Şahin Aybek

Deprem sonrası okula dönüşte okul öncesi öğretmenlerini neler bekliyor?

28 Şubat 2023 Salı

İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Sevcan YAĞAN, Dr. Öğrt. Üyesi Emine Hande Aydos ve Dr. Öğrt. Üyesi Fidan Güneş Gürgör Kılıç ile deprem sonrası okula dönüşte okul öncesi öğretmenlerini nelerin beklediğini konuştuk.

“Yerleşme aşamasında çocuğun yeni eğitim ortamında bulunması, ortama ve yeni duruma alışmasını kolaylaştıracak serbest oyunlarla süreç yürütülebilir. Öğretmen, okullar açıldıktan 2-4 hafta sonra, sınıf gözlemlerine dayalı olarak çocukların deprem sürecinde yaşadıkları ile ilgili yaşantıları ortaya çıkarabilecek, çocuğun özgün duygusunu ifade etmesine olanak sağlayacak drama etkinlikleri planlayıp uygulayabilir.”

“Çocuk sınıfa gelmeden önce öğretmen sınıftaki diğer çocuklara ve ailelere yeni gelecek arkadaşları hakkında bilgilendirme yapıp yardım isteyebilir. Sınıfa yeni dahil olan çocuk, hem deprem deneyimi yaşadığı hem de yeni bir ortama girdiği için diğer çocuklardan daha fazla kaygılı olabilir.”

“Eğer özel gereksinimli çocuk sınıfa nakil geldiyse ailenin taşınma süreci, şu anki durumu, gereksinimleri, çocuğun deprem öncesi rutinleri (yapmayı sevdiği etkinlikler, oynamayı sevdiği oyunlar/nesneler),çocuğunun okula başlayıncaya kadarki süreç içerisindeki özel eğitim sürecinin bilinmesi ve deprem sonrası özel eğitim hizmetlerinden ne kadar faydalanabildiğini, kullandığı ilaçlar/cihazlar var ise bunları kullanmaya başlayıp başlamadığı konusunda bilgi edinilmelidir.”

(Doç. Dr. Sevcan YAĞAN)

6 Şubat 2023 tarihinde ve 10 ilimizi etkileyen büyük bir deprem yaşandı. Deprem bölgesinde ise okullar 1 Mart itibari ile kademeli olarak açılmaya başlanacak. Bu süreçte bölgede görev alan öğretmenlerin desteğe ihtiyaç duyabilecekleri  pek çok konu bulunmakta. İlk olarak yaşanan deprem sonrasında çocukların okula uyum süreci ve bu süreçteki planlamalar oldukça önemli. Özellikle bu bölgelerde görev yapan okul öncesi öğretmenleri nasıl bir yol izleyebilirler?

(Doç. Dr. Sevcan YAĞAN) Bireyin yeni ortama ve duruma hazırlanma, yerleşme ve bütünleşme aşamalarına adapte olmasını kolaylaştıracak uygulamaların yapılması önem taşımaktadır. Yerleşme aşamasında çocuğun yeni eğitim ortamında bulunması, ortama ve yeni duruma alışmasını kolaylaştıracak serbest oyunlarla süreç yürütülebilir. Öğretmen, gerek bireysel gerekse küçük gruplar halinde oyun oynayan çocukların oyunlarına müdahil olmamalı yalnızca dahil olmalıdır. Buradan kasıt, öğretmenin olabildiğince çocuğun yönergelerine, rol paylaşımına, kurallarına uyması ve çocuğun oyunu yönlendirmesine izin vermesidir.

İster çocuk sınıfa ilk defa dahil olmuş olsun isterse de geçmiş dönemdeki sınıfına devam ediyor olsun çocuğun depremden etkilendiği göz önünde bulundurulduğunda, çocuğun sürece uyumunu kolaylaştırmak, gerek ebeveynin çocuktan ayrılmak istememesi gerekse çocuğun ayrılık kaygısı yaşamasının önüne geçmek için, ilk zamanlar ebeveyn (ebeveyn kaybı varsa çocuğun bakımını üstlenen kişi) ile kısa süreli sınıfta vakit geçirmesine, oyun oynamasına izin verilmesi okula ilk defa başlayan çocuklarda olduğu gibi, evden bir oyuncağını getirmesi ya da okuldan istediği bir oyuncağı almasına izin verilmesi, ebeveyninin fotoğrafının yanında bulunması, ebeveynin sınıfın dışında çocuk ile göz teması kuracağı bir yerde bekletilmesi, çocuğun sınıfta kalış süresinin kademeli olarak artırılması gibi yöntemler denenebilir. Gün içerisinde yürütülecek etkinlikleri ve günlük akışı çocuklar ile paylaşmak (güne başlama etkinliğini etkin bir şekilde kullanmak) onların hazır bulunuşluklarını pozitif olarak etkiler ve kaybettikleri kontrol duygusunu tekrar kazanmalarına yardımcı olur.

Çocuk hem yeni ortama hem de yeni duruma kendi hızında uyum sağlayacaktır ve  öncelik çocuğun sosyal-duygusal açıdan güvende ve rahat hissetmesini sağlamaktır. Bu süreçte, okul öncesi eğitim programındaki rutin etkinliklerin uygulanması öncelikli değildir. Öğretmen, yapılandırılmamış, çocuğun duygusunu ortaya çıkaracak, akışkan, doğal materyallerle serbest oyunlar oynamaları konusunda çocukları zorlamadan yalnızca teşvik etmelidir. Esnek materyaller, oyun hamuru, sanat malzemeleri, kağıt, farklı tür boya, kalem, peluş oyuncaklar ve kuklalar gibi çocuğun kendisini daha rahat ifade edebileceği materyaller tercih edilebilir.Çocukların hassasiyeti gözetilerek sınıf içerisinde oynanan oyunlar ve uygulanan etkinlikler kadar sınıf dışı ve yakın çevredeki doğal ortamların da kullanılması sağlanmalıdır.  Öte yandan, çalıştığımız yaş grubu okuma yazma bilmese de, yine de içeriği öğretmen tarafından önceden kontrol edilmiş çocuk kitapları da çocukların duygularını konuşmalarında fırsat verici materyaller olarak kullanılabilir.

Öğretmen, okullar açıldıktan 2-4 hafta sonra, sınıf gözlemlerine dayalı olarak çocukların deprem sürecinde yaşadıkları ile ilgili yaşantıları ortaya çıkarabilecek, çocuğun özgün duygusunu ifade etmesine olanak sağlayacak drama etkinlikleri planlayıp uygulayabilir. Çocuklar yaşadıkları veya gözlemledikleri travmatik deneyimleri kuklalar ve oyun evlerini kullanarak dışavurum sağlayabilirler. Siren sesi, ışıklı oyuncaklar, polis, ambulans, itfaiye, inşaat oyuncakları gibi oyuncakların okulun ilk 2-3 haftası içerisinde yapılandırılmış etkinliklere özel olarak dahil edilmemesi önerilir. Ancak bu tür oyuncakların çocukların kendiliğinden başlattıkları oyunlarda kullanılmasında sakınca yoktur. Öğretmen burada yansıtıcı bir tutum içinde olmalı, çocuğun oyun davranışlarını ve bu tür oyuncaklarla ilişkisini gözlemeli, çocuğun duygularındaki değişimin farkında olmalıdır.

Tiyatro gösterisi, sinema ve çizgi film izletilmesi gibi kültür-sanat ve moral etkinliklerinden kaçınılması ve acele edilmemesi önemlidir. Çocukların korku, kaygı, üzüntü gibi duygularını ertelemek yerine açığa çıkarmaya yönelik diğer etkinliklerden yararlanmak gereklidir. Uygulanan etkinliklerde kazanmak ve kaybetmek temalarının kullanılmaması, bunların yerine dayanışma ve işbirliği gibi konuların yer aldığı uyum etkinliklerin uygulanması daha uygun olacaktır. 

Okullar ya da öğretmenler, çocukların bilinçlenmesi adına depremle ilgili tatbikat vs. planlamış olabilirler. Ancak, şu aşamada bunun öncesinde olabildiğince çocukları hazırlayarak, somutlaştırarak ve detayları açıklayarak yapılması gerekir. Çocukların endişelerini gidermek için "ne zaman deprem olacağını bilemeyiz ancak deprem anında yapabileceklerimiz konusunda hazırlanabiliriz" şeklinde bir açıklama yapmak iyi olacaktır.

(Dr. Öğrt. Üyesi Emine Hande Aydos)

Okul öncesi sınıflarında şuan mevcut öğrenciler ile birlikte sınıfa yeni dahil olacak pek çok çocuk var. Sınıfa bu dönem gelecek çocukların sürece uyumu ve sınıf ortamına dahil edilmesi için neler yapılması gereklidir? Bu noktada okul öncesi öğretmenleri entegrasyonu sağlamak adına neler yapabilirler?

(Dr. Öğrt. Üyesi Emine Hande Aydos)Çocuk sınıfa gelmeden önce öğretmen sınıftaki diğer çocuklara ve ailelere yeni gelecek arkadaşları hakkında bilgilendirme yapıp yardım isteyebilir. Bu bilgilendirme esnasında acımak, çocuğun yaşadığı olumsuzlukları dramatize etmek sınıftaki diğer çocukların arkadaşlarına acıma, küçümseme gibi olumsuz tutum ve tavır içinde olmalarına neden olabilir. Bu nedenle öğretmen, çocuklara yeni bir arkadaşlarının aralarına katılacağını, daha önce bu şehirde yaşamadığını, belki yaşadığı yeri haritada göstererek, bizim yaşadığımız yere nasıl uyum sağlayabilir? Biz sınıfımızı ona nasıl tanıtabiliriz? Siz onun yerinde olsaydınız, size nasıl davranılmasını isterdiniz? gibi sorularla fikir üretmelerini ve öğretmen olarak kendisine yardımcı olmalarını isteyebilir. Çocuğun sınıfa tanıtılmasında tanışma oyunlarından yararlanılmalı ancak kullanılan oyunun içeriğine dikkat edilmelidir. Çocuğun bireysel özelliklerini ortaya çıkaracak, mesela en sevdiğin renk ne gibi bir soru kullanılarak bir oyun kurmak ailenin tanıtıldığı bir etkinlik yerine daha uygun olacaktır.

Öğretmenin öncelikle çocuk ve ailesi ile ilgili detaylı bilgi sahibi olması önemlidir (ebeveyn kaybı var mı? çocuğa şuan bakım veren kim? kimlerle yaşıyor? güncel ihtiyaçları neler? vs..) Bunun ile ilgili hem çocuğun bakım vereninden hem de çocuğun kendisinden bireysel görüşme ile bilgi alması önemlidir. Edindiği bilgiler doğrultusunda fiziksel çevrenin düzenlenmesi, çocukların ortak ilgi ve yeteneğine göre küçük grup çalışmalarında bir araya getirilmesi hem etkileşimlerini artıracak hem de akran desteği ile birlikte uyum süreçlerini kolaylaştıracaktır. Yeni gelen çocuğun sınıf içi kararlara katılımı, fikir beyanı ve görüşlerini söylemesi teşvik edilmelidir. Okulunuzda diğer okul öncesi sınıflarında görev yapan meslektaşlarınız ile sınıfa yeni gelen çocuklara yönelik aynı doğrultuda tutumlar sergilemek de bütüncül bir yaklaşım yaratılmasında kolaylık yaratacaktır. 

Sınıfa yeni dahil olan çocuk, hem deprem deneyimi yaşadığı hem de yeni bir ortama girdiği için diğer çocuklardan daha fazla kaygılı olabilir. Bu süreç her çocuk için farklı olabilir. O nedenle sabırlı olunması, zorlama yapılmaması sadece teşvik edilmesi ve cesaret verilmesi önemlidir. Çocuğun kademeli olarak sınıfa, arkadaşlarına ve öğretmenine alışması ve ebeveynden ayrılması sağlanmalıdır. Bu nedenle çocuğun ebeveyn kaybı yoksa ebeveyni, ebeveyn kaybı varsa bakım veren diğer kişiler, çocuk sınıf arkadaşları ve öğretmeni ile güvenli bir bağ oluşturuncaya kadar sınıfta belirli zaman kalabilir, sınıfa girmek istemiyorsa koridorda bir süre yanındaki yetişkin ile zaman geçirebilir. 

Çocuklar kadar öğretmenler de yaşanan depremin ardından pek çok kaygı, stres ve negatif durumla mücadele etmek durumunda. Çocukların olduğu gibi öğretmenin de iyi oluşunu sağlamaya ilişkin öğretmenlerimize ne gibi tavsiyeler verebiliriz?

(Dr. Öğrt. Üyesi Emine Hande Aydos) Öğretmen, toplumsal konum itibariyle özellikle beklenmeyen koşullarda kurtarıcı misyonu üstlenmekte ve çalışılan yaş grubu itibariyle okul öncesi öğretmenlerinin rolü çok daha önemlidir. Bu da öğretmenin “şefkat yorgunu” olmasını doğurmaktadır. Şefkat yorgunluğu, herhangi bir travmatik olayın ardından desteğe ihtiyaç duyan bireylere yardım etmenin bıraktığı gerek fiziksel gerekse ruhsal ve zihinsel etkilerdir. Bu durum bireyin çevresindeki kişilere normalden fazla empati göstermesine yol açmakta ve duygusal tükenmişlik, duyarsızlaşma ve yetersizlik duygularına sebep olabilmektedir. Bu nedenle, öğretmenin öncelikle kendi iyi oluş halini sağlaması ve desteklenmesi önceliklidir. Tıpkı, uçaklarda, önce kendi maskemizi sonra da çocuğumuzun maskesini takmamız gerektiği uyarılarının yapılması gibi. Öğretmenin iyi olmadığı durumda, çocukların iyilik hali sağlanamaz. Öğretmenin iyi olma hali için sosyal çevreden destek almak, paydaşlarla işbirliği yapmak, profesyonel desteğe yönelmek gerekebilir. Öğretmenin, günlük rutinlerine yavaş yavaş dönmesi, ilgilenebileceği ya da kendini iyi hissetmesini sağlayacak bir etkinlik bu süreçte yardımcı olabilir. 

Öğretmen, sınıfta duygularını kontrol etmekte zorlandığını hissettiği an, ayaklarını yere basmak, nefes alıp vermek, omuzlarını oynatmak, oturduğu yerden doğrulmak, sınıf içerisinde bir iki adım atmak, su içmek, çevresinde gördüğü nesneleri, duyduğu sesleri saymak gibi beş duyusuna hitap edecek  hareketler yaparak rahatlama sağlayabilir. Okul öncesi sınıflarında teneffüs kavramının olmaması öğretmenin zorlandığı durumlarda mola vermesini engelleyecektir. Bu nedenle duygusal olarak zorlanan öğretmenin ara vermesini sağlamak için sınıflarda yardımcı öğretmen, okul görevlisi ya da velilerden destek alınabilir. Öğretmenin ilk haftalar akademik kaygılar gütmeden, kendilerinin ve sınıflarındaki çocukların iyi oluş halini desteklemeleri, bağ ve temas kurmayı önceliklendirmeleri önerilir.

Bu süreçle beraber çocukların akıllarındaki sorular ve cevaplar da oldukça arttı. Okul öncesi öğretmenleri ve ebeveynler çocuklardan gelebilecek sorulara nasıl yanıtlar vermeliler? Verilen cevaplarda nasıl bir tutum sergilenmelidir? (Doç. Dr. Sevcan YAĞAN)

Yeniden deprem olacak mı? 

Yeniden deprem olup olmayacağını bilmiyorum. Çünkü, bir depremin ne zaman olacağını önceden bilemeyiz. Ama biz şuan güvendeyiz, ben ve etrafındaki diğer yetişkinlerin görevi senin güvenliğini sağlamak. 

Deprem olunca hepimiz ölecek miyiz?

Her deprem şiddetli olmaz. Her depremde her yer yıkılmaz, herkes ölmez. Bazı insanlar ölebilir bazıları ise yaralanabilir ya da sağ kurtulabilir. Bak, sen de depremden sağ kurtuldun, şuan burdasın ve güvendesin.

Bu soruya ek olarak, ölümle ilgili gelebilecek sorularda öğretmenin, çocuğa bakımveren ile süreci işbirliği içerisinde yürütmesi ve çocuğa dürüst ve açık yanıtlar vermesi önem taşımaktadır. Yaş ve gelişimine uygun olarak bir kelebeğin ya da çiçeğin yaşam döngüsünden örnekle ölümü anlatması, çocuğun sorusunu yanıtsız bırakmaması önemlidir. Aksi takdirde çocuk umut beslemeye devam edecek ve sonraki süreçte farklı problemler ortaya çıkacaktır. Bu noktada, resimli çocuk kitaplarında da yararlanarak çocuklar için anlaşılır hale getirebilir. 

Neden deprem olur?

Deprem gök gürültüsü, şimşek çakması gibi bir doğa olayıdır. Ülkemizde ve Dünyanın pek çok bölgesinde depremler olur. Deprem, yer kabuğu içindeki kırılmaların titreşim yapması ve bu titreşimlerin yayılarak geçtikleri yeri sarsmalarıdır. Bazı çizgi filmlerde belki görmüşsündür. Koca dev yürürken o kadar şiddetli ayaklarını yere basar ki, etrafındaki eşyalar sarsılır hatta bazıları yere düşüp kırılabilir de. İşte biraz ona benziyor deprem. Koca dev yürüyüşü yapmak ister misin?

Bir önceki soru ile de bağlantılı olarak çocuklar ile iletişim kurarken, özellikle de depremden etkilenmiş ve sürecin içerisinde olan çocuklar ile iletişime geçerken nelere dikkat edilmeli gereklidir? 

(Doç. Dr. Sevcan YAĞAN) Çocuklarla iletişimde bu dönemde fiziksel temas önemlidir. Öğretmenin temel görevlerinden biri, çocuk ile güvenli bir bağ ilişkisi geliştirmektir. Özellikle korku, kaygı ve stres yaşayan çocuklarda “temas” önemlidir. Bu kapsamda, göz teması ve fiziksel temas çocukları sakinleştirmek, korku ve kaygıyı azaltmakta kurtarıcı rol oynayabilir. Duyguların düzenlenmesinde ilk ve önemli adım olan göz temasını kurmayı ve sürdürmesi önerilmektedir. Öte yandan, yakın durmak, sarılmak, ellerini tutmak, başını okşamak, sırtını sıvazlamak, omzuna dokunmak, çocuk ile güvenli bir bağ kurmaya yardımcı olur ve çocuğa iyi gelebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, bu dokunuşun çocuğa nasıl hissettirdiğidir. Öğretmen iyi bir gözlemci olup, çocuğun duygusunu anlamalı ve çocuk bu temastan hoşlanmıyorsa teması sürdürmemelidir. Temas talebi çocuktan geldiğinde ise, bu talebi karşılamalıdır. 

Öte yandan sözel iletişim kurarken çocuk desteklenmeli ancak zorlanmamalıdır. Sözel iletişim kurarken temel amaç, çocuğun duygusunu yansıtmasını sağlamak olmalıdır, yaşadığı süreci anlatması değil. Ancak, çocuk kendisi yaşadığı süreci anlatmak için sözel iletişim başlatmışsa o zaman da “endişelerini anlıyorum”, “yaşananlardan dolayı çok üzgünüm” denebilir. 

Çocuklardan gelecek ifadelerde onlara inanmak, sorgulama yapmaktan kaçınmak ve dinlerken yargısız bir tutum sergilemek önemlidir. Aynı zamanda paylaştıkları düşünce ve duygulara karşılık geçiştirici cümleler kurmaktan kaçınmak da önemli bir diğer noktadır. Örneğin, ‘şimdi bunları konuşmayalım’ gibi bir ifade ile karşılaşan bir çocuk bir sonraki sefer duygularını paylaşma konusunda daha temkinli davranacaktır. Tüm bu hassas ve zor süreçte çocuğun mahremiyetine özen göstermek ve çocuğun yararına olmayacak her türlü paylaşımdan uzak durmak önemlidir. Çocukların paylaştığı deneyimlerin üçüncü kişiler (profesyonel paydaşlar hariç) ile paylaşılmaması onun yararına olacaktır.

Süreç içerisinde okul öncesi öğretmenleri ve ebeveynlerin bir dayanışma ve işbirliği içerisinde olması gerekli bir ihtiyaç gibi görünmekte. Sizce yaşadığımız bu durum içerisinde okul öncesi öğretmenleri aile ile işbirliği konusunda nasıl bir yol izleyebilirler?

(Dr. Öğrt. Üyesi Emine Hande Aydos)Depremzede aileler ve çocuklarının birbirinden ayrılması ve yeni ortama uyum sağlaması bu süreçte zordur; ihtiyaçları gözetilerek gelebilecek yeni risklere karşı bir arada olmalarını sağlayacak şekilde ilk 1-2 hafta okula yakın yerlerde beklemeleri hem ayrılık kaygısı yaşayan ailelere hem de çocuklara iyi gelecektir. Çocuğun ve ailenin temel güven ihtiyacının karşılanmamasının gözlendiği aileler varsa, mutlaka iletişim kurulmalı, ebeveynlerin kaygılarının anlaşıldığı ancak çocuklarının okula gelmesinin çocuğun yararına olacağı ve isterlerse bir süre kendilerinin de okula gelerek ya da yakın bir yerlerde bekleyebilecekleri söylenerek gerekli yönlendirme yapılmalıdır. 

Öğretmenin daha önceki dönemde sınıfında olan çocukları gözlemleyerek bir önceki döneme göre problem davranışlarında artış varsa (öfke, saldırganlık, akran zorbalığı, tırnak yeme, kekemelik, içe kapanıklar, yeme ve uyku düzeni ile ilgili) ebeveynler ile görüşülerek takip edilmesi ve ihtiyaç duyulduğunda uzmana yönlendirilmesi gerekmektedir. Ailelere çocuklarıyla her zamankinden daha fazla göz teması, ten teması kurması konusunda yönlendirme yapılmalıdır. Bu süreçte açık havadan ve doğal çevreden yararlanmak, bu ortamlarda bir arada vakit geçirilmesi ailelere verilebilecek bir diğer tavsiyedir. Sınıf ortamında olduğu gibi ailelerin de çocuklarını dinlerken varsayım yapmaktan, geçiştirici cümleler kullanmaktan, çocuğun korkusunu küçümsemekten kaçınmaları gerektiği hatırlatılmalıdır. 

Çocukla iletişim kurma, sürdürme, çocuğun duygusunu ortaya çıkarmaya yönelik konuşma yapma gibi becerilerin önemi bilinmelidir. Bu sayede hem ev ortamında hem de okul ortamında tutarlılık sağlanmış olacak ve çocuklar için süreç biraz daha kolaylaşacaktır. Çocukların oyunlarına dahil olma, çocukların duygularını özgürce yansıtabilecekleri şekilde oyun kurma ve sürdürme, çocuğun oyununda çocuğun yönlendirici olmasına izin verilmesi gerektiği de vurgulanmalıdır. 

Ebeveynlere, çocuklarının kaygıları ve korkuları hakkında konuşmalarına yardımcı olacak öykü kitapları önerilebilir ve bu öykü kitaplarını nasıl okuyacakları, süreci nasıl yönlendirecekleri konusunda rehberlik edilebilir. Kaygının geçişken olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle, ebeveynlerin gerek sözel ifadelerinde gerekse davranışlarında yeniden deprem olabileceği kaygısını çocuğa yansıtmamaları, evde deprem ile ilgili konuşmaların ve medya içeriklerinin olabildiğince çocukların yanında paylaşılmaması önerilebilir. Aileler olası deprem riskine karşı çocuklarıyla evde depremin oluşumu, deprem anında yapılacaklar hakkında konuşma yapmak isteyebilir. Ancak, çocuğun gelişiminin ötesinde ve bilimsellikten uzak bir açıklama çocuğa faydadan çok zarar getirecektir. Bu nedenle, bu eğitimin okulda, öğretmenler tarafından verilmesi gerektiği, çocukların depremle ilgili olası sorular ve yanıtları hakkında da sizinle iletişime geçmelerini isteyebilirsiniz. Çocuk bazen edindiği bilgiyi teyit etmek için her iki tarafa da aynı soruyu sorabilir. Ebeveynden ve öğretmenden aynı/benzer yanıtları almak çocuğun güven duygusunu tazeler, kaygısını azaltır. Öğretmenler, ebeveynlerin iyi oluşlarının desteklenmesinin önemini ve ebeveynin iyi oluşunun çocuğun iyi oluşunun ön şartı olduğunu bilmelidirler. Bu doğrultuda okul-aile işbirliğini her zamankinden daha fazla ve bilinçli şekilde planlamalıdırlar. Gerek bireysel görüşmeler gerek grup görüşmeleri yapmaları; ebeveynin iyi oluşuna destek veren, ulaşabilecekleri dernek, STK’lar konusunda bilgilendirmeler yapmalıdır.

(Dr. Öğrt. Üyesi Fidan Güneş Gürgör Kılıç)

Sınıfında özel gereksinimli çocuklar olan okul öncesi öğretmenlerimiz süreç içerisinde nasıl bir yaklaşımı takip edebilirler?

(Dr. Öğrt. Üyesi Fidan Güneş Gürgör Kılıç) Okulların açılması ile birlikte öncelikli olarak öğretmenlerin ailelerden çocuklarına ve ailenin günlük yaşamına ilişkin bilgi alması oldukça önem taşımaktadır. Eğer özel gereksinimli çocuk sınıfa nakil geldiyse ailenin taşınma süreci, şu anki durumu, gereksinimleri, çocuğun deprem öncesi rutinleri (yapmayı sevdiği etkinlikler, oynamayı sevdiği oyunlar/nesneler),çocuğunun okula başlayıncaya kadarki süreç içerisindeki özel eğitim sürecinin bilinmesi ve deprem sonrası özel eğitim hizmetlerinden ne kadar faydalanabildiğini, kullandığı ilaçlar/cihazlar var ise bunları kullanmaya başlayıp başlamadığı konusunda bilgi edinilmelidir.

Özel eğitim hizmetlerine erişim konusunda aile sorun yaşıyor veya ebeveyn kaybı söz konusu ise ve yeterli bilgiye ulaşılamıyorsa il veya ilçedeki Rehberlik ve Araştırma Merkezi ile iletişime geçilmelidir. Buna ek olarak, sınıfın fiziksel düzenlemesinde çocuğu rahatsız edebilecek bir durum var mı belirlenmelidir. Sınıfta çok fazla uyaran olması (gürültü, ışık, renkli nesneler vb.) çocuğu rahatsız edebilmektedir. Çocuğun alerjisi olan yiyeceklerin bilinmesi, deprem öncesi öğretmeninin sınıf içinde kullandığı pekiştireçler (sevdiği kahramanlara ait stickerlar, sağlıklı atıştırmalıklar vb.) hakkında bilgi sahibi olunması gerekmektedir.

İlk dönemden itibaren sınıfa devam eden özel gereksinimli bir öğrenci ise aynı şekilde ailenin şimdiki durumu, çocukta meydana gelen davranış değişikliği olup olmadığı, özel eğitime devam edip etmediği ve düzenli kullandığı bir ilaç var ise bu ilaca devam edip etmediğine ilişkin bilgi alınmalıdır. Çocuk ile ilgili bilgilere ulaşıldıktan sonra ilk haftalarda çocuğu gözlemlemek ve gözlemlerinizi not etmek önem taşımaktadır. Örneğin; çocuğun “parmak emme” davranışı var ise etkinlik sürecinde kaç dakika “parmağını emiyor” not edilmelidir. Parmak emme davranışını tetikleyen bir durum var mı veya bu davranış sonrası onu pekiştiren bir unsur var mı belirlemek ve kayıt etmek gerekmektedir. Bu kayıtların yapılmasının yanı sıra aileye deprem öncesi süreçte çocuğunun bu davranışı gösterip göstermediğine dair bilgi alınmalıdır. İlk haftalarda geçiş süreci olduğu için çocuk sınıf içerisinde problem davranışlar sergileyebilir. Bunun normal bir süreç olduğunu bilmek önemlidir. Çocuk kapalı bir ortama girmek istemiyorsa okulda/sınıfta bulunduğu süre zaman içerisinde yavaş yavaş arttırılabilir. Bahçede oyun etkinlikleri ile başlanıp sınıfa geçiş sağlanabilir. Deprem sonrası çocukta anne/babadan ayrılık kaygısı artabilir, okulun ilk günü ilk saatler ailelerle sınıf içinde bir etkinlik planlanabilir, etkinlikten sonra yavaş yavaş anne veya babanın sınıftan ayrılması sağlanabilir.

Geçiş sürecinde akademik becerilere yönelik etkinliklerden çok sosyo-duygusal yönden çocukları destekleyici etkinliklere yer verilebilir. Özel gereksinimli çocuk sallanmaktan veya zıplamaktan hoşlanıyorsa ve bu şekilde de rahatlayabiliyor ise sınıfın bir köşesine trambolin, pilates topu veya sınıfa uygun salıncak yerleştirilebilir. Bunlara ek olarak çocuk müzik dinlemeyi seviyor ise müzikli etkinliklere yer verilebilir. Baloncuk çıkarma, hamur oyunları, parmak boyama, top oyunları, açık hava etkinlikleri özel gereksinimli çocuklarda ilk haftalarda sıklıkla kullanılan etkinliklerden olabilir. Özel gereksinimli çocuklar ilk haftalarda grup oyunlarına veya kurallı oyunlara katılmak istemeyebilir, bu konuda ısrar edilmemeli, bireysel oyun oynamak istiyorsa onun oyununa dahil olunmalı, zamanla grup oyunlarına geçiş sağlanmalıdır. Bazı özel gereksinim gruplarında oyunlarda yüksek ses, fazla temas ya da gözü kapatmaya dayalı oyunlar çocuğu rahatsız edebilir, çocuğun bu tür hassasiyetine dikkat edilmelidir. Özel gereksinimli çocuklarla iletişim kurarken göz teması kurulması, yönergelerin kısa ve net olarak sunulması, çalışılan kavram ve becerilerin basamaklandırılması ve küçük parçalara ayrılması önemlidir. Bu süreçte sosyal öyküler kullanılabilir. Tüm bunlara ek olarak, çocuğun günlük rutinlerini tekrar düzenlenmesi konusunda aileye destek sunulmalıdır.

Sevgili hocalarım değerli bilgileriniz için sizlere teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları