Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkçenin Ses Bayrağı...
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin ilk yıllarında, “Milli Edebiyat akımı” şairlerinin önemli bir yeri vardır: Faruk Nafiz Çamlıbel’den başlayarak hatırlayınız...
Bu arada, Cumhuriyet öncesi dönemde sanatlarını geliştirmiş ve kendilerini kabul ettirmiş, iki şair vardır ki, yeni dönemde de uzun süre egemen olacaklardır.
Ahmet Haşim ile Yahya Kemal’dir bunlar.
Ne var ki, Milli Edebiyat şairleri, hemen hepsi de yalınkat bir yurt edebiyatının coşkusunu paylaşırlar; ve bürokrasiyle uzlaşmışlardır. Yurt gerçeklerini, daha derinliğine ve daha etkileyici biçimde dile getirenler ise, “toplumcu şiirin temsilcileri” oldu.
Onların başında Nâzım Hikmet gelir.
Nâzım Hikmet’in şiirinin horlandığı ve yasaklandığı bir dönemde, Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yanı sıra Cahit Sıtkı Tarancı dikkatleri toplar.
İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü bir sırada, 1940-1941 yıllarında, bizde iki kitap yayımlanır: Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Çocuk ve Allah’ı ile Orhan Veli - Melih Cevdet - Oktay Rifat’ın Garip’i.
Şiirimizin değişiminde iki büyük habercidir her ikisi de...
Üçlü, konuşma dilinin doğallığı içinde, günlük sorunlara ve sıradan insanlara açar şiiri; ölçü-uyak tutsaklığından kurtulup içten geldiği gibi yaşamak ve yazmak ister. Öyle olduğu için de büyük olur etkileri.
Dağlarca, hece vezninden serbest nazıma, şairane bir sözlükten öztürkçeye, metafizikten toplum gerçeklerine geçerek, kendini sürekli yenileyip duracaktır. Şiiri, dünya ölçüsünde boyutlar kazanırken, dili de “Türkçe’nin Ses Bayrağı” olup çıkar.
Bu büyük şairin anısı önünde derin saygılarla eğiliyoruz...
Ve, işte ondan -sanki bugün yazılmış gibi- bir şiir.
KIZILIRMAK KIYILARI
Kardaş, senin dediklerin yok,
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Çık hele Anadolu’ya,
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,
O kadar uzak değil.
Çamı bitmiş, kavağı azalmış,
Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil.
Yedi ay kıştan sonra
Yeşeren senin yaşamandır,
Yaprak değil.
Yersin, içersin sofrasından üç yüz senedir.
Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.
Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,
Mevsimler soğumuş, sular azalmış,
Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil.
Parça parça yarılmış öküz ardında,
Parmağı üç pare tırnağı ak değil.
Utanır elin ayağın,
Korkarsın yakından görsen
Eli el değil, ayağı ayak değil.
Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,
Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil,
Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,
Uyandırmazsan,
Uyanacak değil.
Dertle, sefaletle yüklü,
Siyah leşlerle kararmış, berrak değil,
Çağlayan ne,
akan kim,
Kızılırmak değil.
Kardaş, görmüyorum ama hâlâ \t\t\t
duyabiliyorum,
Geçmiş zamanlar geleceklerden parlak değil.
Vakte şehadet edercesine yükselmiş,
Akşam parıltısından, büyük zaferler üzerine,
Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Türkiye'deki sağlık sistemi ne durumda? Mersin Tabip Oda
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
En Çok Okunan Haberler
- AFAD duyurdu: Ege Denizi'nde korkutan deprem!
- İstanbul'da zincirleme kaza
- AKP'de toplu istifa!
- Uçum'dan bu kez '50+1' ayarı
- Kurum kazanacak diyen astrolog neden yanıldığını anlattı
- Kayıp ekonomist Berzeg olayında yeni gelişme!
- Cem Yılmaz'dan 'gönder'meli' paylaşım
- O il için gök gürültülü sağanak uyarısı!
- Ayrılık iddialarına cevap niteliğinde fotoğraf!
- Otobüsteki dehşetten acı haber geldi