Selçuk Erez

Göçmek mi? Kalmak mı?

15 Mart 2018 Perşembe

Son beş yıl içinde 17 bin vatandaşımız İngiltere’ye, 7 bini Almanya’ya, 5 bini de Fransa’ya göç etmiş. Diğer ülkelere gidenlerle sayıların fazlalaşması olasıdır.
Gitmeli mi, kalmalı mı? Gideni ayıplamalı mı? Kalana acımalı mı?
Yurdundan uzaklaşmışlara, gittikleri yerde kalmışlara ve dönenlere kulak kabartmalı.
Mohsin Hamid (1971’li) Pakistanlı bir romancı; çocukluğu ABD’de geçmiş, ailesi Lahor’a dönünce oradaki Amerikan Okulu’nda okumuş, sonra Princeton’dan mezun olmuş... 2001’de Londra’ya taşınmış. Hem çalışmış hem de birçok dile çevrilen romanlar yazmış. 2009’da Pakistan’a dönmüş.
Sorana şöyle anlatmış:
- Evet, memleketin kötü zamanlarıydı. Lahorlu arkadaşlarım Beslan’da gerçekleşmişe benzer bir terör eyleminden korktuklarından çocuklarını okula üç hafta göndermediklerini söylemişlerdi. Ordu Veziristan’daki operasyona başladığından bu yana Pakistan kentlerinde gerçekleşen saldırılarda yüzlerce insan ölmüştü.
Mohsin, bunlara rağmen yurttaşlarının aşırılara karşı direnmeye başlaması, giderek bağımsızlaşan bir medya ve adalet düzeni gibi bazı ümit veren gelişmelerden söz açıp zamanla dengeli ve adaletli bir Pakistan’ın doğabileceğine inandığını söylüyor.
Anlaşılan bu gelişmelere orada yaşayarak katkıda bulunabileceğini düşünmekteydi.
Dönmeyenlerden, doğrusu dönüp yeniden uzaklaşanlardan biri de Kenyalı ünlü yazar Ngugiwa Thiong’o (1938’li). Halen California Üniversitesi’nde öğretim üyesi.
Bir muhabire şöyle demiş:
- Evimizi / yurdumuzu değişmeyen bir yer, günün birinde döneceğimiz bir alan olarak düşünürüz. 1955’te İngilizler Kenya’yı olağanüstü hal yasalarıyla güdüyorlardı. Köyümden yatılı okula gönderilmiştim. Dönüşümde köyümün yok edilmiş olduğunu gördüm. Bu beni ileri derecede etkiledi. Ancak “ev / yurt” asla durağan bir şey değildir; o da durmadan değişir. Önemli olan insanın bu değişmelerin bir bölümü mü, değiştireni mi yoksa değiştirileni mi olduğudur. İster Kenya’da, ister Kenya’dan uzakta bulunayım, mücadele alanım benim gerçek evimdir, yurdumdur. Yeryüzündeki bütün antiemperyalist, antikolonyalist mücadelelerde yer aldığımı düşünürüm. Bu mücadeleyle sonunda “bizim” diyeceğimiz evi/yurdu oluşturacağımıza inanmaktayım.
Evi / yurdu böyle tanımladıktan sonra, orada kalsak da, uzakta olsak da zaman zaman ya da bir gün temelli dönebileceğimiz bu yerin, orada yaşamaktan, orayı düşünmekten mutlanacağımız bir yere evrilmesi - anlıyoruz ki- bize, yani bu yolda göstereceğimiz çabaya bağlıdır.
Wa Thiong’o, “Odyssey, Truva Savaşı’ndan sonra vatana dönmek için çıkılan yolculukta karşılaşılan zorlukları aşmak için tüketilmiş on yılın öyküsü değil midir? Eve dönmenin savaşa gitmekten güç olduğunu söylemez mi” diye sormuş bu söyleşide. Öyledir! Ama Odyssey bunun en olumsuz koşullarda bile gerçekleşebileceğini de anlatmaz mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böcek yeriz o zaman! 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları