Öztin Akgüç

Güven bağının kırılması

01 Mart 2023 Çarşamba

Bireylerin birbirlerine, devlete, kurumlarına güvenmeleri toplum yaşamının çimentosudur. Toplumda güven bağının kırılması, fay hattının kırılmasından daha tehlikelidir. Ülkede bağımsızlık savaşından bu yana başlayan ayrışma vardı. AKP, geçmişi kötüleyerek, küçümseyerek, yersiz övünerek, ülkenin kaynaklarını keyfi şekilde israf ederek, yandaş besleyerek, eleştirenleri ötekileştirerek, ayrım yaparak, güven çatlağını genişletti hatta güveni kırdı. Bu kırılışın etkilerini, ne yazık ki deprem felaketiyle de yaşıyoruz.

Deprem ve şiddeti duyulur duyulmaz, vatandaşın çok büyük bölümünde “Ne yapabiliriz, nasıl yararlı olabiliriz?” duygusu başladı. Doğal olanı devlet kurumlarına; AFAD’a, Kızılay’a güvenerek yardım sağlamaktır. Vatandaşın önemli bir bölümü güvenini yitirdiğinden doğrudan yardıma kalkıştı ya da devlet kurumları değil STK’leri tercih etti. Yardım kime ulaşacak, kimlerin elinde kalacak, kimin ya da kimlerin propaganda aracı olacak kaygısı ile bazı vatandaşlar da yardımdan kaçındı. Yardım tutarı, çok daha fazla olabilirdi.

Deprem fırsat da yarattı. Krizi fırsata çevirmeyi beceri olarak gören bir etik anlayışı depremi de fırsat olarak gördü. Bir parti başkanı ilk beyanat olarak, şahsi mal varlığından AFAD’a bağış yaptığını duyurdu, özel yardımların, belediyelerin yaptığını duyurdu, özel yardımların, belediyelerin yaptığı yardımların menşei, kaynağı değiştirildi, seçimin ertelenmesi talebine değin uzandı. Dış yardımlar, bunların kullanılışı, dağıtımı da bir etkinlik, beceri göstergesi oluşturacak, deprem varsılı da yaratmayalım. 

Dış ülkelerde sanatçılar, sporcular, STK’ler yardım kampanyaları başlattılar. Önemli meblağlara ulaştığı açıklanan yardımlarda tercih, güven; resmi kurumlara değil, STK’lere oldu. Özür dilerim bu yardımların da üstüne çökülür kaygısı yaşanmaya başlandı, güven yitirme, bağışları da olumsuz etkiliyor; Birleşmiş Milletler’in yardımının dağıtımı da ayrı bir güven göstergesi olacak. Yardım ayni olabilir ve denetimle yapılabilir.

Depremden kareler gerçekten yürek burkucuydu. Hepsini aktarma olanağı yok. Volkan Demirel’in gözyaşları, Karsu Dönmez’in türküsü etkileyici karelerdi. Volkan Demirel’in aktif sporculuk döneminde de sosyal yardımlar yaptığını okuyorduk. Demirel’de acının, ızdırabın, çaresizliğin, öfkenin, içten gözyaşlarını gördük. Gösteriş timsah gözyaşı değildi. Kuru, klişe, rahmet, acil şifalar dileme, taziye, başsağlığı iletilerine kıyasla duygusallığıyla etkileyiciydi. 

Karsu Dönmez’in Neşet Ertaş’ın “Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen” türküsünü seslendirmesi, depremin acısını yansıtan ağıttı. Gerçekten “Neredesin sen”? Çok özlenecek, aranacak, ne yazık ki ses gelmeyecek, ağlanacak, zaman duracak...

Toplum olarak başarılı olmak istiyorsak değer yargılarının, davranışların değişmesi gerekir.

Kişi, övme, övünmeyle, destekle, karşılıklı çıkar ilişkisiyle değil, nitelikleriyle, topluma yararlı olduğu sürece değer kazanmalıdır. Birey kişisel çıkarı için değil toplumun yararı için de özverili davranmalıdır. Olumsuzluklardan, engellerden, tehditlerden yılmamalı, mücadeleci olunmalıdır. Çevreye ve başkalarının haklarına saygı gösterilmeli, gerektiğinde savunulmalıdır. Doğru, dürüst, tutarlı davranılmalı, gösterişten kaçınılmalıdır. Egemenlik hakkı korunmalı, ödün verilmemeli, sorumlulukla kullanılmalıdır. Doğru ve temiz işlerin  hep düzgün, ölçülü, ağırbaşlı davranışlarla gerçekleştirilebileceği ilkesi benimsenmelidir.

Ülkenin, gösterişçi, özsever değil, gerçekten insan, doğa, vatansever, kamu yararı gözeten, dürüst, iyi niyetli, yapıcı, Mustafa Kemal Paşa tanımıyla “şayan-ı itimat zevat”a ihtiyacı vardır. Kırılan güven fayı böyle onarılır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları