. Daisy her akşam beni bekliyor, beraber yürüyorüz, ona ikramda bulunuyorum. Bir akşam dönerken Daisy yok. Aradım, soruşturdum. Daisy’i zehirlediler, dediler. Niçin, neden Daisy? Uysal, saldırgan değil. Zehirlemek, hayvanlara işkence, şiddet, sapkınlık, bir psikolojik bozukluğun, rahatsızlığın dışavurumu. Daisy’nin zehirlenmesi Nietzsche’in bir tümcesini anımsattı: “Ben hayvandan niçin korkayım, insandan korkarım.” Vahşi saldırgan olan insan.

İnsanların davranışları farklı, tümünün aynı kümeye, tefeye konulamayacağını düşünürüm. Bir bölümü gerçekten iyi, dürüst, düzgün, yardımsever, tokgözlü, özverili; bir bölümü sözcüğün tam karşılığı “kötü, egoist, dalavereci, şarlatan, istismarcı”. Üçüncü bir bölüm çok yapmacıklı olmaya değil de görüntü vermeye yönelik özentili davranışlı olanlar. Başarısız, rate, ezik, mutsuz, çevre ile barışık olmayan, psikolojik sorunları olan kişilerin, saldırgan, şiddet kullanan, kötü davrananlar olduğunu düşünürüm ama davranış farklılığının, nedenlerinin psikologlar ve filozoflar tarafından irdelenmesi doğru olur.

Son birkaç yıldır Antalya’da bir sitenin üst katında yalnız yaşıyorum. Dairenin mutfağının kapısı balkona açılıyor. Geçen yaz bir akşamüstü mutfakta cırcır böceği sesi duydum. Böcekler hakkında bilgim yok. Cırcır veya ağustos böceği olabilir. Sesleniyor fakat görünmüyor, hareket ettikçe herhalde cırıltı yeniden başlıyor, geceye kadar sürüyor, ses kesiliyor. Böcek gidip geliyor mu, gizleniyor mu bilmiyorum. Her akşam olay yineleniyor. Alıştım, cırcır sesini beklemeye başladım, gelmeyecek diye kaygılanıyorum, duyunca rahatlıyorum. Yaz boyu bir tür dostluk sürdü. Eylülün ilk haftasında bir gece, alışılmışın dışında böceğin cıvıltısı ağaran vakte kadar sürdü, gün ağardığında kesildi. O geceden sonra böcek gelmedi, sesi işitilmedi. O gece böceğin vedası idi. 

Ailenin peti kedidir. Küçük dayımın kedisi “Minnoş”. Dayım hastalanınca Minnoş ne yapıp edip dayımın yanında yatıyor. Hastalık ağırlaşınca ayrılık önsezi mi, sevgi gösterisi mi, güç verme isteği mi bilmem, üstünde yatmaya başlamış.

Eşe gönül bağı ve sevgi “ölümle”, fiziki görüntünün yitirilmesiyle, gaybubetle sonlanmıyor. Özleyiş, arayış duygusu da eklenerek sürüyor. Özleyiş, “Ah yıldızlarla gece yarısı bana bir selam gönderebilsen” Anna Ahmetova.

Duygusallık, zaman zaman hüzün verse de yaşamı anlamlı kılıyor. Dizeler Goethe’den:

“Denizin incileri/ Semanın yıldızları/ Benim, benim kalbimin de/ sevgileri vardır.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları