1 Mayıs’a Eşzamanlı Polis-Erdoğan Operasyonları

02 Mayıs 2015 Cumartesi

1976’dan bu yana işçi sınıfına yaraşanı, yasaklı-kanlı provokasyonlu, İstanbul, Taksim (1 Mayıs Alanı) odaklı bütün etkinlikleri içinden izlemiş, argosuyla “Yaşatılabilecek acılara, provokasyonlara şaşırmamaya kaşarlanmış..” gazetecilerden sayılırım... Yine de bu kadar eşzamanlı polis-Erdoğan operasyonlarında şaşırıp kalıverdim...

Canlı yayınları izleyenler Beşiktaş’taki DİSK ekseninde, sendikal siyasal, demokratik temsilciler topluluğunun, sabahın köründen saat 14’lere kadar süren, çatışmasız çözümle Taksim’e yürüyebilme girişimlerine tanıklık ettiler. Haberciler üç aşağı beş yukarı benzer anlatımlarla var olan grubun olsun Taksim’e yürümeleri yolunda bir uzlaşmaya varıldığını ilan etmişlerdi ki... En şiddetlisinden polisin dağıtma operasyonu görüntülerinin şokuyla yüz yüze kaldık... Kaçışlar, ara sokaklardan gelen çatışma haberleri, görüntüleri verilmeye çalışılırken de yayınlar pat diye kesildi. Cumhurbaşkanı’nın Saray’da topladığı “İşçilerle buluşma” altyazılı yayına geçildi... Bir güzel, son dakikaların yaşananların içinde “Taksim neden olamaz” diskuru dinledik... Arkasından Davutoğlu’nun seçim mitingi canlı yayınına geçiliverdi...

***

Seçimler bu kadar yakın, işler bu kadar tıkırında gitmezken, iç-dış odaklı uzmanlar hâlâ seçim sonuçları üzerinden olabileceklere ilişkin, belirsizliklerin ağırlığında söz söyleyemezlerken... Sadece bu nedenle piyasalar çalkalanıyor, yatırımlar, projeler buzdolabına alınmışken... Akılmantık siyasi erkten, her türden olası provokasyonlara karşı gerilimi tırmandırmama çabası bekliyor... Tam tersine bir gerçeklikle yüz yüze kalınca, olup biteni anlamakta akıl-bilinç zorlanıyor...

***

Tersinden İstanbul’un, her koşulda yürümek isteyenleri Taksim’e yaklaştırmama adına, hiç bu kadar tüm yaşayanlarına, konuklarına ağır mağduriyetler yaşatılarak yasaklandığı, katı sıkıyönetim uygulamaları görülmemişti. Kuş uçurtulmayan koşullarda zaten toplanmak hak götüre, grupçuklar oluşturabilmek dahi olanaksız hale getirilmiş, teke tek bile işine, yaşamsal gereksinimler için hareketlere yasak gelmişti. İsyan eden, ağzını açan yaka paça götürülüyordu... 1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanına gitme sorumluluğunu duyan örgütler, DİSK-KESK.. siyasal partiler, demokratik örgütlerden Beşiktaş’ta toplanabilenler, sayısız polis barikatını, sayısız kimlik gösterme, tartışmalar sonucunda aşabilenler doğal olarak temsilde belki çoklu ancak kitlesel bir avuçtular. Artısı İktidarları cephesinin gerilim, cepheleştirme, çatışmalar stratejili, kaybetmekte olduğu oylarını geri alma paniğinin bilinciyle hareket etme, polis provokasyonlarına gelmeme kararlılığı gösterdiler...

Doğrusu körü körüne inanmayı seçecekler dışında, Cumhurbaşkanı, Başbakan’ın yasakları gerekçelendirmeleri, provokasyon suçlamaları için, İktidarları cephesinin eşzamanlı operasyonlar başarısından öte benim bu yazıyı yazdığım saatlere kadar inandırıcı kanıt yoktu...

Benim bu 1 Mayıs’a yönelik, asıl altını çizmek istediğim gündem başlığı çok farklı idi... “Türk tipi başkanlığa, demokrasinin tüm olmazları, insan hakları, hukuk devleti düzeni, değerlerinden vazgeçme, sivil diktatoryal düzene geçiş tehdidi yaşanırken.. Neden Taksim yasaklaması ile yüz yüze kaldığımızı anlatmaya çabalayacaktım?..” Erdoğan İktidarları uzun yıllar uygulanan sıkıyönetim tipi yasakların dozunu tırmandırarak, şiddeti, çatışmaları, can kayıplarını da göze alarak... 1 Mayıs yasaklarında siyaseten yeterince başarılı olamayınca uzlaşma noktasına gelmişti. Dahası çatışmasız 1 Mayıs’ın 1 Mayıs alanında yapılabilmesinden siyaseten pay koparmıştı. 1 Mayıs için direnen DİSK, sivil toplum örgütlenmelerinden kendi raconunda teşekkür, minnet, biat bekliyordu. Doğasına aykırı biat, yandaşlık olamayınca... Gezi travması, siyasal toplumsal muhalefetin güçlenmesi eklenince... Biat etmeyenlere bedeli ödetilmeliydi... Yasaklar geri geldi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları