Erdoğan Demokrasiye, Hukuka Uysaydı...

30 Ağustos 2014 Cumartesi

İlk seçilmiş cumhurbaşkanı olmasıyla övünülen, Yeni Türkiye’nin mimarı, lideri ilan edilen Erdoğan’ın, YSK tarafından cumhurbaşkanı seçildiğinin kesinlik kazanmasının açıklanması, mazbatasının ilanı, 15 Ağustos tarihini taşıyordu... Üzerinde çok konuşuldu, tartışıldı... Geçerli anayasal, hukuk düzeni çerçevesinde bir ilk yaşatılarak en geç 17 Ağustos tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış olması, yürürlüğe girmesi gerekirken, tarihinde örneği olmayan bir ilk yaşatılarak sihirli ellerin araya girmesiyle, hokus pokus yapılmış olarak 12 gün sonra ancak, çok medyatik devir teslim törenleriyle buluşturulacak biçimde yayımlatılmış oldu...
Yine dünyada örneği olmayan bir biçimde, hukuk devleti düzeni, demokrasilerde yaşanılmamış bir ilkle; seçim kazanmış anayasal, yasal yükümlülüklerine göre partilerüstü yeni seçilmiş cumhurbaşkanı, hem başbakanlık, hem de AKP başkanlığı kimlikleri, görevlerini, üçü bir arada yürütmeyi sürdürdü. Elbette başta CHP, muhalefet partileri, hukukçular anayasal, yasal yetki ve sorumlulukların çiğnenmesi anlamında üçlü görevin bir arada sürdürülmesine gereken itirazlarını yaptılar. YSK Başkanlığı “Bizi seçim güvenliği, sorumluluğu ilgilendirir. Bizi eksiksiz bu görevimizi yerine getirdik, seçim sonuçlarını, mazbata işlemlerinin gereğini yerine getirdi. Sonrası bizim görev alanımıza girmez...” türünden bir açıklama ile, yasal bir müdahale işlem girişiminde bulunmadılar...
Görev başındaki, henüz devir teslim işlemini yapmamış Cumhurbaşkanı Gül’den yasal girişimde bulunması istendi... Kardeşi, aynı davada, aynı yollarda beraber yürümelerinin onurunu paylaştığını açıklayan Cumhurbaşkanı Gül, kendisinin görev teslim töreninden önce AKP genel kurulunun yapılmasına sitemini söylemekle yetinerek bu türden bir girişimi, yasal yükümlülüğü yerine getirmeyi kendi sorumluluk alanında görmediğini açıklamayı seçti. Yine yürürlükteki anayasal, yasal hukuka göre tarafsızlık görevinin gereklerini yerine getirmekle yükümlü Meclis Başkanı da aynı çerçevelerde kendisini bağlayan bir yükümlülük olmadığını savundu... Doğaldır ki yeni seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda sessiz kalmayı seçerek çok ustalıklı bir takvim, program dayatması ile, Cumhurbaşkanlığı yeminini etmemiş, seçimini Resmi Gazete’de ilan etirmemiş olarak, asaleten henüz cumhurbaşkanı seçilmemiş olduğu gibi bir savunmayı yandaş hukukçularına bol bol yorumlattırmakla yetinip konu üzerinde hiç konuşmadan, en becerikli, hızlı Başbakanlık ve AKP başkanlığı icraatlarını uygulamaya soktu...
Bir taşla ne kadar çok kuş birden vurmayı başararak AKP’nin, İktidarlarının geleceğini kendisi için en güvenceli biçimde düzenlemede, taşları bir bir yerlerine koydurdu...

***

Medyada ortak koro, yine çok güçlü bir seslendirme ile, seçim zaferi elde etmiş, üstelik gelecek için yapmak istediklerini bir bir saymış, buna göre seçmeninin oyunu almış olarak ilk seçilen cumhurbaşkanının, doğal olarak İktidarlarını, AKP’nin gelecek yönetim programlarını, kadrolarını, başkanlık sistemine geçişi neleri istemişse bir bir uygulamaya sokma hakkını elde ettiğini, medyatik güdüleme araçlarıyla beynimize kazıyıp durdular... “Evet ortalıkta bazı tartışmalı, anayasal, yasal, hukuk düzeni ihlaleri, olamayacak üçlü görev bir arada halleriyle hem AKP’nin hem de gelecek kadroları, yapılacak işleri, projelerinin Erdoğan’ın istemleri ötesinde çıkarları yolunda dikte ettirilmesi sağlanmıştı. Nasılsa Cumhurbaşkanlığı dokunulmazlığıyla hesap sorulamayacak, 12 güne sığdırılmış takvim sarkıtmalarıyla, çok başarılı bir tempoda parti kongresi, yeni hüktümetin kurulmasının gerçekleştirilmesi, Erdoğan’ın dikte ettirip olmasını istediği her şey ama her şey istendiği gibi yasal çerçevelerin içine sokulmuştu...
CHP’nin yargıya yaptığı başvuru işler kotarıldıktan sonra karar bağlanacağından, yeni başbakan olarak Derviş’in atanması, hükümetin onaylanmasına kadar her şey ama her şey, sihirli bir hokus pokusla hukuka oturtulmuştu. Derviş de AKP genel kurulunda geçerli oyların tümüyle seçildiğine göre, AKP milletvekilleri, yönetim kadroları, taban yöneticileri, seçmeni bütün bu proje uygulamasının oldubittilerinde her süreç için tam destek vermişçesine ses çıkarmadıklarına göre, yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeni Türkiye” projesi şapka çıkarılacak bir siyasal operasyondu. Ana muhalefet CHP diğerleri gibi Meclis’teki törende sesini çıkarmayacak, şapkasını çıkaracak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın törenine katılarak destek verecekti. Bunu yapmamak ayıplı kabul edilebilir olsa bile, kitap fırlatılması siyaseten çok ayıplı, kınanması gereken bir karşı duruştu...
Demokrasilerde, hukuk devleti düzenlerinde yapılamayacaklara, İkitdarları icraatlarına karşı çıkanlara biat etmeleri dayatılıyor... Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu, yandaş kadrolardan, ortak medya güdülemesiyle gelen çağrılar aynen böyle... Tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ancak bu dayatmalarla ipleri elde tutma kaygısı, gelecek korkusu atlanıyor. Anayasal, yasal hukuk düzeni gereklerine uyulsaydı daha ilk günlerden iplerin elden kaymasıyla neler neler olacaktı?..
Saklanıyor... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları