Öztin Akgüç

Ekonomide temel dengesizlik

29 Mayıs 2019 Çarşamba

Ekonomide dengelenme edebiyatı yapılırken, temel dengesizlik daha da derinleşmekte, ekonomide olumsuz sonuçlar belirginleşmektedir.
Temel dengesizlik ölçütleri konusunda görüş ayrılıkları olmakla beraber, enflasyonun yüksek düzeyde süreğenleşmesi; yüksek enflasyona karşı işsizliğin artması, uzun süreli işsizliğin derinleşmesi, ekonomide durgunluğa karşın cari işlemler açığının sürmesi, cari açık finansmanının kalitesinin düşmesi, Merkez Bankası’nın rezerv kaybı, ulusal paranın değer yitirmesi, bütçe açığı ve nakit açığının büyümesi, tipik temel dengesizlik göstergeleridir.
Dengesizlik uzun süreli ve zamanla ekonomide düzeltici yönde gelişmeler de görülmüyorsa, dengesizlik temel olarak nitelendirilmektedir.
Ekonomide temel dengesizliğin oluşması yanı sıra, mekroekonomik riskler de yaygınlaşmaktadır. Banka kredileri içinde tükeci kredilerinin payının artması, tahsili gecikmiş kredilerin artış eğilimi “hanehalkı borç yükü / hanehalkı gelir oranının” yükselmesi; bankalarda kredi riski yanı sıra kur, faiz piyasa risklerinin de artması; reel sektörün mali yapısının aşırı borçlanma sonucu bozulması; gayrimenkul piyasasında satışların yavaşlaması, konkordato, yeniden yapılandırma gibi iflas ertelemeye yönelik girişimlerin çoğalması, karşılıksız çeklerin büyük boyutlara ulaşması tüm bunlar ekonomide makro risk birikimini göstermektedir. Ciddi önlemler alınmadan, rakamlar süslenerek, gizlenerek, gerçek ne olursa olsun dengelenme sağlanıyor yönünde, bürokratlar, iş insanı olarak nitelendirilenler, sözde uzmanlar finansal okuryazar geçinenler arasında ses yayar bularak algı yönetimiyle sorun çözülüyor izlenimi yaratılmaya çalışılmaktadır. Şair Emrah’ın deyişiyle “beyhude lafla menzil, mesafe alınmıyor.” Dengesizliğe karşı düzeltici önlem almada geciktikçe, bozulma ivme kazanıyor, düzeltmenin maliyeti giderek artıyor. Bu maliyet artışı, dış kaynak sağlamada derhal görülüyor. Finansal piyasalarda risk göstergesi kredi temerrüt swapı (credit default swap - CDS) primi hızla yükseliyor. Borç verenler, kredi risklerini, sigorta şirketleri ve benzeri finansal kurumlara prim ödeyerek devrederken, ödedikleri primi kendi müşterilerine yansıtıyorlar. CDS’nin 150-200 baz puan olması (100 baz puan yüzde “1”) normal karşılanırken, ülkemiz CDS’sinin 450-500 baz puan arasında dalgalanması, yurtdışından sağlanan kaynak maliyetini artırmaktadır. Firmaların mali yapılarının bozulma hızı, önlem alınmadıkça ivme kazandığından, finansal istikrarsızlık piyasalara henüz tam yansımamıştır. Ekonomik durgunluk içinde enflasyon-devalüasyon sarmalı, geçişkenliği sürdükçe bankaların ve büyük firmaların sorunları daha da netleşecek, ülkemizde de “batmasına izin verilmeyecek büyük kuruluşların” kamu tarafından kurtarılması gündeme gelecektir. Göstergeler, Türkiye’nin henüz en kötüyü geride bırakmadığı yönündedir.
Temel dengesizlik, sonuçta “kemer sıkma” olarak nitelendirilen politikaların izlenmesini, IMF’ye başvurarak, IMF’ye başvurmadan da izlenmesini zorunlu hale getirmektedir.
Temel dengesizliğin derinleştiği bir ortamda, Merkez Bankası’nın her derde deva olması beklenmemekle beraber, Merkez Bankası’ndan zaman tutarsızlığı tuzağına düşmeden, söylem uygulama tutarlılığı sağlayarak şeffaf davranarak, kamuya, piyasalara güven vererek etkenliğini artırması, enflasyonu düşük tutma hedefinden ödün vermemesi, banka kredilerini selektif önlemlerle yatırımları ihracatın finansmanına yönlendirmesi, tüketici kredilerini kontrol etmesi, dengesizliğin en azından derinleşmesini engellemesi beklenir.
Başarısız yönetimlerin son başvurma merciinin ne yazık ki IMF olduğu dikkate alınmalıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları