Haritalı mı, Haritasız mı?

19 Temmuz 2011 Salı
\n\n\n

İnsan hakları, demokrasi, evrensel hak hukuk ilkeleri doğru okunmaya çalışılırsa.. ırk-din-farklı kimlikler-inançlara ilişkin tüm sorunların çözümünde anahtar sözcük; sınırlardır.

\n

Özgürleşmeden yola çıkılacak elbet. Ancak bireyin, toplumun özgürleştirilmesinden yola çıkılıp ayrımcılık sınırlarına toslamak var ki... İşte sözde uygarlık çağında, dünyanın her yerinde, kendi öznel koşullarında, iç-dış savaşların yaşanması, kan dökülmesi, kaos, çözümsüzlük, çaresizlik, çekilen büyük acılar bundan... Sorunların çözümünde, aynı şekilde savaşların çıkışında haritaların, sınırların, ülke, vatandaşlık kavramlarının eksen olması da bundan...

\n

Tek kutuplu dünyaya geçiş, küresel sistem ideolojisinde; serbest piyasa düzeni içinde, çokuluslu şirketler eliyle büyüme, ulus devletleri çıkarları önünde engel olarak görünce, sistemin karşısında engel olarak görülen ulus devletlerin kırılması operasyonları gündeme girdi.

\n

Doğrusu emperyal sistemin doğası gereği merkez ülkeler, zengin kuzey dünyasında haritaların, sınırların yeniden çizilmesi, şimdilik pek gündeme gelmiyor. Ancak yoksul güney dünyasında, çok hızlı yoksullaşma, yoksunlaşma ile atbaşı, en altta kalmama güdüsüyle her tür kimlik ayrımcılığının öne çıktığı savaşlar, çağın vebası olarak dünyayı sardı...

\n

***

\n

Emperyal çıkar odakları, insan eksenli olmaktan kopmuş piyasalar düzeni, bir tek kendi önündeki engellerin kırılmasına odaklanmıştı... Pazarlanan ayrımcılık stratejileri ile her tür alt kimlik ekseninde yaşanan çözülmelerin, ulus devletler aleyhine, yeni sınırlar, haritalar çizilerek oluşmasına önderlik ediyordu.

\n

Çıkar refleksleriyle çok kısa zamanda öylesine çok ileriye gidildi ki... İnsan hakları, demokrasi, özgürleşme adına önceleri dışardan verilen maddi-manevi destekler, ülkelere - durumlara göre silahlı - doğrudan işgal yöntemlerine dönüştü. Çıkarlarda anlamlı, getirisi olmayan ülkelerdeki insan hakları ihlallerine, bir gecede binlerce insanın katledilmesine seyirci kalındı. En çok da milyonlarca dünyalının açlıktan ölmesine, dünyanın, doğanın yaşanamayacak bir hızla katledilmesine seyirci kalındığı üzere...

\n

Çıkarların zorladığı noktalarda ise evrensel tüm ilkeler çiğnenerek, büyük yalanlarla, doğrudan kanlı işgaller, her tür savaş suçu da işlenerek gündeme geliyor...

\n

Gelin görün ki küresel sistemin kendi krizleri, değişen dünya dengeleri içinde her şey çok fazla hızla değişiyor. Afganistan, Irak, Pakistan bataklıkları yeni stratejileri, tartışmaları öne çıkardı... Bir yandan diktatörler, şeyhlerle kurulmuş eski ittifaklar yürümüyor. Diğer yandan odağında, merkezinde terör olan askeri göçle savaşların maliyetlerinin altından kalkılamıyor...

\n

***

\n

Bir başka boyutu ile haritalar, sınırlarla oynanarak, en çok da ulus devletleri çökerterek, parçalayarak yaratılan devletçiklerle işin içinden çıkılamıyor.

\n

En çarpıcı örnek ABnin içinde Balkanlar; kanlı bir biçimde parçalanmış, uydu 9 devletçik yaratılmış eski Yugoslavya... Hepsi de çok çaresiz, merkez devletlere tam sadık, biat etmişler. Her isteneni yapıyorlar. Ama gelin görün ki, çok anlamlı bir gelişmişlik dinamiklerine Tito Yugoslavyası olarak sahipken.. şimdi 9 devletçiğin ne kendilerine ne de bağlı oldukları merkez ülkelere pek hayırları yok. Getirisi olmayınca yabancı yatırım yok. Ayıp olacak ama, başka ülkelerdeki eski vatandaşları ile merkez ülkelerden gelecek yardımlara bağımlı, ayakta duramaz konumdalar.

\n

Çözülmelerin kolay, kanlı olmadığı ülkeler bile ekonomik duruşta dökülüyorlar. Eski Doğu Bloku ülkelerinin haline bakın? Çok kolay, çok haklı.

\n

Rusyadan kopuştan sonra, dağılan Sovyetler Birliği halkları hangi ölçeklerde refahı yakaladılar?

\n

Bu çok hızlı dünya haritalarının değişmesinde Türkiye gerçekten çok farklı dinamiklerle, çok farklı bir yerde... Çünkü dünyada kimselerin reddedemediği, hafife alamadığı iç dinamikleri, cumhuriyet çimentosu var...

\n

Dünya tarihçisi Halil İnalcıkın dediği gibi Mustafa Kemal Atatürkün önderliğinde yazılan Kurtuluş Savaşı destanı, devrimleri ile örülen Türkiye Cumhuriyetinin ulus devlet kuruluş ilkeleri, gerçek bir ileri görüşün ürünleri...

\n

Döneminde tanımları tam yapılamamış, her tür ırk-inanç ayrımcılığını reddeden, aynı toprakları paylaşan en küçük azınlık grubunu da kucaklamaya açık evrensel değerleri yakalamayı öngörmüş. Anadolu uygarlıkları, aydınlanmasından beslenmiş...

\n

Laik cumhuriyet-ılımlı İslam cumhuriyeti kutuplaşması, Türk-Kürt çatışmasında bunca ağır bedele, dökülen kana karşın çoğunluk iradesinin birlikte yaşamdan yana sağduyulu duruşu... İşte bu tabloyu ortak değerlerimize borçluyuz.

\n

Şimdi yeni bir dönemeç, sınav günleri önümüzde... Anadolu uygarlığının üzerindeki topraklarda, kendimizle birlikte çocuklarımızın geleceğine biz karar vereceğiz... Birlikte yaşamanın sırları, anahtarları elimizde... Özgürleşmenin yolu tek; ayrımcılık tuzaklarına düşmemek...

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları